Vatandaşın alım gücü diplerde
08.02.2019 00:00:00
Devlet iradesinin direksiyonunda oturan siyasilerin, ekonomi alanındaki en önemli vazifeleri; ülkede gelir adaletini sağlamak, vatandaşların satın alma güçlerini artırmak, onlara geçinebilecekleri iş imkânlarını oluşturmak, müteşebbis olanlarının önünü açmak, üretimin de tüketimin de yeterli ve sağlıklı yapılabilmesini sağlamaktır.
Böyle olması gerekirken maalesef ülkemizde vatandaşın alım gücü sürekli düşmektedir; gelir dilimleri arasındaki makas artmaktadır; işsizler iş imkânına kavuşamamaktadır; yılların firmaları iflas etmektedir, yenileri ise cesaret ve imkân bulamamaktadır; üretim de sağlıklı değildir, tüketim de…
Yaşanan ekonomik tablo, bu dediklerimizin ispatıdır. Dilerseniz örneklendirelim:
Birleşik Metal İşçileri Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM), Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verileri üzerinden bir çalışma gerçekleştridi.
BİSAM, bu çalışmanın bir neticesi olarak; Türkiye'de açlık sınırında olan milyonlarca asgari ücretlinin alım gücünün Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre birçok temel ihtiyaç maddesinde yarı yarıya azaldığını açıkladı.
Asgari ücretlinin alım gücü soğan karşısında yüzde 62 değer kaybetti; sivri bibere göre yüzde 50, ıspanağa göre yüzde 45, patlıcana göre yüzde 43, patatese göre yüzde 40 değer kaybetti.
Olaya başka bir açıdan bakalım: Bir asgari ücretlinin 2018 Ocak ayındaki alım gücüne ulaşabilmesi için; soğana göre asgari ücretin 5305 TL, sivri bibere göre 3710 TL, ıspanağa göre 3710 TL, patlıcana göre 3590 TL, patatese göre 3382 TL olması gerekiyor.
Öyle mi? Hayır asgari ücret net 2020 TL…
Türkiye'de bir taraftan dolar milyarderlerine yenileri eklenirken, vatandaşın zaten açlık sınırında olan maaşı eridikçe eriyor.
Firmalar iflas ediyor dedik, bu iflaslara her gün yenileri ekleniyor. İşte size uç bir örnek:
Kemerburgaz, Göktürk ve Bolluca'da 200 bin metrekareden fazla konut, villa ve işyeri ile birçok projeye imza atan Neo Yapı konkordato ilan etti.
Neo Yapı, 2 bin dönüm orman arazisi ve 600 dönümde 415 müstakil ev ve 8 mahalleden oluşan Neo Gölpark İstanbul projesini yapmış, daha sonra Neo Bolluca, Neo Bolluca 2 ve Neo Bolluca 3 Neo Bolluca 4 Neo Bolluca 5 gibi projeleri üstlenmişti.
Neo Yapı'nın geliştirdiği projelerde fiyatlar, 500 bin TL ila 2 milyon TL arasında değişiyor. Yani çok elit bir azınlığa proje yapıyor. Buna rağmen konkordato ilan etti.
Şirketin banka, taşeron firma ve piyasalara 170 milyon lirayı aşkın borcu bulunduğu, 30 milyon liralık çeklerinin ise karşılıksız olduğu geçen Ağustos'ta ortaya çıkmıştı. Şirket için iflas talepli icra takibine gidilmişti. Görüldüğü gibi müteşebbislerin önü pek açık değil…
İşsizler iş bulamıyor dedik, alın size güncel bir örnek:
Tokat'ta, İŞKUR'un Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında çeşitli branşlarda asgari ücretle 6 ay çalışılacak 1500 kişilik işe 9 bin 217 kişi başvurdu.
Kura çekimi yapan heyete birçok kişi tepki gösterdi. Kurada haksızlık yapıldığını belirterek masaya yürüyen bazı kişiler, "Utanın, sizi mahkemeye vereceğim. Sizin yaptığınız terbiyesizlik" dedi.
Bir kadın da heyetin bulunduğu masaya gelerek, "Açım aç, çocuklar doymuyor. Ekmek istiyorum" diye bağırdı. Bazı görevlilerin kadını susturmaya çalışması üzerine kadın "Niye susuyorum, zorunuza mı gitti" diyerek tepki gösterdi. "Kaç defa İŞKUR'a gittim başvurdum yok, valiye gittim yok" diye bağıran kadın, polisler tarafından dışarı çıkarıldı.
