Vatandaşların parası pul oldu!

Uygulanan yanlış ekonomi politikaları sebebiyle ülkemiz yüksek enflasyona maruz kalmaya devam ediyor.

Vatandaşlar, yaptıkları harcamalarda yüksek enflasyona maruz kalmalarına rağmen, gelirleri sahada karşılaştıkları gerçek enflasyona göre artmamaktadır.

Bu da vatandaşların satın alma güçlerinin her geçen gün düşmesiyle sonuçlanmaktadır.

Malum, 2023 yılı için net asgari ücret 8 bin 500 lira olarak belirlenmişti.

AKP hükümetinin yetkilileri, sözde, vatandaşları enflasyona ezdirmediler ama pratikte görüyoruz ki, asgari ücret daha 2023'ün ilk ayından itibaren enflasyonun altında ezilmeye başladı.

Asgari Ücret Komisyonu'nda işçileri temsil eden Türk-İş'in verilerine göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı Ocak ayında 8 bin 864 TL, Şubat ayında da 9 bin 425 TL oldu. 

Yani asgari ücret, açlık sınırının Ocak'ta 364 TL, Şubat'ta 925 TL altında kaldı. 

Normal şartlar altında bir asgari ücretli Türk-İş'in verilerine göre Şubat'ta 30 bin 700 TL'ye ulaşan yoksulluk sınırının üstünde bir gelir sahibi olması gerekirken, maaşı açlık sınırının altında hızla erimeye devam ediyor.

Dün Şubat ayı enflasyon verileri de açıklandı.

TÜİK'e göre yıllık enflasyon yüzde 55.18.

Akademisyenlerin kurduğu ENAG'a göre ise enflasyon yıllık yüzde 126.91.

TÜİK, üretici enflasyonunu (Yİ-ÜFE) yüzde 120.72 olarak açıkladı.

Her zaman ifade ettiğimiz gibi, TÜİK'in verilerinde üretici enflasyonu ile tüketici enflasyonu arasındaki uçurum oldukça dikkat çekiyor.

Üreticilerin maliyetleri yüzde 120.72 artarken, ürün fiyatlarının yüzde 55.18 artması matematiksel olarak pek mümkün gözükmüyor.

Üreticiler, bu kadar bir zararı karşılayabilecek bir kâr oranına sahip mi?

Üstelik üreticiler zarar edeceklerini bile bile üretime devam etmeleri mümkün mü? Hiç kimse kâr elde etmeyeceği bir üretimle uğraşmak istemez.

TÜİK'in üretici enflasyonunu baz alırsak, buna uygun olan enflasyon rakamı mantıken, matematiksel olarak ENAG'ın yüzde 126.91'lik oranı gözüküyor.

Ortalama yüzde 120.72'lik bir maliyet artışı karşısında, ürünlere yüzde 126.91'lik bir zam gayet makuldür.

ENAG enflasyon verilerini açıklamaya başladıktan sonra TÜİK bundan oldukça rahatsız oldu.

TÜİK, ENAG'ın yayınladığı enflasyon rakamlarıyla kurumun itibarının zedelendiği gerekçesiyle geçen yıl dava açmış ve ENAG'ın verilerinin yayınlanmaması için ihtiyati tedbir talebinde bulunmuştu.

Davanın duruşması 2022'de Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülmüş; duruşma hakimi, TÜİK'in açmak istediği davanın reddine karar vererek duruşmayı bitirmişti.

ENAG yöneticisi Prof. Dr. Veysel Ulusoy, bu durumu şu sözlerle duyurmuştu: "TÜİK'in ihtiyati tedbir kararı aldırılma talebi tüm mahkemelerce reddedildi."

Açtığı dava mahkemece reddedilen TÜİK, ENAG aleyhine bir dava daha açtı.

Prof. Dr. Veysel Ulusoy, bu son gelişmeyle ilgili olarak sosyal medya hesabından yaptığı duyuruda, "Yine mi dava açtınız sayın TÜİK yöneticileri? Sahaya inip enflasyonu ve milli geliri doğru dürüst ölçseniz topluma yararınız olur belki. Bu defa mahkeme salonuna geleceksiniz ama geçen sefer olduğu gibi kaçmak yok" ifadelerine yer verdi.

Sonuç olarak şunu ifade edebiliriz ki;

Hükümetin ve ekonomi yönetiminin vazifesi, bu ülkede yaşayan tüm vatandaşların sorunlarını hiçbir ayrım gözetmeden adil bir şekilde çözmektir.

Ekonomik veriler buna hizmet etmek zorundadır.

İstatistik verileri vatandaşların gerçek durumlarını yansıtmazsa, üstelik sorunların bir örtüsü olarak kullanılırsa o zaman vatandaşlar lehine hiçbir olumlu neticeye ulaşılmaz.

Çözümü olanlar gerçeklerden korkmaz, gerçeklerle yüzleşir ve bu gerçeklere uygun olarak çözümlerini ortaya koyar.

Gerçekleri gizleyenler, çözümü olmayanlardır, çözmeye de niyeti olmayanlardır.

Eğer çözüm arıyorsanız; enflasyonu bir sorun olmaktan çıkaracak, vatandaşların satın alma güçlerini olması gerektiği noktaya taşıyacak tek model Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'dir.

Bu eşsiz modeli ülkemizde uygulayacak BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'a fırsat vermeliyiz.