Allah müstehâkınızı versin be!
Günlerdir, takıldı kaldı aklıma şu; âkil adamlar! Takılmasaydı keşke!
Bir karikatür hatırlıyorum;
Sendikacı, işçi ücretlerine zam pazarlığı için makamda. Sendikacı istiyor, Bakan reddediyor ve öfkelenen sendikacı; "O zaman grev!" diye bağırarak masaya yumruğu vuruyor!.. Bakan'ın arkasından, sandalyesinin altından –baloncuk içinde yazılmış, soluk yazılarak sessizliği anlatılmış- cılız bir ses; "Üç buçuk!"
Bir gazetenin ön sayfasından karikatürle ifâde edilebildiğine göre, demek ki bizim de yazma hakkımız var! Olmasaydı keşke!
Şimdi hem âkil adamlar'ın, hem de onları seçerek görevlendiren Okyanus Ötesinin Âkil Adamı'nın arkalarından; "Josef, josef! Üç buçuk!" seslerini, duymayan yok!
Onlar korkudan ötüyor, biz can acısıyla inlememek için dişlerimizi sıkıyoruz! Olmasaydı keşke!
Keşke millet, can acısıyla inlemeseydi!
Kendilerinden olmayanları yok sayma ukalâlığının adını Demokrasi koyan, yetmeyince ileri demokrasi diyen, dikte uygulamalarla milletin postunu soyan zevâta ve kişilere öfkeyle hakâret etmek, bedduâ etmek zorunda kalmasaydı millet keşke!
Fıkra bu ya!
Mahalle imamının mahallenin kadınlarına, kızlarına sarkıntı yaptığı iddiâları, her geçen gün artar. Mahalle delikanlılarından biri, bir gün imamı bakkalın önünde yakalar! Selamlaşırlar. Hal-hatırdan sonra Delikanlı;
- Hoca Efendi! Biliyor musun şeytan ne diyor?
- Aman! Boş ver şeytanı! Uyma o kovulmuş lânetlenmişe!
- Ama Hoca Efendi! Şeytan, bu Hoca'nın geçim darlığı var! Harama niyetlenmesin yazıktır, mahalle olarak ona el uzatın! Hiç değilse haftada bir, biraz yardımda bulunun diyor...
Hoca Efendi;
- Haaa! O başka! Şeytan da melektir, meleklerin başıdır, en bilgesidir! Bazen sözü dinlense de olur!
Diye fetvayı değiştirince, Delikanlı;
- Şeytan madem ki meleklerin başı, madem ki bazen sözüne uymak gerek, uyalım! Bugün şeytan; önce bu Hoca dürzüsüne haddini bildir, sonra da yaralarını tımar ettirsin diye yüz lira ver diyor Hoca Efendiii! Der ve dalar!
Keşke'yi, şeytan sözü diye biliyoruz! Vesvesenin başlangıcı!
Ama bu dinci-kindâr siyâsiler yüzünden o kadar keşke denilmeye başladı ki! Bu kadar keşke, olmasaydı keşke!
- Elim kırılaydı da evet mührü basmayaydım keşke!
- Kulaklarım sağır olaydı da Allah'a yemîn ederek beni aldatanı duymayaydım keşke!
- Gözlerim kör olaydı da Şehît cenâzelerindeki kalabalıktan rahatsız olan müslümanları görmeyeydim keşke!
- Kulaklarım sağır, gözlerim kör olaydı da; kurban kesiminde "Rahmân ve Rahîm" sıfatlarının kullanılmasına izin vermeyen Kudrete nazîre yaparcasına sadece; "Ya Allah! Bismillah!"la kilise kurdelalarının kesildiğini görmeyeydim, duymayaydım keşke!
- Yemîn ederek mazlûma yatan, sonradan Firavunlaşan zalimlere inanmasaydım keşke!
