Bağımsız Türkiye'nin Çankırı mitinginde konuşan Prof. Dr. Haydar Baş, 100 milyarın altında geliri olandan bir tek kuruş vergi alınmayacağını açıklayarak, işçisinden memuruna, çiftçisinden esnafına, üreticisinden tüketicisine tüm toplum bireylerini zengin edecek projelerle iktidara yürüdüklerini söyledi
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bağımsızlığını yok etmek, Türk milletini egemenliğinden yoksun kılmak için sürüklendiğimiz ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel kriz ve çöküntüye son vermek, ölüm döşeğindeki ülkemize hayat iksiri sunmak için, 2. Kuvay-ı Milliye'nin önderi Prof. Dr. Haydar Baş'ın önderliğinde yola çıkan Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) kervanı, bu kez Çankırı'daydı. Belediye Meydanında gerçekleşen mitinge büyük bir katılım gösteren on binlerce Çankırılı, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tan, kendilerinin ve ülkenin kurtuluşunun ayakları yere basan projelerini dinleme imkanı buldular. "İşte lider işte başbakan" diye de tıklım tıklım doldurdukları meydanı inlettiler.
Türkiye gemisi batıyorMeydandaki coşkulu kalabalığa hitaben yaptığı konuşmada siyasete giriş sebebini anlatan Genel Başkan Prof. Dr. Haydar Baş, şunları söyledi: "Benim yaşım 55. Rahmetli Özal hayatta iken, ilk yıllarında beni MYK'ya davet etti. Amma kültür çalışması yapacağım için katılmadım. O zaman benim siyaset çağımdı; şimdi ise değildir. Peki niçin bu yaşta kalktık yola çıktık? Niçin memleketi karış karış dolaşıyoruz? Bu yaşta mı bize vekil olalım, bakan olalım, derdi, sevdası geldi? Vallahi değil. Ülkemiz batıyor, ülkemiz gidiyor. Ben ülkemi düşünüyorum. Bana, 'Sen biliyordun. Bunu ben sana bilgi olarak ikram ettim. Neredeydin? Gel bakalım kulum' denilirse ne yaparım diye düşündüm, hesaptan korktum, işte o vicdan muhasebesi beni buraya getirdi. Ben bu ülkeyi kurtarırım. Kimsenin bunda tereddütü olmasın. Bana itimat edin. Ben sizden çok zaman istemiyorum. 10 sene, 20 sene istemiyorum. Bir dönem için bana müsaade edin, bu işi halledelim. Ne kadar batırırlarsa batırsınlar Allah'ın izniyle, hep beraber bu ülkeyi kurtarmaya biz muktediriz."
AB bizim kimyamıza karşıdırBTP olarak AB'ye karşı olduklarını burada da tekrarlayan Prof. Dr. Haydar Baş, bu karşı oluşlarının hamasi duygulardan değil, tarihî gerçeklerden, bu gerçeklere yansıyan Avrupa fotoğrafından kaynaklandığını belirterek şöyle dedi: "AB bizim kimyamıza, özümüze karşıdır. Sen tarih boyu haçlı-hilal kavgası yapacaksın, ondan sonra bir evde gelin güvey olacaksın; bu mümkün müdür? Onlarla bizim akaidimiz bir değildir. Manen çok ayrı dünyaların insanıyız. Biz, asırlar boyu Tevhid akidesinin temsilcisi olarak hayatımızı sürdürdük, onlar da Teslis akidesinin temsilcisi olarak sürdürdü. Onlar, dünyada Teslisi temsil ederler, Türk milleti de Tevhidi temsil eder. Artı, bizim medeniyetimizin temel ayakları farklıdır. Onların medeniyetinin temel ayakları farklıdır. Bu farklı iki dünya bir araya gelecek öyle mi? Batı ile Doğu yönleri bir araya gelebilir mi? Elbette hayır! O bakımdan bizim AB'de olmamız hiç ama hiç mümkün değildir. Neresinden olaya bakarsak bakalım biz Avrupa ile beraber olamayız. Zaten Avrupa, 'Türk hayatta kaldığı müddetçe istediğimiz emellere nail olamayız" diyor. 1974 senesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kıbrıs'a çıkartma yapıyor. 2000 yılında Avrupa Parlamenosu, 'Kıbrıs'a yapılan çıkarma hukuk dışıdır. Türk askeri orada işgalcidir. Kıbrıs'ı terk etmesi lazımdır' diyor. 'Ege, 12 Ada, Kardak adası Yunanistan'a aittir' diyor. AP, bize, "İstanbul suriçinde bir ortodoks din devleti kuracaksınız ve patriği ekümenik yani hıristiyanların halifesi yapacaksınız' diyor. Şayet siyasiler, bu teknik dilden anlamıyorlarsa bizi dinlesinler. Avrupalılar kendi menfaatleri dışında hiç bir şeyi düşünmezler. Bu çok iyi biline!"
