Yaratılan her kul, emir ve yasaklar konusunda önce kendi nefsinden sorumludur. Önce kendi nefsinde yaşadıktan sonra da başkalarına tavsiye etme hakkına sahip olmaktadır. Kendi nefsinde yaşamadan başkalarına tavsiyede bulunmaya kalkışanlar da Yüce Allah (c.c.) tarafından uyarılmıştır:
"Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir" (Saff, 2-3).
Hazreti Peygamber (s.a.v.) kendine gelen vahyin gerektirdiği görevleri önce kendisi yaşamış, uygulamış, sonra tavsiyede bulunmuştur. Hayatı incelendiğinde öğüt verdiği her şeyin; "Sünnet" diye tarif edilen fiillerinde yaşanmış olduğu görülmüştür.
Allah'ın (c.c.) gazabını gerektiren bir işin başkasına fayda sağlamasını beklemek, zaten boş bir iştir. Bu konuda Peygamberlerin, Sahabenin ve Allah dostlarının yaşantısı ve sözleri bize ışık tutmaktadır. Konumuzu bir örnekle açmaya çalışalım:
Arif bir zata uzak bir yerden, bal yemekten dolayı hasta olan bir çocuk getirilir.
Arif zat; "Bu çocuğu götürün kırk gün sonra getirin" der.
Çocuğu götürürler ve kırk gün sonra getirirler. Arif zat;
"Evladım çok bal yemek sağlığa zararlıdır. Fazla bal yemeyesin" der ve çocuk da kabul eder. Çocuğun babası sinirlenir;
"Efendim, kırk gün önce geldiğimizde de bu sözü söyleyebilirdiniz."
Arif zat; "Siz bana kırk gün önce geldiğinizde ben o gün bal yemiştim. Benim yaptığım bir işi başkasına nasıl yasaklayabilirdim. Hem yanlış, hem de sözüm tesirsiz olurdu." Ve o andan itibaren çocuk fazla bal yememiş ve sağlığına kavuşmuş.
Sultanu'l-Evliya Abdulkadir Geylani Hazretleri de bu konuda şu öğütte bulunmuştur;
"Ey evlat, önce nefsine öğüt ver, onu yola getir, sonra da başkalarını... Senin henüz ıslaha muhtaç hallerin var, bunu sen de biliyorsun. Bunu bildiğin halde başkalarının ıslahı ile uğraşma yolunda nasıl başarılı olabilirsin? Gözlerin bir adım öteyi görmüyorken körleri neyle yola getirme sevdasındasın?" (Futuhu'l-Gayb).
Kendi nefisimizi unutup başkalarıyla uğraştığımız takdirde bizi bekleyen tehlikeleri hatırlatan bir hadis-i şerifi sizlerle paylaşarak tefekkür edelim: "Ne kötü kuldur o kul ki, kibirlendi ve Cenab-ı Hakkı unuttu. Ne kötü kuldur o kul ki, cebbarlık yaptı, haddi aştı ve Yüce Cebbar'ı unuttu. Ne kötü kuldur o kul ki, unuttu, oyalandı ve kabri hatırlamadı, tuğyan etti ve nereden gelip gittiğini de unuttu. Ne kötü kuldur o kul ki, din ile dünyayı avladı. Ne kötü kuldur o kul ki, dinini de şüpheli şeylerle bozdu. Ne kötü kuldur o kul ki, kendine tamah hâkimdir. Ne kötü kuldur o kul ki, nefis arzusu onu şaşırtır. Ve ne kötü kuldur o kul ki, hırs onu rezil eder." (Ravi: Hz. Esma Binti Umeys (r.a.); Ramuz el-Ehadis, s. 242/6).
Aklıselim düşündüğümüz zaman görülecektir ki, insana düşman olarak, kendi nefsi yeter artar bile… O zaman biz kullara düşen görev; kendi nefsimizi tanımak, onu ıslah etmek, sonrada Yüce Yaratanın emir ve yasaklarını yerine getirmek ve sonra başlarına tavsiyede bulunmaktır.
"Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir" (Saff, 2-3).
Hazreti Peygamber (s.a.v.) kendine gelen vahyin gerektirdiği görevleri önce kendisi yaşamış, uygulamış, sonra tavsiyede bulunmuştur. Hayatı incelendiğinde öğüt verdiği her şeyin; "Sünnet" diye tarif edilen fiillerinde yaşanmış olduğu görülmüştür.