- Mazlûm diye acıdıklarımın, erki ele geçirdikten sonra; "Ananı da al da git! Gözünüzü toprak doyursun! Yahu siz kimsiniz? Askerlik yan gelip yatma yeri değildir! Beni yok sayıp ayağa kalkmayan Paşanın akîbetini gördünüz! Herkes haddini bilecek! O bakanları kulaklarından tutar kapının önüne koyarım! Senin oyun da sana kalsın! Biz terör örgütüyle pazarlık yapacak kadar şerefsiz değiliz! İspatlamayan şerefsizdir, müfterîdir!" ve benzeri Kasımpaşalı argosuyla söylenmiş sözleri, yalanları duymayaydım keşke!
- Vedâ Hutbesi'ne nazîre yaparcasına, "Dokunmak bile ibâdetten sayılır!" yalakalıklarına inanarak; "Türk milliyetçiliği ayaklarımın altındadır!" hezeyânlarını duymayaydım keşke, v.s. v.s. ...
Bunlar, hâlâ yalnızlıktan korkanların oluşturduğu kalabalıkta, koyun gibi başbaşa vererek kurdun gelmesini korkarak bekleyen, iki kişiden birilerinin keşkeleri!
Bir de bizim, yalnız kurtların, perâkendelikleri yüzünden sadece duruşları ile bile korkuttuklarına her seçimde yenilen, bizim keşkelerimiz var!
Bizim keşkelerimiz daha can yakıcı! Meselâ;
- Yabancılığı kanıksayıp garipliğe doyduğumuzu zannederek sılaya döndüğümüzde, en tahammül edilmez yabancılığı, garipliği yaşamasaydık keşke!
- Yalnız kurt karakterimizle yıllarca yalnız başımıza ve en korkunç ortamlarda yiğitçe salınarak, korkularımızı korkutarak savaştıktan, dolaştıktan sonra döndüğümüz yuvamızda, Baba yurdumuzda, en tahammül edilmez garipliği, yabancılığı yaşamasaydık keşke!
- Bütün ithâl fikirlerin; İslâm öğretilerine, Türk'ün ahlâk yapısına, Müslüman Türk'ün karakterine uygun olmadığını, MİLLÎ EKONOMİ MODELİ'ni anlatabilmenin yolunu bulabilseydik keşke!
- Artık kimin, kimlerin ardının "Josef-josef! üç buçuk!" attığını, bu millete incitmeden, tâciz etmeden gösterebilseydik keşke!
- II. Kuvay-ı Milliye Önderi Haydar Baş Hoca'nın hiç esirgemediği; altı TV kanalı, yüz bin tirajlı bir gazete, her sayısı başlı başına edebi ve ahlakî dersler toplamı olan iki dergi, iki yayınevi ve diğer imkânları, hakkıyla kullanabilseydik keşke!
- Yürek ve inançlarını heyecanları ile sözlerine çeşni edip konuşan hatiplerimizi hakkıyla dinlesek ve konuştuklarımızı hakkıyla dinletebilseydik keşke!
- Aaaah keşke! Keşke! Keşke yapabilseydik keşke!
Keşkelerin haddi de yook, hudûdu da! Bu kadar keşkeye mecbûr olmasaydık keşke!
"Söz dinlemeyenin sözü dinlenmez" gerçeğinden hareketle doğruyu, sadece doğruyu söyleyen Millet Sevdalısı, Devlet-Vatan-Bayrak fedâisi, II. Kuvay-ı Milliye Önderi Haydar Baş Hoca'yı, hem dinlesek, hem de dinlediklerimizi anlayarak dinlemeyenlere anlatmak üzere çiçekten çiçeğe uçabilseydik keşke!
Bizim keşkelerimiz diye sayarak "biz"e iftira ettiğim keşkelerin tamamı, benim keşkelerim biliyorum! İftirâ ettiklerimden, bühtân ederek incittiklerimden özür dileyerek bu kadar keşke'yi yaşamasaydım keşke!
Savaşçıların, kimseyi bulamayınca kendiyle kavga etmek gibi anormal halleri olur ya! O haldeyim! Kör yolunu kaybederse, ayıp değildir!..
Kalemim İnliyor! Satırlarım ağlıyor! Yüreğim sızlıyor! Beynim ağrıyor! Cân, kafeste daralıyor Allah'ım...
Abd-i Hû kimliğimle eşiğinin eşiğindeyim, medet Sen'den Allah'ım!
