Vekilim hoşgeldiniz...
Ankara'da ne var ne yok? Bir ülkenin başkenti, bir vücudun kalbi mesabesindedir. Vücudun sıhhati kalbin sıhhatine bağlı olduğu gibi, ülkenin düzeni, dirliği, gelişip kalkınması da başkentin doğru adımlar atmasına, doğru kanunlar yapmasına bağlıdır.
Meltem Televizyonu'nda "Ozanlarımız" adlı programımız devam ederken Ankara'dan canlı yayına katılan seyircilerimize; "Ankara'ya iyi bakın, Ankara iyiyse tüm Anadolu iyidir değilse değildir" derdik.
Biz millet olarak Anadolu'yu karış karış, adım adım gezenler olarak, 3 Kasım'da Ankara'ya gönderdiğimiz vekillerimizin, Ankara'ya iyi bakmadıkları, gereğince sahip çıkmadıkları kanaatindeyiz. Geride bıraktığımız iki yasama yılı boyunca çıkardığınız yasaların Anadolu yansımaları hiç de iç açıcı değil. Ankara'dan Anadolu'ya, aşk, şevk, gayret, kalkınmak için, ecnebilerin boyunduruğundan kurtulmak için seferberlik azmi pompalansın isterdik, beklerdik. Tam tersi yansımalara şahit olduk.
Boyası bizden, deseni, nakışı bizden bir Türkiye kilimi dokunsun istedik ve bekledik. Hiç tanımadığımız, bilmediğimiz, rengi, deseni, nakışı tamamen yabancı bir kilimle karşılaştık.
Köy Kanunu'nun 87. maddesi ile Tapu Kanunu'nun 36. maddesini değiştirerek, cennet vatanımızın dört bucağını, maden yataklarını, Avrupalı haçlıların doyumsuz iştahlarına arzettiniz. Ne kazandık, ne kazandınız? Vatan topraklarını, maden yataklarını ezeli düşmanlarımızın diledikleri şekilde talan etmeleri için düzenlemeler yapmakla memleketin hangi yarasına merhem buldunuz, merhem oldunuz? Yaraları daha da derinleştirdiğinizi, sürekli kan kaybeden bir hastayı, katilinin insafına terkettiğinizi nasıl anlamıyorsunuz?
Yaptığınız yeni düzenlemelerle, Anadolu'nun çilekeş köylüsünü canilerle, conilerle karşıkarşıya getirdiniz. Aralarında çıkacak anlaşmazlıkların halli için de Avrupa mahkemelerinin yolunu gösterdiniz.
Ey vekiller! Oyları ile meclise gittiğiniz mileti, milletin tarlasını, çayırrını düşmanların talanına açtığınızın farkında mısınız? Bu millet daha seksen yıl evvel haçlıları cennet vatandan kovmak için yüzbinlerce vatan evladını şehit verdi. Şimdi siz dün falan devletin işgali sıfatı ile gelen haçlıların bugün maden arama şirketi maskesi ile gelenlerine kapıları ardına kadar açtınız, özel kanunlar yaptınız.
Vatan topraklarını, hele hele maden yataklarını yetmiş iki milletin sömürgeci şirketlerine satmayı mazur gösterecek, haklı çıkaracak hiç bir gerekçe olamaz, bu ihanetin hiçbir izahı olamaz. Ve siz 22. dönem vekilleri, iktidarı ile muhalefeti ile hepiniz bu cürmü işlediniz, daha ne cürümler işlediniz. Milletin; seçmeninizin yüzüne bakarken, yüzünüzün alacağı şekli, rengi merak ediyorum doğrusu.
Vekilim! Bu ne tezgah, bu ne iplik, bu ne boya, bu ne nakış, bu ne desen ve bu nasıl bir kilim?