Asıl Milliyetçilik de halkçılık da BTP'de Prof. Dr. Haydar Baş'ın mevcut siyasiler hakkındaki değerlendirmesi "ekümenik"liğin ne manaya geldiği ile bitmeyerek, şöyle devam etti: "Bu memlekette başbakanlar idam edildi. 30 bin insanı öldüren katil ise affedildi. Bunun altındaki imza kimin imzasıdır, söyler misiniz? 5 bin insanımı şehit eden insana yapılan bu muamele karşısında gözleri yaşlı analar şimdi ne diyor? 'Madem ki siz bunu yapmayacaktınız, niye bizim oğullarımızın kanına girdiniz?' diyorlar. Doğru demiyorlar mı? Ben bunların hesabını soracağım. Vallahi de soracağım, billahi de soracağım. Onun için sizden bir güç, kuvvet istiyorum. Ey milletim, beni iyi dinleyin! Vallahi bizi batırmak istiyorlar. Billahi batırmak istiyorlar. Onun için bu meydanlardayım. Bir dönem bana müsaade edin. Gelin hep beraber olalım. Göreceksiniz ki her şey düzelecek. Benim şeyhi Amerikalı olan Derviş'im fakiri mi düşündü? İşçiyi mi düşündü? Çöpçüyü mü düşündü? Hamalı mı düşündü? Memuru mu düşündü? Kimi düşündü? Global sermaye sahiplerini düşündü. IMF'nin adamlarını düşündü. Bankacıları düşündü. Senin cebinden aldı, onların cebine koydu. Ve bu adam geldi, halkçı bir partinin başına taç edildi. Atatürk'ün kurduğu halkçı parti bu mu? O, 'Köylü milletin efendisidir' dememiş miydi? Sen köylüyü soyan adamı getiriyorsun milletin başına taç ediyorsun. Onlar mı halkçı biz miyiz? Yine 5 bin insanın katilini affeden MHP mi milliyetçi, bu milletin zerresine sahip çıkan Haydar Hoca mı milliyetçi, söyleyin. Ben hem milliyetçiyim, hem halkçıyım. Benim çocukluğum, gençliğim iyi takip edilsin. Ben bu millet için canımı vallahi de billahi seve seve feda ederim. Biz bu milletten olmazsak Allah bunun hesabını sorar ve belamızı verir. Hep beraber bu yolda seferber olmaya var mısınız?"
Devlet adamı milletin hamisi demektirProf. Dr. Haydar Baş, tarım, sanayi, esnaf, KOBİ'ler başta olmak üzere tüm üretici kesime ait borç faizlerini silme, faizsiz kredi ve ürün pazarlama dahil her şartta devlet desteği; evsizlere ev; ev hanımlarına emeklilik; kimsesizlere, özürlülere, şehit ailelerine devlet garantisinde mutlu bir yaşam; sınavsız üniversite; çocuklara maaş ve doğum ikramiyesi; faizsiz evlilik kredisi; herkese sağlıklı bir sağlık hizmeti; isteyen ağa da dahil toprağı olmayan köylüye toprak; öğrencilere burs adedini ve miktarını arttırma; yardımcı doçentlerin doçent olmaları için yapılan yabancı dil sınavına son verme; imkanı olmayan öğrencilere yatılı okuma hakkı; cezaevine düşmüşlere çalışma ve çocuklarının nafakasına katkı sağlama imkanı; 10 milyarın altında geliri olandan vergi almama; gibi müjdelerini Çankırı'da da verdi. "Bizim projemizde hiç kimse dışarda değil. Mezardakiler ve hatta eşkıyalar bile değil. Onları da eğitecek adam edeceğiz. Yoksa onlarla başımız belaya girer. Onları da kazanacağız. Bu milleti tek bilek tek yürek yapacağız" diyen Prof. Dr. Haydar Baş, "Bizim devlet dediğimiz irade benim oğluma, kızıma iş bulan, onların karnını doyuran ve onlara evlilik imkanı tanıyan iradedir. Yoksa bunların anladığı devlet anlayışından çöpçü bile olmaz. Devlet adamlığı kim bunlar kim? Devlet adamı demek milletin anası demektir, milletin babası demektir, milletin hamisi demektir. Buna soyunmak demektir. Devlet, milletin başına balyoz gibi inen bir irade değildir. Adaleti ve hizmeti getiren bir iradenin adıdır devlet. Bakınız Oğuz Kağan ne diyor? 'Gökkubbe çadırım, güneş bayrağımdır' diyor. Şu ufka bakın. Bu bir devlet adamı. Ben de onun için 'kâinat devleti' diyorum. Şimdiki irade ise 'Avrupa olmazsa biz geçinemeyiz. Karnımız doymaz' diyor. Yazıklar olsun!"