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN!" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Günlerdir, takıldı kaldı aklıma şu; âkil adamlar! Takılmasaydı keşke!
Bir karikatür hatırlıyorum;
Sendikacı, işçi ücretlerine zam pazarlığı için makamda. Sendikacı istiyor, Bakan reddediyor ve öfkelenen sendikacı; "O zaman grev!" diye bağırarak masaya yumruğu vuruyor!.. Bakan'ın arkasından, sandalyesinin altından –baloncuk içinde yazılmış, soluk yazılarak sessizliği anlatılmış- cılız bir ses; "Üç buçuk!"
Bir gazetenin ön sayfasından karikatürle ifâde edilebildiğine göre, demek ki bizim de yazma hakkımız var! Olmasaydı keşke!
Şimdi hem âkil adamlar'ın, hem de onları seçerek görevlendiren Okyanus Ötesinin Âkil Adamı'nın arkalarından; "Josef, josef! Üç buçuk!" seslerini, duymayan yok!
Onlar korkudan ötüyor, biz can acısıyla inlememek için dişlerimizi sıkıyoruz! Olmasaydı keşke!
Keşke millet, can acısıyla inlemeseydi!
Kendilerinden olmayanları yok sayma ukalâlığının adını Demokrasi koyan, yetmeyince ileri demokrasi diyen, dikte uygulamalarla milletin postunu soyan zevâta ve kişilere öfkeyle hakâret etmek, bedduâ etmek zorunda kalmasaydı millet keşke!
Fıkra bu ya!
Mahalle imamının mahallenin kadınlarına, kızlarına sarkıntı yaptığı iddiâları, her geçen gün artar. Mahalle delikanlılarından biri, bir gün imamı bakkalın önünde yakalar! Selamlaşırlar. Hal-hatırdan sonra Delikanlı;
- Hoca Efendi! Biliyor musun şeytan ne diyor?
- Aman! Boş ver şeytanı! Uyma o kovulmuş lânetlenmişe!
- Ama Hoca Efendi! Şeytan, bu Hoca'nın geçim darlığı var! Harama niyetlenmesin yazıktır, mahalle olarak ona el uzatın! Hiç değilse haftada bir, biraz yardımda bulunun diyor...
Hoca Efendi;
- Haaa! O başka! Şeytan da melektir, meleklerin başıdır, en bilgesidir! Bazen sözü dinlense de olur!
Diye fetvayı değiştirince, Delikanlı;
- Şeytan madem ki meleklerin başı, madem ki bazen sözüne uymak gerek, uyalım! Bugün şeytan; önce bu Hoca dürzüsüne haddini bildir, sonra da yaralarını tımar ettirsin diye yüz lira ver diyor Hoca Efendiii! Der ve dalar!
Keşke'yi, şeytan sözü diye biliyoruz! Vesvesenin başlangıcı!
Ama bu dinci-kindâr siyâsiler yüzünden o kadar keşke denilmeye başladı ki! Bu kadar keşke, olmasaydı keşke!
- Elim kırılaydı da evet mührü basmayaydım keşke!
- Kulaklarım sağır olaydı da Allah'a yemîn ederek beni aldatanı duymayaydım keşke!
- Gözlerim kör olaydı da Şehît cenâzelerindeki kalabalıktan rahatsız olan müslümanları görmeyeydim keşke!
- Kulaklarım sağır, gözlerim kör olaydı da; kurban kesiminde "Rahmân ve Rahîm" sıfatlarının kullanılmasına izin vermeyen Kudrete nazîre yaparcasına sadece; "Ya Allah! Bismillah!"la kilise kurdelalarının kesildiğini görmeyeydim, duymayaydım keşke!
- Yemîn ederek mazlûma yatan, sonradan Firavunlaşan zalimlere inanmasaydım keşke!