Allah'ın (c.c.) gazabını gerektiren bir işin başkasına fayda sağlamasını beklemek, zaten boş bir iştir. Bu konuda Peygamberlerin, Sahabenin ve Allah dostlarının yaşantısı ve sözleri bize ışık tutmaktadır. Konumuzu bir örnekle açmaya çalışalım:
Arif bir zata uzak bir yerden, bal yemekten dolayı hasta olan bir çocuk getirilir.
Arif zat; "Bu çocuğu götürün kırk gün sonra getirin" der.
Çocuğu götürürler ve kırk gün sonra getirirler. Arif zat;
"Evladım çok bal yemek sağlığa zararlıdır. Fazla bal yemeyesin" der ve çocuk da kabul eder. Çocuğun babası sinirlenir;
"Efendim, kırk gün önce geldiğimizde de bu sözü söyleyebilirdiniz."
Arif zat; "Siz bana kırk gün önce geldiğinizde ben o gün bal yemiştim. Benim yaptığım bir işi başkasına nasıl yasaklayabilirdim. Hem yanlış, hem de sözüm tesirsiz olurdu." Ve o andan itibaren çocuk fazla bal yememiş ve sağlığına kavuşmuş.
Sultanu'l-Evliya Abdulkadir Geylani Hazretleri de bu konuda şu öğütte bulunmuştur;
"Ey evlat, önce nefsine öğüt ver, onu yola getir, sonra da başkalarını... Senin henüz ıslaha muhtaç hallerin var, bunu sen de biliyorsun. Bunu bildiğin halde başkalarının ıslahı ile uğraşma yolunda nasıl başarılı olabilirsin? Gözlerin bir adım öteyi görmüyorken körleri neyle yola getirme sevdasındasın?" (Futuhu'l-Gayb).
Kendi nefisimizi unutup başkalarıyla uğraştığımız takdirde bizi bekleyen tehlikeleri hatırlatan bir hadis-i şerifi sizlerle paylaşarak tefekkür edelim: "Ne kötü kuldur o kul ki, kibirlendi ve Cenab-ı Hakkı unuttu. Ne kötü kuldur o kul ki, cebbarlık yaptı, haddi aştı ve Yüce Cebbar'ı unuttu. Ne kötü kuldur o kul ki, unuttu, oyalandı ve kabri hatırlamadı, tuğyan etti ve nereden gelip gittiğini de unuttu. Ne kötü kuldur o kul ki, din ile dünyayı avladı. Ne kötü kuldur o kul ki, dinini de şüpheli şeylerle bozdu. Ne kötü kuldur o kul ki, kendine tamah hâkimdir. Ne kötü kuldur o kul ki, nefis arzusu onu şaşırtır. Ve ne kötü kuldur o kul ki, hırs onu rezil eder." (Ravi: Hz. Esma Binti Umeys (r.a.); Ramuz el-Ehadis, s. 242/6).
Aklıselim düşündüğümüz zaman görülecektir ki, insana düşman olarak, kendi nefsi yeter artar bile… O zaman biz kullara düşen görev; kendi nefsimizi tanımak, onu ıslah etmek, sonrada Yüce Yaratanın emir ve yasaklarını yerine getirmek ve sonra başlarına tavsiyede bulunmaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Yalan yere "Bu helaldir, şu da haramdır" demeyin / 20.05.2025
- Atatürk’ün Samsun’a çıktığı ruha o kadar muhtacız ki… / 19.05.2025
- Kürt kardeşlerim oyuna gelmeyin! / 18.05.2025
- Yalan dünya için değer mi bunlar? / 17.05.2025
- Terörsüz Türkiye projesi bir deccal oyunu olmasın? / 16.05.2025
- Suça giden yollar kesilmeden suç bitmez / 15.05.2025
- Kanunsuzluk ve şiddet neden artıyor? / 14.05.2025
- Yalancının şerrinden korunmalıyız / 13.05.2025
- Söz, özün tercümanıdır / 12.05.2025
- Doğruluk hayra ve iyiliğe yöneltir / 11.05.2025
- Atatürk’ün Samsun’a çıktığı ruha o kadar muhtacız ki… / 19.05.2025
- Kürt kardeşlerim oyuna gelmeyin! / 18.05.2025
- Yalan dünya için değer mi bunlar? / 17.05.2025
- Terörsüz Türkiye projesi bir deccal oyunu olmasın? / 16.05.2025
- Suça giden yollar kesilmeden suç bitmez / 15.05.2025
- Kanunsuzluk ve şiddet neden artıyor? / 14.05.2025
- Yalancının şerrinden korunmalıyız / 13.05.2025
- Söz, özün tercümanıdır / 12.05.2025
- Doğruluk hayra ve iyiliğe yöneltir / 11.05.2025