Türkiye gibi tarımsal üretim potansiyeli çok çok yüksek olan cennet vatan güzel ülkemizin tarımdan zenginlik üreterek ihracat yapması gerekirken ithal cenneti bir ülke olması akıllara zarar bir uygulamadır. İnsanın aklına ister istemez şu soru geliyor: Bu tarımsal zenginliğimiz diğer ülkelerde olsa acaba o insanlar bu zenginliği nasıl değerlendirirlerdi? Noktayı koyarak söylersek ülkemizin tarımdan para kazanmak adına kalkınma amaçlı bir tarım politikası maalesef yok. Varsa yoksa ithalat… Varsa yoksa ithalat…
Palyatif tedbirlerle zorlamayla, baskıyla, denetimle gıdada fiyat artışlarının önüne geçmeye çalışıp ele güne karşı rezil oluyoruz.
Tarımdaki tüm sıkıntı girdi maliyetlerinin fahiş fiyatta olması ve her geçen gün zamlanmasıdır. Yani olay finansman maliyetidir. Maliyetli ve faizli paradır.
Milli ve yerli paramız olmadığından çiftçi tarımsal üretimi büyük oranda borçla yapıyor. Bankaya, tohum, gübre ve ilaç bayisine, tefeciye ve tarım krediye borçlanıyor, borçlanıyor, borçlanıyor ve en nihayetinde de icra ile karşı karşıya kalıyor. Girdi fiyatları artarken çiftçinin ürettiği ürünün fiyatı aynı oranda artmıyor maalesef. Fiyatlar ya yerinde sayıyor ya da ederinin altında alıcı buluyor.
Gübrede 1 yıllık zam artışı yüzde 150 civarındadır.
Çiftçinin kullandığı tüm tohumlukların fiyatları yüzde 30 oranında artmış durumda. 2019 yılında ortalama litre fiyatı 6 lira 43 kuruş olan mazotun litresi 2021 Ağustos ayında 7 lira 37 kuruş oldu. Son bir yıllık artış oranı yüzde 20.
Son 1 yıllık dönemde karma yem fiyatlarındaki artış yüzde 60 civarında. Çiftçi 1 litre sütle 1.3 kilo yem alması gerekirken 1 litre sütle 1 kilo yem alamıyor..
Sulama amaçlı kullanılan elektrik faturaları da son 1 yılda yaklaşık yüzde 80-90 oranında zamlanmış…
Çiftçi tarımsal üretimini borçla yapıyor. Bankaya, tohum, gübre ve ilaç bayisine, tefeciye ve tarım kredi kooperatiflerine borçlanıyor. Tarım Kredi Kooperatifleri ise tamamen işlevinin dışında işlerle meşgul maalesef.
Tarımdanhaber.com'un araştırmasına göre; "Tarım Kredi Kooperatifleri asli işini bırakarak Türkiye'nin dört bir tarafına market açıyor. Bugün 400 şubeye ulaştı. Burada şöyle bir yanılgıya düşmeyelim, bu marketler kendi öz sermayesi ile açılmıyor tamamen bankalardan yüzde 20 faizle kullanılan kredilerle açılıyor. Pekâlâ, kötü ve liyakatsiz yönetim bir tarafa yüzde 20 faizle borçlanarak açılan marketlerde hangi gıda ürünü diğer marketlerden daha ucuza satılabilecek? Zaten satılamadığı için artık millet bu market algısını da yemiyor! Kısacası bu marketlerin tüketiciye, çiftçiye bir faydası yok ama birileri çok sağlam bir şekilde köşeyi dönüyor o kadar!"
İthalata dayalı tarım politikası nedeniyle ithal etmediğimiz ürün kalmadı gibi. "Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile gümrüklerin sıfırlanıp ardına kadar tarım ürünlerinin ithali…" tarımda gelinen son nokta…
Birçok üründe sıfır gümrükle ithalat yapıyoruz. Hem de hasat dönemlerinde… Ülkede buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar vs. ürünlerin hasat zamanı geldiğinde, hurra o ürünlerde gümrükler sıfırlanıyor. Bu baştankara anlayışa gülelim mi, yoksa ağlayalım mı!?
Özetle ülkenin tarımsal potansiyelini değerlendirmiyor ve üretim odaklı ulusal bir tarım politikası uygulamıyoruz. Bundandır ki, girdi fiyatları artarken ürünün fiyatı aynı oranda artmadığı için çiftçimiz zarar edip tarımdan tamamen uzaklaşıyor…
İvedilikle yapılması gereken, "finansman sorununu halletmek ve tüketicilerin alım gücünü arttırmak…"
Yani 'Milli Para'mıza dönmek… 'Milli Ekonomi Modeli'ni uygulamak…
Gelecek yazımızda milli paralarla ticareti ve zenginliği konuşalım...
- Na't-ı İmam Hüseyin / 17.05.2025
- Ceylanların sığınağı İmam Rıza / 10.05.2025
- Öz anneden daha aziz annemiz / 09.05.2025
- Azılı müşrik Übeyy b. Halef / 03.05.2025
- İmam Cafer Sadık / 26.04.2025
- Hz Peygamber’in cömertliği / 17.04.2025
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025