Hükümet, PKK terör örgütüyle, "analar ağlamasın" sloganını kullanarak, duygusal bir zeminde görüşme başlattı. Denildi ki, "Terörle mücadele sadece silâhlı güçle olmaz. Ekonomi, hukuk, eğitim, sosyolojik ve psikolojik alanlarda da mücadele mutlaka sürdürülmelidir."Bu tespit doğruydu, fakat o doğrultuda atılması gereken adımlar hakkıyla atılmadı. Atılmadığı içindir ki, PKK terör örgütü sosyolojik ve psikolojik bir mevzi kazanmıştır. Bir diğer yanlış da şu oldu: Hükümet, "Çözüm sürecinin muhatabı millettir" dedi, ama PKK terör örgütünden başka bir muhatap da kabul etmedi. Hâlbuki bu süreçte PKK terör örgütü ile görüşülmesi gereken tek konu terörün sona erdirilmesi olmalıydı. Bunun dışındaki konular, bölge halkı dâhil olmak üzere tüm milletle müzakere edilmeliydi. Hükümet, böyle yapmadığından, PKK terör örgütü Kürtlerin yegâne temsilcisi ve bölgenin hamisi rolüne soyundu. PKK terör örgütü, hükümetle muhatap olmanın verdiği güçle, bölge halkı üzerinde baskı uygulamaya başladı. Mütedeyyin halk, ne yapacağını şaşırdı ve devlete güveni sarsıldı. Örgüt de işi, vergi toplama ve mahkeme kurmaya kadar götürdü. Güvenlik güçleri, bu ve buna benzer olaylara, çözüm süreci zarar görmesin düşüncesiyle göz yumunca, tehlike daha çok büyüdü. Dolayısıyla ülkede ve özellikle de Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde güvenlik zafiyeti oluştu. Hükümetin yanlış Suriye politikası sonucu, Suriye'nin Kuzeyinde PKK'nın kolu olan örgüt de kantonlar kurup kendine bir egemenlik alanı açınca, PKK büsbütün şımardı, hiçbir şey dinlemez hale geldi. Dahası sürekli devleti küçümsedi ve tahrik etti. Sonunda devlet gücünü göstermek zorunda kaldı.İyi de şimdi ne oldu? Tekrar başa mı dönüldü? Yoksa hatalardan ders alınarak, her alanda çok kapsamlı bir mücadele mi verilecek? Bunları bilmiyoruz, ama gelişmeleri takip ederek öğreneceğiz. Terör örgütleri üzerine yapılan araştırmalar şunu ortaya koyuyor: Terör örgütleri, terörle hedeflerine varamıyor, fakat çok can yakıyor ve zarar veriyor.Devletler açısından da sonuç şudur: Terör örgütleri silâhlı güçle tamamen bitirilemiyor. Silâhlı mücadelede başarı, terör örgütünü elime etmektir. Terör örgütlerinin yanlış da olsa, dayandığı fikri bir temel vardır. Asıl önemli olan işte o temeli yıkmaktır. Bu da eğitim ve medya ile olacak bir iştir. Ne yazık ki, ülkemizde terörle mücadelede böyle vasıtalara yeterli derecede başvurulmuyor. Türkiye, terörden en çok çeken ülkelerden biridir. Dile kolay, 30 yılı aşkındır, terörle mücadele ediyoruz. Bu mücadelede, birçok tecrübe ve birikim elde ettik. O bakımdan denenmiş yolları yeniden dememek, daha doğrusu hataları tekrar etmemek gerekir. PKK terör örgütü, bütün fitne ve fesat yöntemlerini kullandığı halde, ülkemizde bir etnik çatışma çıkaramamıştır, çıkaramayacağı da anlaşılmıştır. Bu, çok önemli bir husustur. Devlet ve millet olarak bunu korumak durumundayız. Dikkat edilirse görülür ki, PKK terör örgütü, en çok etnik ayırımcılığı istismar etmektedir. Türkiye, diğer İslâm ülkelerine de örnek olacak bir şekilde bu istismarın önüne geçebilir. Eğer tarihimizden, kültür ve medeniyetimizden yararlanmayı becerebilirsek, bunu çok rahatlıkla başarabiliriz.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018