Sayenizde, yetmiş iki buçuk millet, Anadolu topraklarında tapu sahibi! Başka ne söylenebilir ki; gaflet, dalalet, yapılanlar ihanet:
Ankara'da ne var ne yok? Bir ülkenin başkenti, bir vücudun kalbi mesabesindedir. Vücudun sıhhati kalbin sıhhatine bağlı olduğu gibi, ülkenin düzeni, dirliği, gelişip kalkınması da başkentin doğru adımlar atmasına, doğru kanunlar yapmasına bağlıdır.
Meltem Televizyonu'nda "Ozanlarımız" adlı programımız devam ederken Ankara'dan canlı yayına katılan seyircilerimize; "Ankara'ya iyi bakın, Ankara iyiyse tüm Anadolu iyidir değilse değildir" derdik.
Biz millet olarak Anadolu'yu karış karış, adım adım gezenler olarak, 3 Kasım'da Ankara'ya gönderdiğimiz vekillerimizin, Ankara'ya iyi bakmadıkları, gereğince sahip çıkmadıkları kanaatindeyiz. Geride bıraktığımız iki yasama yılı boyunca çıkardığınız yasaların Anadolu yansımaları hiç de iç açıcı değil. Ankara'dan Anadolu'ya, aşk, şevk, gayret, kalkınmak için, ecnebilerin boyunduruğundan kurtulmak için seferberlik azmi pompalansın isterdik, beklerdik. Tam tersi yansımalara şahit olduk.
Boyası bizden, deseni, nakışı bizden bir Türkiye kilimi dokunsun istedik ve bekledik. Hiç tanımadığımız, bilmediğimiz, rengi, deseni, nakışı tamamen yabancı bir kilimle karşılaştık.
Köy Kanunu'nun 87. maddesi ile Tapu Kanunu'nun 36. maddesini değiştirerek, cennet vatanımızın dört bucağını, maden yataklarını, Avrupalı haçlıların doyumsuz iştahlarına arzettiniz. Ne kazandık, ne kazandınız? Vatan topraklarını, maden yataklarını ezeli düşmanlarımızın diledikleri şekilde talan etmeleri için düzenlemeler yapmakla memleketin hangi yarasına merhem buldunuz, merhem oldunuz? Yaraları daha da derinleştirdiğinizi, sürekli kan kaybeden bir hastayı, katilinin insafına terkettiğinizi nasıl anlamıyorsunuz?
Yaptığınız yeni düzenlemelerle, Anadolu'nun çilekeş köylüsünü canilerle, conilerle karşıkarşıya getirdiniz. Aralarında çıkacak anlaşmazlıkların halli için de Avrupa mahkemelerinin yolunu gösterdiniz.
Ey vekiller! Oyları ile meclise gittiğiniz mileti, milletin tarlasını, çayırrını düşmanların talanına açtığınızın farkında mısınız? Bu millet daha seksen yıl evvel haçlıları cennet vatandan kovmak için yüzbinlerce vatan evladını şehit verdi. Şimdi siz dün falan devletin işgali sıfatı ile gelen haçlıların bugün maden arama şirketi maskesi ile gelenlerine kapıları ardına kadar açtınız, özel kanunlar yaptınız.
Vatan topraklarını, hele hele maden yataklarını yetmiş iki milletin sömürgeci şirketlerine satmayı mazur gösterecek, haklı çıkaracak hiç bir gerekçe olamaz, bu ihanetin hiçbir izahı olamaz. Ve siz 22. dönem vekilleri, iktidarı ile muhalefeti ile hepiniz bu cürmü işlediniz, daha ne cürümler işlediniz. Milletin; seçmeninizin yüzüne bakarken, yüzünüzün alacağı şekli, rengi merak ediyorum doğrusu.
Vekilim! Bu ne tezgah, bu ne iplik, bu ne boya, bu ne nakış, bu ne desen ve bu nasıl bir kilim?
Sayenizde, yetmiş iki buçuk millet, Anadolu topraklarında tapu sahibi! Başka ne söylenebilir ki; gaflet, dalalet, yapılanlar ihanet:
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024