Yeni hükümet nasıl olmalıdır?

Seçim sonuçları belli olduğu andan itibaren, koalisyon senaryoları konuşulmaya ve yazılmaya başlandı. Parlamentoya girmeye hak kazanan siyasi partiler, seçim sürecindeki pozisyonlarını korumayı sürdürüyorlar. Örnek gösterilen birçok demokratik ülkede, seçim bittiğinde, siyasi partiler ılımlı, olumlu, uzlaştırıcı ve kırgınlıkları giderici mesajlar verirler. Çünkü seçim süreci, bir rekabet ortamıdır ve o ortamda ister istemez, siyasi partiler arasında az da olsa, üzücü ve kırıcı olaylar yaşanmaktadır.Ülkemizde ise seçimler biter, ama seçim sürecindeki mücadele bitmez, hatta bazen daha da şiddetlenir. Bu mücadeleyi uzaktan seyredenler, mücadelenin çok temel ve ciddi konular üzerinde olduğunu zanneder. Hâlbuki gerçek hiç de öyle değildir. Bunu, yeni hükümet arayışlarında da görmek mümkündür. Nasıl mı göreceğiz?  Sadece Kemal Derviş'in seçim öncesi ve sonrasındaki demeçlerine bakalım yeter. Kemal Derviş, AKP hükümetinin ekonomik politikalarını övüyor, ardından CHP'nin söz sahibi olacağı bir hükümette ekonomi yönetimini üstleneceğini ifade ediyor.Küresel güçler ve yerli işbirlikçileri de AKP-CHP koalisyonu kurulmasını, ekonomi yönetiminin CHP'ye verilmesini, Kemal Derviş'in de 'Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı' olarak görevlendirilmesini istiyorlar. Eğer bu söylenenler aynen gerçekleşirse, o zaman milletin, nasıl bir seçim yaptığını inceden inceye düşünmesi gerekiyor.Daha doğru bir deyişle, Milli Ekonomi Modeli'ne dönülmezse, sömürü çarkları eskisi gibi milletin aleyhine işleyecektir. Onun için diyoruz ki, mühim olan siyasi partilerin ve hükümetlerin değişmesi değil, zihniyetlerin değişmesidir. Bu tespitimizi yanlış veya abartılı bulanlar, Türkiye'yi yakından takip eden, 100 yaşını devirmiş David Rockefeller'in şu sözlerine kulak versinler: "1980 darbesi de bizim isteklerimiz doğrultusunda yapıldı. O zamanlar ülkede bir solcular, bir sağcılar iktidara geliyor ve bizim isteklerimiz doğrultusunda ülke ekonomisini yönlendiriyorlardı. Fakat Amerika ve Avrupa'da gelişmiş ülkelerin piyasaları doyuma ulaşmışlar ve biz yeteri kadar mal satamaz olmuştuk. Bunun üzerine diğer az gelişmiş ülkelere uyguladığımız plânı Türkiye'ye de uyguladık ve başarılı olduk." Malumdur ki, o plân, ülke ekonomisini, küresel ekonominin bir şubesi haline getirmekti. Eksik kalanlar,  daha sonra Dünya Bankası'ndan gönderilen Kemal Derviş tarafından tamamlandı. Şimdi Kemal Derviş, tekrar devreye sokulmak istendiğini göre, demek ki, bu alanda yeni plânlar söz konusudur.  O halde geliniz, milletçe hep birlikte soralım: Son genel seçimlerde de David Rockefeller'in dediği gibi bir plânın kurbanı mı olduk, yoksa gerçekten doğru bir seçim mi yaptık? Maalesef, yine yanlış yaptık, yine aldatıldık. Yeni kurulacak hükümetin, özelikle ekonomi programı, bunu açık seçik ortaya koyacaktır. Azıcık feraseti olanlar, o programı dikkatle izlesinler, tespitlerimizin doğruluğunu göreceklerdir.Siyasi partilerin, ileri sürdükleri koalisyon şartlarına fazla takılmamak gerekir. Çünkü onlar, seçmene selâm kabilinden taktiksel manevralardır. Gelişmeler, işin özü ve küresel boyutu gözden uzak tutulmadan takip edilmelidir.