Vergisiz Türkiye çarkı nasıl işleyecek?Prof. Dr. Haydar Baş, vergisiz devlet projesinin nasıl işleyeceğini bir bölümüyle şöyle anlattı: "Ben toplumu iki sınıfa ayırıyorum. Birisi tüketicidir, diğeri üretendir. Üretenin kendine pazar bulması lazımdır. Sizin malınız ne kadar kıymetli olursa olsun onu satacak pazarınız yoksa hiç bir şey ifade etmez. Onun için biz tüketici sınıfın cebini dolduruyoruz. Uzun vadeli krediler veriyoruz. Bu kardeşlerimiz talep sınıfı olduğu için, cebinde parası varsa, bir tane ceket, ayakkabı değil iki tane alıyor. Bir yerine beş alıyor. Bu sefer üreten bir yerine beş tane üretmek mecburiyetinde kalıyor. Üreten bir yıl evvel bir gömlekten kazandığının vergisini verirken ikinci yıl beş gömlekten kazandığının vergisini verecek. Benim sistemimde hem vergiden hem de halk kesiminden kazanç var. 100 milyarın altında geliri olan manav, bakkal vs olabilir. Onlar için emisyonu genişletiyoruz. 'Sen daha fazla zengin olmak istiyor musun?' diyoruz. 'Evet' diyorsa, 'Bana proje getir. Sana faizsiz kredi vereyim' diyorum. Veriyorum. Vergi vermiyor, üstelik devletten kredi alıyor. Bu tüketici sınıf böylece 100 milyarın üzerinde para kazanabilir mi kazanamaz mı?" Projenin bir ayağını böyle açıklayan Prof. Dr. Haydar Baş, "Ben herkesi zengin etmeye Allah'ın izniyle varım. Bunun anahtarı bende. Ama milli irade benimle beraber olacak. Eğer açlığa, yoksulluğa hayır diyorsanız, benimle beraber olacaksınız" dedi.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bağımsızlığını yok etmek, Türk milletini egemenliğinden yoksun kılmak için sürüklendiğimiz ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel kriz ve çöküntüye son vermek, ölüm döşeğindeki ülkemize hayat iksiri sunmak için, 2. Kuvay-ı Milliye'nin önderi Prof. Dr. Haydar Baş'ın önderliğinde yola çıkan Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) kervanı, bu kez Çankırı'daydı. Belediye Meydanında gerçekleşen mitinge büyük bir katılım gösteren on binlerce Çankırılı, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tan, kendilerinin ve ülkenin kurtuluşunun ayakları yere basan projelerini dinleme imkanı buldular. "İşte lider işte başbakan" diye de tıklım tıklım doldurdukları meydanı inlettiler.
Türkiye gemisi batıyorMeydandaki coşkulu kalabalığa hitaben yaptığı konuşmada siyasete giriş sebebini anlatan Genel Başkan Prof. Dr. Haydar Baş, şunları söyledi: "Benim yaşım 55. Rahmetli Özal hayatta iken, ilk yıllarında beni MYK'ya davet etti. Amma kültür çalışması yapacağım için katılmadım. O zaman benim siyaset çağımdı; şimdi ise değildir. Peki niçin bu yaşta kalktık yola çıktık? Niçin memleketi karış karış dolaşıyoruz? Bu yaşta mı bize vekil olalım, bakan olalım, derdi, sevdası geldi? Vallahi değil. Ülkemiz batıyor, ülkemiz gidiyor. Ben ülkemi düşünüyorum. Bana, 'Sen biliyordun. Bunu ben sana bilgi olarak ikram ettim. Neredeydin? Gel bakalım kulum' denilirse ne yaparım diye düşündüm, hesaptan korktum, işte o vicdan muhasebesi beni buraya getirdi. Ben bu ülkeyi kurtarırım. Kimsenin bunda tereddütü olmasın. Bana itimat edin. Ben sizden çok zaman istemiyorum. 10 sene, 20 sene istemiyorum. Bir dönem için bana müsaade edin, bu işi halledelim. Ne kadar batırırlarsa batırsınlar Allah'ın izniyle, hep beraber bu ülkeyi kurtarmaya biz muktediriz."
