Gençlere yeni üniversite açıldı onlara yeni ufuklar doğdu
Türkiye'mizde genç nüfus, bütün Batı ökenli bir nevi gizli doğum kontrolüne ( Aile planlamasına) rağmen hala, nüfusumuzun büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Ülkelerin gençliği onların geleceklerini ifade etmektedir. Gençlik ne kadar ileri görüşlü, memleket sever, inançlı, bilgili ve namuslu-dürüst yetiştirilirse o ülke o kadar güçlü, adaletli, geleceğe dönük ve tüm olumsuzluklarla baş etmesini bilen bir toplum olur.
Bu tür gençliğin yetişmesi için ise, inanç, milliyetçilik, müspet eğtim ve sağlıklı öğretim elzem görülmektedir.Batı dünyasındaki ahlak çöküntüsünü fark eden, ondan uzak durmasını bilen ve beceren müspet beyinleri geliştirmek gerekir. Dünyadaki olumlu gelişmeleri - olumsuzlardan ayırabilecek beyinlern yetiştirilmesi elzemdir.
Ülkemizde yaklaşık olarak 80'e yakın üniversite mevcuttur. Buna rağmen ortaeğitimimizde adeta, "Çarpık öğretim" sistemi olduğu için bu üniversitelerimizin önünde büyük yığılmalar olmaktadır. Çünkü
gençlerimizin istikballeri üniversite eğitimine bağlı olmaktadır. Mesleki beceriler ortaöğrenimde değil , ancak yüksek öğrenimde verilebilmektedir.
Mesleki okullarımız ise hem çok az hem de yetersiz, hatta ihmal edilmiş durumdadır. Klasik Lise öğretimi ise çocuklarımızı bir nevi "çıkmaza" götürmektedir.
Her yıl yüz binlerce gencimiz üniversite önünde yığılmakta ve onların sadece üçte bir kadarı üniversiteye girme başarısına erişmektedir.
Üniversiteye girenlerin dışında ise milyonlarca gencimizin hayatı, nerdeyse ziyan ve sebil olmaktadır. Böylece ülkemizde gayri memnun gençliği kendi ellerimizle yetiştirmekteyiz. İşsizlik ve memnuniyetsizliğin "zehirli tohumlarını" kendimiz ekmekteyiz.
Bu yıl da aynı hususlar tekrar etti." YÖK" üniversitelerimize önderlik yapacağına, bir nevi ideolojik saplantılar ve kuru çekişmeler içinde kalmaktadır. Ülkenin idari sistemiyle devamlı olarak uyuşmazlık içinde olan "YÖK"ün okullaşmada büyük hataları açıkça görülmektedir." YÖK" halen dahi mesleki okullarımıza gerekli ihtimamı vermemeye adeta yeminli, sayılmaktadır. Hele üniversitelerimizin ve sanayi ile kalkınmamızın işbirliği ise, sanki hiç söz konusu olmamaktadır. Asla bu işbirliği yeterli duruma gelmemiş bulunmaktadır. Kısacası üniversitelerimiz hem bilimsel konulara hem de ülke ekonomisine faydalı olma bakımından çok geri planda kalmaktadır. Bazen düşüncelerim arasında çok değişik fikirler olmaktadır. Acaba Bu "YÖK" sistemi Türkiye'nin yararına mı yoksa, dışta bulunan bazı şer güçlerin yararına mı çalışmakta, diye insanın içinde tereddütler gelip gitmektedir!
Bu olumsuzlukların, bu zihniyet değiştirilmedikçe, aynen devam edeceği anlaşılmaktadır. Maalesef şu andaki bazı kilit mevkiler sanki sadece olumsuz düşünenlerin Elinde gözükmektedir. O kilit mevkilerdeki frenlemeler çözülmedikçe bu işlerin tam olarak çözülmesi de imkansız gibi görülmektedir.
Osmanlı ve arkasında bıraktıkları
Osmanlı toprakları her tarafa genişleyerek yaklaşık 22 milyon kilometre kareye varmıştı. Zamanın "en büyük ve en güçlü devletiydi". Osmanlı'yı, ABD ile mukayese etmek istemiyorum, çünkü ABD en güçlü devlet olmasına rağmen henüz büyüklük vasfını kazanamamış bulunmaktadır. Büyük devlet dünyayı korkutan devlet değil, dünyayı koruyan devlettir.
