Yayladayız. Aydın Ovası'nda incir, zeytin, elma ve başka meyve ağaçlarının eşlik ettiği üç saat kadar süren bir yolculuğun ardından konağımıza ulaştık. Henüz asıl yaylaya çıkma fırsatımız olmadı ama o diyarları unutmak mümkün mü?
Çam ağaçları ile kaplı tepeler düşünün, bahçelerinde meyve ağaçlarıyla birlikte şirin mi şirin yayla evleri. Yaylaya çıkan yoldaki yürüyüş ise bir başka alem. Nacıpınar suyuna ve camiine ulaşmak için Nazifler yokuşunu tırmanmalısınız. Yokuşa tırmanınca susuzluğunuzu gidermek için iki oluktan buz gibi akan Nacıpınar suyundan birkaç avuç içmeniz yeterli. Kardeşimle bu yollarda serinlik ve huzur içinde yürüyoruz. Bu yürüyüşler sırasında yörenin ermişlerinden olan Galle Aşı Dedesini sarığı ve cübbesi ile karşımda görebilmeyi umacak kadar uçuk bir hayalin peşindeyim. Buraları çok sevmemin önemli bir nedeni daha var; yolda giderken evlerinin önüne çıkıp oturmuş hangi hanıma selam verseniz size fazlasıyla karşılık veriyor, incir ve elma ikram ediyor. Büyükşehirin insana verdiği soğukluk burada yerini ılıman bir iklime, sevecenliğe bırakıyor. Ayrıca yolda karşılaştığımız insanların uzaktan akrabanız olması ihtimali de var. Yani burası buram buram Anadolu kokuyor. Anadolu eşi bulunmaz bir mekan, Anadolu insanı da has insan; ak örtüsü, gözlüğü ile evinin önünde dantelini işlemekte olan teyzeme sorun isterseniz.
Önceki yazılardan birinde size Galle Aşı Dedesinden ve "galle aşı" denen patlıcan yemeğinden bahsetmiştim. Burada kaldığım süre içerisinde Galle Aşı Dedesini en azından rüyamda görebilmek için dua edeceğim, bakalım onun feyzi ve muhabbeti bize ulaşır mı? Bakalım biz o feyzi ve muhabbeti alacak kadar hassas insanlar olabildik mi?
Burada ayrıca Yaren Dede, Çalı Dedesi, Dedebağ Dedesi, Süleyman Rüştü Dede, Horsunlu dedesi ve başka erenlerin kabirleri var. Mevla cümlesine rahmet eylesin.
Eski erenleri, yaşayan ariflerin gönüllerinde aramamız gerektiğini de bugün Prof. Dr. Haydar Baş imzalı "İslam ve Mevlana" adlı eşsiz eserin satırlarından okudum. Kafanızda bir soru varsa onu halis bir niyetle ve dikkatle araştırın, bulacağınıza da inanın. Dünya evler, ağaçlar, yollar, bulutlar, dağlar, denizler ve eşyalardan ibaret değil. Bunların ötesinde başka alemler, ilhamlar ve hakikatler var. Hakikatlere erişmek için yollar var, yollarda yol gösteren insanlar var, biz hala kendi gerçeklerimizin kısır döngüsünde değil miyiz?
Çam ağaçları ile kaplı tepeler düşünün, bahçelerinde meyve ağaçlarıyla birlikte şirin mi şirin yayla evleri. Yaylaya çıkan yoldaki yürüyüş ise bir başka alem. Nacıpınar suyuna ve camiine ulaşmak için Nazifler yokuşunu tırmanmalısınız. Yokuşa tırmanınca susuzluğunuzu gidermek için iki oluktan buz gibi akan Nacıpınar suyundan birkaç avuç içmeniz yeterli. Kardeşimle bu yollarda serinlik ve huzur içinde yürüyoruz. Bu yürüyüşler sırasında yörenin ermişlerinden olan Galle Aşı Dedesini sarığı ve cübbesi ile karşımda görebilmeyi umacak kadar uçuk bir hayalin peşindeyim. Buraları çok sevmemin önemli bir nedeni daha var; yolda giderken evlerinin önüne çıkıp oturmuş hangi hanıma selam verseniz size fazlasıyla karşılık veriyor, incir ve elma ikram ediyor. Büyükşehirin insana verdiği soğukluk burada yerini ılıman bir iklime, sevecenliğe bırakıyor. Ayrıca yolda karşılaştığımız insanların uzaktan akrabanız olması ihtimali de var. Yani burası buram buram Anadolu kokuyor. Anadolu eşi bulunmaz bir mekan, Anadolu insanı da has insan; ak örtüsü, gözlüğü ile evinin önünde dantelini işlemekte olan teyzeme sorun isterseniz.
Önceki yazılardan birinde size Galle Aşı Dedesinden ve "galle aşı" denen patlıcan yemeğinden bahsetmiştim. Burada kaldığım süre içerisinde Galle Aşı Dedesini en azından rüyamda görebilmek için dua edeceğim, bakalım onun feyzi ve muhabbeti bize ulaşır mı? Bakalım biz o feyzi ve muhabbeti alacak kadar hassas insanlar olabildik mi?
Burada ayrıca Yaren Dede, Çalı Dedesi, Dedebağ Dedesi, Süleyman Rüştü Dede, Horsunlu dedesi ve başka erenlerin kabirleri var. Mevla cümlesine rahmet eylesin.
Eski erenleri, yaşayan ariflerin gönüllerinde aramamız gerektiğini de bugün Prof. Dr. Haydar Baş imzalı "İslam ve Mevlana" adlı eşsiz eserin satırlarından okudum. Kafanızda bir soru varsa onu halis bir niyetle ve dikkatle araştırın, bulacağınıza da inanın. Dünya evler, ağaçlar, yollar, bulutlar, dağlar, denizler ve eşyalardan ibaret değil. Bunların ötesinde başka alemler, ilhamlar ve hakikatler var. Hakikatlere erişmek için yollar var, yollarda yol gösteren insanlar var, biz hala kendi gerçeklerimizin kısır döngüsünde değil miyiz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.