36 yıldır yeni bir anayasa isteyen, bu noktada taleplerini üreten kesimlerin birikimi gözetilmeden, AKP'nin CHP ile oturup "Yeni Anayasa" için görüşme başlatması, demokratik sürecin es geçildiği anlamındadır. Önce Meclis'ten başlayalım; MHP'nin tutumu belli, iktidarın stepnesi. Geriye kaldı HDP ki, Davutoğlu bu partiyle görüşmeyeceğini açıkladı, tabii şimdilik?
Parlamento şu haliyle herkesin değil, AKP'nin anayasasını yapar. 330 yani 3/5 çoğunlukla yeni anayasa ya da anayasada değişiklik mümkün. AKP, MHP'yi de yanına alırsa bu sayıyı tutturur. Ancak referandum gerekir. Halkoylamasını zorunlu kılmayan sayı 367'dir. İktidar, MHP'nin desteğini de alsa nefesi yetmez buna.
Diyelim ki, TBMM üye tamsayısı, yani 550 milletvekilinin oyuyla yeni bir anayasa yapıldı. Peki, barajı aşamayarak Meclis'e giremeyen partilere oy verenlerin ya da seçime katılmayan partilerin üyeleri ve sempatizanları, halkın diğer kesimleri, toplumun tüm katmanları temsil edilmeden herkesin anayasası hazırlanabilir mi?
Referandumu gerektiren çoğunlukla kabul edilen anayasanın halkoylaması sonucu onay görmesi de, yeterli olmaz.
Neden?
Anayasanın olağan dönemde yenilenmesi, olağanüstü dönemlere göre daha zor ve herhangi bir mazeret kabul etmeyen bir süreçtir. Meclis'tekilerin "biz yaptık oldu!" demesiyle de geçiştirilemez velev ki referandumdan geçsin. Anayasanın her yerde, herkes için ve her zaman geçerli bir metin olarak, geleceğe dönük hazırlanması, kabul edilmesi vazgeçilmez ilkedir.
Anayasanın çoğulcu ve çok kültürlü bir yapıya sahip olan Türkiye'de kişilerin farklılıklarını koruyarak birlikte yaşamalarını sağlayan bir anlayış etrafında şekillendirilmesi gerekirken, görünen o ki; sadece hükümet ve AKP'nin fikriyatına göre biçimlendirilecek ve halkın onayına sunulacak bir dayatma söz konusudur.
Anayasa, bir toplum sözleşmesi olduğundan, olabildiğince geniş katılımlı uzlaşmalarla yazılmalıdır. Ancak bu uzlaşma, milletin sakatlanmış iradesinin bir yansıması değil, sağlıklı, bilinçli ve gerçek bir uzlaşma olmalıdır.
Daha önce de kurulmuş ve başarısız olmuş "Anayasa Uzlaşma Komisyonu", iki parti liderinin yine gündemine girmiştir. Netice değişmeyecektir, AKP'nin inadı başkanlık sistemidir. HDP ile anlaşıp birinin başkanlığına karşılık diğer tarafın eyalet muhtariyetine sahip olması, asla toplum yararına bir uzlaşma değildir.
Değişik sosyal kesimlerin talepleri vardır. Onun için hem yeni talepler hem de yeni korkuları aşacak bir toplumsal mutabakata ihtiyacımız var.
Şu sıralarda yeni anayasa için Meclis'te görüntülenen, siyasi muvazaadan başka bir şey değildir.
Parlamento şu haliyle herkesin değil, AKP'nin anayasasını yapar. 330 yani 3/5 çoğunlukla yeni anayasa ya da anayasada değişiklik mümkün. AKP, MHP'yi de yanına alırsa bu sayıyı tutturur. Ancak referandum gerekir. Halkoylamasını zorunlu kılmayan sayı 367'dir. İktidar, MHP'nin desteğini de alsa nefesi yetmez buna.
Diyelim ki, TBMM üye tamsayısı, yani 550 milletvekilinin oyuyla yeni bir anayasa yapıldı. Peki, barajı aşamayarak Meclis'e giremeyen partilere oy verenlerin ya da seçime katılmayan partilerin üyeleri ve sempatizanları, halkın diğer kesimleri, toplumun tüm katmanları temsil edilmeden herkesin anayasası hazırlanabilir mi?
Referandumu gerektiren çoğunlukla kabul edilen anayasanın halkoylaması sonucu onay görmesi de, yeterli olmaz.
Neden?
Anayasanın olağan dönemde yenilenmesi, olağanüstü dönemlere göre daha zor ve herhangi bir mazeret kabul etmeyen bir süreçtir. Meclis'tekilerin "biz yaptık oldu!" demesiyle de geçiştirilemez velev ki referandumdan geçsin. Anayasanın her yerde, herkes için ve her zaman geçerli bir metin olarak, geleceğe dönük hazırlanması, kabul edilmesi vazgeçilmez ilkedir.
Anayasanın çoğulcu ve çok kültürlü bir yapıya sahip olan Türkiye'de kişilerin farklılıklarını koruyarak birlikte yaşamalarını sağlayan bir anlayış etrafında şekillendirilmesi gerekirken, görünen o ki; sadece hükümet ve AKP'nin fikriyatına göre biçimlendirilecek ve halkın onayına sunulacak bir dayatma söz konusudur.
Anayasa, bir toplum sözleşmesi olduğundan, olabildiğince geniş katılımlı uzlaşmalarla yazılmalıdır. Ancak bu uzlaşma, milletin sakatlanmış iradesinin bir yansıması değil, sağlıklı, bilinçli ve gerçek bir uzlaşma olmalıdır.
Daha önce de kurulmuş ve başarısız olmuş "Anayasa Uzlaşma Komisyonu", iki parti liderinin yine gündemine girmiştir. Netice değişmeyecektir, AKP'nin inadı başkanlık sistemidir. HDP ile anlaşıp birinin başkanlığına karşılık diğer tarafın eyalet muhtariyetine sahip olması, asla toplum yararına bir uzlaşma değildir.
Değişik sosyal kesimlerin talepleri vardır. Onun için hem yeni talepler hem de yeni korkuları aşacak bir toplumsal mutabakata ihtiyacımız var.
Şu sıralarda yeni anayasa için Meclis'te görüntülenen, siyasi muvazaadan başka bir şey değildir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023