AB bizim kimyamıza karşıdırBTP olarak AB'ye karşı olduklarını burada da tekrarlayan Prof. Dr. Haydar Baş, bu karşı oluşlarının hamasi duygulardan değil, tarihî gerçeklerden, bu gerçeklere yansıyan Avrupa fotoğrafından kaynaklandığını belirterek şöyle dedi: "AB bizim kimyamıza, özümüze karşıdır. Sen tarih boyu haçlı-hilal kavgası yapacaksın, ondan sonra bir evde gelin güvey olacaksın; bu mümkün müdür? Onlarla bizim akaidimiz bir değildir. Manen çok ayrı dünyaların insanıyız. Biz, asırlar boyu Tevhid akidesinin temsilcisi olarak hayatımızı sürdürdük, onlar da Teslis akidesinin temsilcisi olarak sürdürdü. Onlar, dünyada Teslisi temsil ederler, Türk milleti de Tevhidi temsil eder. Artı, bizim medeniyetimizin temel ayakları farklıdır. Onların medeniyetinin temel ayakları farklıdır. Bu farklı iki dünya bir araya gelecek öyle mi? Batı ile Doğu yönleri bir araya gelebilir mi? Elbette hayır! O bakımdan bizim AB'de olmamız hiç ama hiç mümkün değildir. Neresinden olaya bakarsak bakalım biz Avrupa ile beraber olamayız. Zaten Avrupa, 'Türk hayatta kaldığı müddetçe istediğimiz emellere nail olamayız" diyor. 1974 senesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kıbrıs'a çıkartma yapıyor. 2000 yılında Avrupa Parlamenosu, 'Kıbrıs'a yapılan çıkarma hukuk dışıdır. Türk askeri orada işgalcidir. Kıbrıs'ı terk etmesi lazımdır' diyor. 'Ege, 12 Ada, Kardak adası Yunanistan'a aittir' diyor. AP, bize, "İstanbul suriçinde bir ortodoks din devleti kuracaksınız ve patriği ekümenik yani hıristiyanların halifesi yapacaksınız' diyor. Şayet siyasiler, bu teknik dilden anlamıyorlarsa bizi dinlesinler. Avrupalılar kendi menfaatleri dışında hiç bir şeyi düşünmezler. Bu çok iyi biline!"
Asıl Milliyetçilik de halkçılık da BTP'de Prof. Dr. Haydar Baş'ın mevcut siyasiler hakkındaki değerlendirmesi "ekümenik"liğin ne manaya geldiği ile bitmeyerek, şöyle devam etti: "Bu memlekette başbakanlar idam edildi. 30 bin insanı öldüren katil ise affedildi. Bunun altındaki imza kimin imzasıdır, söyler misiniz? 5 bin insanımı şehit eden insana yapılan bu muamele karşısında gözleri yaşlı analar şimdi ne diyor? 'Madem ki siz bunu yapmayacaktınız, niye bizim oğullarımızın kanına girdiniz?' diyorlar. Doğru demiyorlar mı? Ben bunların hesabını soracağım. Vallahi de soracağım, billahi de soracağım. Onun için sizden bir güç, kuvvet istiyorum. Ey milletim, beni iyi dinleyin! Vallahi bizi batırmak istiyorlar. Billahi batırmak istiyorlar. Onun için bu meydanlardayım. Bir dönem bana müsaade edin. Gelin hep beraber olalım. Göreceksiniz ki her şey düzelecek. Benim şeyhi Amerikalı olan Derviş'im fakiri mi düşündü? İşçiyi mi düşündü? Çöpçüyü mü düşündü? Hamalı mı düşündü? Memuru mu düşündü? Kimi düşündü? Global sermaye sahiplerini düşündü. IMF'nin adamlarını düşündü. Bankacıları düşündü. Senin cebinden aldı, onların cebine koydu. Ve bu adam geldi, halkçı bir partinin başına taç edildi. Atatürk'ün kurduğu halkçı parti bu mu? O, 'Köylü milletin efendisidir' dememiş miydi? Sen köylüyü soyan adamı getiriyorsun milletin başına taç ediyorsun. Onlar mı halkçı biz miyiz? Yine 5 bin insanın katilini affeden MHP mi milliyetçi, bu milletin zerresine sahip çıkan Haydar Hoca mı milliyetçi, söyleyin. Ben hem milliyetçiyim, hem halkçıyım. Benim çocukluğum, gençliğim iyi takip edilsin. Ben bu millet için canımı vallahi de billahi seve seve feda ederim. Biz bu milletten olmazsak Allah bunun hesabını sorar ve belamızı verir. Hep beraber bu yolda seferber olmaya var mısınız?"