- Mazlûm diye acıdıklarımın, erki ele geçirdikten sonra; "Ananı da al da git! Gözünüzü toprak doyursun! Yahu siz kimsiniz? Askerlik yan gelip yatma yeri değildir! Beni yok sayıp ayağa kalkmayan Paşanın akîbetini gördünüz! Herkes haddini bilecek! O bakanları kulaklarından tutar kapının önüne koyarım! Senin oyun da sana kalsın! Biz terör örgütüyle pazarlık yapacak kadar şerefsiz değiliz! İspatlamayan şerefsizdir, müfterîdir!" ve benzeri Kasımpaşalı argosuyla söylenmiş sözleri, yalanları duymayaydım keşke!
- Vedâ Hutbesi'ne nazîre yaparcasına, "Dokunmak bile ibâdetten sayılır!" yalakalıklarına inanarak; "Türk milliyetçiliği ayaklarımın altındadır!" hezeyânlarını duymayaydım keşke, v.s. v.s. ...
Bunlar, hâlâ yalnızlıktan korkanların oluşturduğu kalabalıkta, koyun gibi başbaşa vererek kurdun gelmesini korkarak bekleyen, iki kişiden birilerinin keşkeleri!
Bir de bizim, yalnız kurtların, perâkendelikleri yüzünden sadece duruşları ile bile korkuttuklarına her seçimde yenilen, bizim keşkelerimiz var!
Bizim keşkelerimiz daha can yakıcı! Meselâ;
- Yabancılığı kanıksayıp garipliğe doyduğumuzu zannederek sılaya döndüğümüzde, en tahammül edilmez yabancılığı, garipliği yaşamasaydık keşke!
- Yalnız kurt karakterimizle yıllarca yalnız başımıza ve en korkunç ortamlarda yiğitçe salınarak, korkularımızı korkutarak savaştıktan, dolaştıktan sonra döndüğümüz yuvamızda, Baba yurdumuzda, en tahammül edilmez garipliği, yabancılığı yaşamasaydık keşke!
- Bütün ithâl fikirlerin; İslâm öğretilerine, Türk'ün ahlâk yapısına, Müslüman Türk'ün karakterine uygun olmadığını, MİLLÎ EKONOMİ MODELİ'ni anlatabilmenin yolunu bulabilseydik keşke!
- Artık kimin, kimlerin ardının "Josef-josef! üç buçuk!" attığını, bu millete incitmeden, tâciz etmeden gösterebilseydik keşke!
- II. Kuvay-ı Milliye Önderi Haydar Baş Hoca'nın hiç esirgemediği; altı TV kanalı, yüz bin tirajlı bir gazete, her sayısı başlı başına edebi ve ahlakî dersler toplamı olan iki dergi, iki yayınevi ve diğer imkânları, hakkıyla kullanabilseydik keşke!
- Yürek ve inançlarını heyecanları ile sözlerine çeşni edip konuşan hatiplerimizi hakkıyla dinlesek ve konuştuklarımızı hakkıyla dinletebilseydik keşke!
- Aaaah keşke! Keşke! Keşke yapabilseydik keşke!
Keşkelerin haddi de yook, hudûdu da! Bu kadar keşkeye mecbûr olmasaydık keşke!
"Söz dinlemeyenin sözü dinlenmez" gerçeğinden hareketle doğruyu, sadece doğruyu söyleyen Millet Sevdalısı, Devlet-Vatan-Bayrak fedâisi, II. Kuvay-ı Milliye Önderi Haydar Baş Hoca'yı, hem dinlesek, hem de dinlediklerimizi anlayarak dinlemeyenlere anlatmak üzere çiçekten çiçeğe uçabilseydik keşke!
Bizim keşkelerimiz diye sayarak "biz"e iftira ettiğim keşkelerin tamamı, benim keşkelerim biliyorum! İftirâ ettiklerimden, bühtân ederek incittiklerimden özür dileyerek bu kadar keşke'yi yaşamasaydım keşke!
Savaşçıların, kimseyi bulamayınca kendiyle kavga etmek gibi anormal halleri olur ya! O haldeyim! Kör yolunu kaybederse, ayıp değildir!..
Kalemim İnliyor! Satırlarım ağlıyor! Yüreğim sızlıyor! Beynim ağrıyor! Cân, kafeste daralıyor Allah'ım...
Abd-i Hû kimliğimle eşiğinin eşiğindeyim, medet Sen'den Allah'ım!
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN!" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017