Memleketin iş bulma manzarası bu…
Asgari ücretli 6 aylık geçici iş için bile insanlar sıraya giriyor, gerilimler yaşanıyor.
Peki, iş bulma esasen "iş bulamama" manzarası buyken, çalışanların durumu nasıl?
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından altı ayda bir açıklanan işkollarındaki işçi sayılarına ve sendikaların üye sayılarına ilişkin istatistiklere göre, 2018 yılı Temmuz ayından bu yana, yani son altı aylık dönemde istihdam azalırken, 16 işkolunda en az 917 bin 576 işçi işten çıkarıldı.
İşten çıkarmaların, işçi sayısı itibariyle sırasıyla inşaat, turizm ve metalde yoğunlaştığı gözlendi.
İş arayan bulamıyor, çalışan da kriz sebebiyle işinden oluyor. Meyve ve sebzede yaşanan fiyat artışlarına ve siyasilerimizin bu noktadaki netice vermeyecek adımlarına daha giremedik. Siyasilerin yaptıkları açıklamalara bakılırsa, hala yaşanan bu sorunların temel nedenlerini fark edebilmiş değiller.
Eğer fark etmiş olsalardı hala "serbest piyasa ekonomisine devam edeceğiz", "Merkez Bankası bağımsız olmalı" derler miydi? Ülke ülke, kapı kapı dolaşıp yüksek faizli yabancı sermaye, yani borç para ararlar mıydı?
Eğer gerçekten fark etmiş olsalardı, "Bu işi yapsa yapsa sadece Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş yapar" deyip, emaneti Sayın Baş'a teslim ederlerdi. Bu, onlar için de hayırlı olurdu, devlet ve millet için de…
Yukarıda saydığımız ya da sayamadığımız çözülemez gibi duran problemlerin tamamı Kapitalizmin doğal bir neticesidir. Hastalığın ana nedeninden bir türlü vazgeçemiyoruz, sonuçlarıyla mücadele edileceğinden bahsediyoruz. Hiçbir netice alınmaz.
Prof. Dr. Baş'ın BRICS devletlerini lider ülkeler yapan Milli Ekonomi Modeli, hastalığı kökünden temizleyecektir. Milli Ekonomi Modeli, dünya çapında birçok bilim adamının da kongrelerde ifade etiği gibi, dünya iktisat tarihinde gelir adaletini, tam istihdamı, sürekli büyümeyi, üretim-tüketim dengesini sağlayan ilk ve tek modeldir.
Hala inat edip daha fazla sürünmeyi tercih ediyorsanız, tercih sizin, buyurun sürünün.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Millet fakirleştiren büyüme, büyüme değildir / 10.12.2025
- 'Dün salonlara sığmadık, yarın sandıklara sığmayacağız' / 09.12.2025
- BTP'den 'Büyük Kongre'ye büyük hazırlık / 06.12.2025
- Etrafımız ateş çemberi / 05.12.2025
- Enflasyon, ‘talebi baskılama’ aracı mı? / 04.12.2025
- Asgari ücreti kim belirliyor: Komisyon mu, hükümet mi, JpMorgan mı? / 03.12.2025
- Gıdasız kalma riski bir ulusal güvenlik meselesi / 02.12.2025
- Papa’nın huzurunda(!) ‘Taleal Bedru’ / 29.11.2025
- Papa'nın Türkiye ziyaretinin siyasi hedefleri var / 27.11.2025
- Kim terör yandaşı: Süreci dayatanlar mı, yoksa eleştirenler mi? / 26.11.2025
- 'Dün salonlara sığmadık, yarın sandıklara sığmayacağız' / 09.12.2025
- BTP'den 'Büyük Kongre'ye büyük hazırlık / 06.12.2025
- Etrafımız ateş çemberi / 05.12.2025
- Enflasyon, ‘talebi baskılama’ aracı mı? / 04.12.2025
- Asgari ücreti kim belirliyor: Komisyon mu, hükümet mi, JpMorgan mı? / 03.12.2025
- Gıdasız kalma riski bir ulusal güvenlik meselesi / 02.12.2025
- Papa’nın huzurunda(!) ‘Taleal Bedru’ / 29.11.2025
- Papa'nın Türkiye ziyaretinin siyasi hedefleri var / 27.11.2025
- Kim terör yandaşı: Süreci dayatanlar mı, yoksa eleştirenler mi? / 26.11.2025
