Hukuk olmadan devlet olmaz. Hukuk ve adalet anlayışı kaybolduğu zaman, hukuk devleti değil de kanun devletine dönüştüğünde, siyaset kurumu yargının yerini aldığında çöken yargıyı ayağa kaldırmak çok zor olur.
Adliyelerdeki duruşma salonlarında yargıç kürsüsünün hemen arkasında "Adalet mülkün temelidir" yazar. Bu sözün anlamı, devletin temeli adalet demektir. Devletin temeli olan adalet, bağımsız ve tarafsız yargı eliyle hayat bulur. Aksine durumda, yani taraflı ve bağımlı yargı devletin temelini sarsar. Hukuka güven kalmaz. Hukuksuzluk algısı toplumu bunalıma sokar.
Ülkemizde bugün yaşanan bunalımın özünde siyasetin bağımsız yargıya el koyma girişimi vardır. Her ne kadar 4 Haziran 2019 tarihinde açıklanan ve birinci paketi Meclis'ten (TBMM) geçen "Yargı Reformu Strateji Belgesi", "İlke ve Değerler" başlıklı bölümünde belgenin amacının yargının tarafsızlığının ve bağımsızlığının geliştirilmesi olduğunu ve bu amaçla belli bir kıdemdeki hakim ve savcıların istekleri dışında görev yerlerinin değiştirilmemesine yönelik coğrafi güvencenin sağlanacağı belirtilse de, Anayasa'nın 159.maddesi değişmedikçe yargı bağımsızlığı gerçekleşemez.
Bu madde, hakimlerin ve savcıların mesleğe kabulü, atanması, nakilleri, terfileri ve her türlü özlük ve disiplin işlerini yürüten Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun (HSK) yapılanmasını düzenlemektedir. HSK yargının amiral gemisidir ve kuvvetler ayrılığı gereği bu gemide yürütmenin bulunmaması beklenirken adalet bakanı, Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun başına geçirilmiştir. Yetmemiş, bakanın yardımcısı da kurulun tabii üyesi sayılmıştır. Dahası var; kurulun üç üyesi Cumhurbaşkanı tarafından, üç üyesi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından seçilir. Meclis çoğunluğu da iktidarda bulunduğuna göre zaten topu topu 13 üyeden oluşan kurulun 8 üyesi yürütme tarafından belirleniyorsa yargının bağımsızlığı kâğıttan bir kulenin ötesine geçemez.
Hukuk devleti ilkesini koyan Anayasa'nın 2.maddesi, yargının bağımsız ve tarafsız olduğunu belirleyen 9.maddesi, mahkemelerin bağımsızlığını perçinleyen 138.maddesi… Bütün bu maddeler 159.madde ile işlevsiz hale getirilmiştir.
Düşük yoğunluklu hukuk anlayışı sefaletinden kurtulabilmemiz için öncelikle anayasal düzenlemeye gitmemiz gerekir.
Yıllardır reform ve yenilik iddiaları ile birtakım yasal değişiklikler yapılır, ancak değişen pek bir şey olmaz. Gerek ceza hukuku ve gerekse özel hukuk alanında "ben yaptım oldu" yöntemiyle bir yere varılamıyor. Özellikle hukuk fakültelerinde bilim kamuoyu sessiz, akademisyenlerin cesareti kırılmış.
Demokrasilerde hukukun üstünlüğünü savunmayan, topluma yaymayan hukuk fakülteleri tarih önünde sorumlu olacaktır.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023