Devlet adamı milletin hamisi demektirProf. Dr. Haydar Baş, tarım, sanayi, esnaf, KOBİ'ler başta olmak üzere tüm üretici kesime ait borç faizlerini silme, faizsiz kredi ve ürün pazarlama dahil her şartta devlet desteği; evsizlere ev; ev hanımlarına emeklilik; kimsesizlere, özürlülere, şehit ailelerine devlet garantisinde mutlu bir yaşam; sınavsız üniversite; çocuklara maaş ve doğum ikramiyesi; faizsiz evlilik kredisi; herkese sağlıklı bir sağlık hizmeti; isteyen ağa da dahil toprağı olmayan köylüye toprak; öğrencilere burs adedini ve miktarını arttırma; yardımcı doçentlerin doçent olmaları için yapılan yabancı dil sınavına son verme; imkanı olmayan öğrencilere yatılı okuma hakkı; cezaevine düşmüşlere çalışma ve çocuklarının nafakasına katkı sağlama imkanı; 10 milyarın altında geliri olandan vergi almama; gibi müjdelerini Çankırı'da da verdi. "Bizim projemizde hiç kimse dışarda değil. Mezardakiler ve hatta eşkıyalar bile değil. Onları da eğitecek adam edeceğiz. Yoksa onlarla başımız belaya girer. Onları da kazanacağız. Bu milleti tek bilek tek yürek yapacağız" diyen Prof. Dr. Haydar Baş, "Bizim devlet dediğimiz irade benim oğluma, kızıma iş bulan, onların karnını doyuran ve onlara evlilik imkanı tanıyan iradedir. Yoksa bunların anladığı devlet anlayışından çöpçü bile olmaz. Devlet adamlığı kim bunlar kim? Devlet adamı demek milletin anası demektir, milletin babası demektir, milletin hamisi demektir. Buna soyunmak demektir. Devlet, milletin başına balyoz gibi inen bir irade değildir. Adaleti ve hizmeti getiren bir iradenin adıdır devlet. Bakınız Oğuz Kağan ne diyor? 'Gökkubbe çadırım, güneş bayrağımdır' diyor. Şu ufka bakın. Bu bir devlet adamı. Ben de onun için 'kâinat devleti' diyorum. Şimdiki irade ise 'Avrupa olmazsa biz geçinemeyiz. Karnımız doymaz' diyor. Yazıklar olsun!"
Vergisiz Türkiye çarkı nasıl işleyecek?Prof. Dr. Haydar Baş, vergisiz devlet projesinin nasıl işleyeceğini bir bölümüyle şöyle anlattı: "Ben toplumu iki sınıfa ayırıyorum. Birisi tüketicidir, diğeri üretendir. Üretenin kendine pazar bulması lazımdır. Sizin malınız ne kadar kıymetli olursa olsun onu satacak pazarınız yoksa hiç bir şey ifade etmez. Onun için biz tüketici sınıfın cebini dolduruyoruz. Uzun vadeli krediler veriyoruz. Bu kardeşlerimiz talep sınıfı olduğu için, cebinde parası varsa, bir tane ceket, ayakkabı değil iki tane alıyor. Bir yerine beş alıyor. Bu sefer üreten bir yerine beş tane üretmek mecburiyetinde kalıyor. Üreten bir yıl evvel bir gömlekten kazandığının vergisini verirken ikinci yıl beş gömlekten kazandığının vergisini verecek. Benim sistemimde hem vergiden hem de halk kesiminden kazanç var. 100 milyarın altında geliri olan manav, bakkal vs olabilir. Onlar için emisyonu genişletiyoruz. 'Sen daha fazla zengin olmak istiyor musun?' diyoruz. 'Evet' diyorsa, 'Bana proje getir. Sana faizsiz kredi vereyim' diyorum. Veriyorum. Vergi vermiyor, üstelik devletten kredi alıyor. Bu tüketici sınıf böylece 100 milyarın üzerinde para kazanabilir mi kazanamaz mı?" Projenin bir ayağını böyle açıklayan Prof. Dr. Haydar Baş, "Ben herkesi zengin etmeye Allah'ın izniyle varım. Bunun anahtarı bende. Ama milli irade benimle beraber olacak. Eğer açlığa, yoksulluğa hayır diyorsanız, benimle beraber olacaksınız" dedi.