Türkiye'mizde genç nüfus, bütün Batı ökenli bir nevi gizli doğum kontrolüne ( Aile planlamasına) rağmen hala, nüfusumuzun büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Ülkelerin gençliği onların geleceklerini ifade etmektedir. Gençlik ne kadar ileri görüşlü, memleket sever, inançlı, bilgili ve namuslu-dürüst yetiştirilirse o ülke o kadar güçlü, adaletli, geleceğe dönük ve tüm olumsuzluklarla baş etmesini bilen bir toplum olur.
Bu tür gençliğin yetişmesi için ise, inanç, milliyetçilik, müspet eğtim ve sağlıklı öğretim elzem görülmektedir.Batı dünyasındaki ahlak çöküntüsünü fark eden, ondan uzak durmasını bilen ve beceren müspet beyinleri geliştirmek gerekir. Dünyadaki olumlu gelişmeleri - olumsuzlardan ayırabilecek beyinlern yetiştirilmesi elzemdir.
Ülkemizde yaklaşık olarak 80'e yakın üniversite mevcuttur. Buna rağmen ortaeğitimimizde adeta, "Çarpık öğretim" sistemi olduğu için bu üniversitelerimizin önünde büyük yığılmalar olmaktadır. Çünkü
gençlerimizin istikballeri üniversite eğitimine bağlı olmaktadır. Mesleki beceriler ortaöğrenimde değil , ancak yüksek öğrenimde verilebilmektedir.
Mesleki okullarımız ise hem çok az hem de yetersiz, hatta ihmal edilmiş durumdadır. Klasik Lise öğretimi ise çocuklarımızı bir nevi "çıkmaza" götürmektedir.
Her yıl yüz binlerce gencimiz üniversite önünde yığılmakta ve onların sadece üçte bir kadarı üniversiteye girme başarısına erişmektedir.
Üniversiteye girenlerin dışında ise milyonlarca gencimizin hayatı, nerdeyse ziyan ve sebil olmaktadır. Böylece ülkemizde gayri memnun gençliği kendi ellerimizle yetiştirmekteyiz. İşsizlik ve memnuniyetsizliğin "zehirli tohumlarını" kendimiz ekmekteyiz.
Bu yıl da aynı hususlar tekrar etti." YÖK" üniversitelerimize önderlik yapacağına, bir nevi ideolojik saplantılar ve kuru çekişmeler içinde kalmaktadır. Ülkenin idari sistemiyle devamlı olarak uyuşmazlık içinde olan "YÖK"ün okullaşmada büyük hataları açıkça görülmektedir." YÖK" halen dahi mesleki okullarımıza gerekli ihtimamı vermemeye adeta yeminli, sayılmaktadır. Hele üniversitelerimizin ve sanayi ile kalkınmamızın işbirliği ise, sanki hiç söz konusu olmamaktadır. Asla bu işbirliği yeterli duruma gelmemiş bulunmaktadır. Kısacası üniversitelerimiz hem bilimsel konulara hem de ülke ekonomisine faydalı olma bakımından çok geri planda kalmaktadır. Bazen düşüncelerim arasında çok değişik fikirler olmaktadır. Acaba Bu "YÖK" sistemi Türkiye'nin yararına mı yoksa, dışta bulunan bazı şer güçlerin yararına mı çalışmakta, diye insanın içinde tereddütler gelip gitmektedir!
Bu olumsuzlukların, bu zihniyet değiştirilmedikçe, aynen devam edeceği anlaşılmaktadır. Maalesef şu andaki bazı kilit mevkiler sanki sadece olumsuz düşünenlerin Elinde gözükmektedir. O kilit mevkilerdeki frenlemeler çözülmedikçe bu işlerin tam olarak çözülmesi de imkansız gibi görülmektedir.
Osmanlı ve arkasında bıraktıkları
Osmanlı toprakları her tarafa genişleyerek yaklaşık 22 milyon kilometre kareye varmıştı. Zamanın "en büyük ve en güçlü devletiydi". Osmanlı'yı, ABD ile mukayese etmek istemiyorum, çünkü ABD en güçlü devlet olmasına rağmen henüz büyüklük vasfını kazanamamış bulunmaktadır. Büyük devlet dünyayı korkutan devlet değil, dünyayı koruyan devlettir.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006