Washington'da - dış politikada birlik var mı?
Alınan bilgilere göre Washington da çok yüksek derecede iç çekişmeler var olduğu söylenmektedir. Bu çekişmeler gerek Irak'taki yürütülen politikaları ve gerekse Dünya ve Ortadoğu planları hakkında çok çelişkili etkileri olmaktadır. Bir gün yapılanların, ertesi gün neredeyse tam tersi uygulanmaya başlanmaktadır. Bu da karışıklıklara ve başarısızlıklara sebep olmaktadır. Bir tarafta askeri güçler- generaller ve diğerleri, diğer tarafta ise siyasiler ve bürokrasi güçlerinin karşı karşıya oldukları söylenmektedir. Bunun yanında, Derin Devlet güçleri de unutulmamalıdır! Tabii ki bunlar sadece söylenti de olabilir. Ancak Irak'ta, görülen başarısızlıklar bunların hakikat olabileceklerini adeta vurgulamaktadır.
2005 yılında neler olabilir?
Irak'ta ABD günden güne plan değişikliği yapmaktadır. Hatta bazı söyledikleri birbirine uymamaktadır. Türkiye'ye karşı tavırları da sık sık değişmektedir. Bir gün istedikleri ertesi gün geçerli olmamaktadır. Mesela iki, üç defa Türklere çok ters tutumlar olmuştur. Bunlardan birinde, askerlerimizin başlarına çuval geçirmeleri diğerinde de 5 güvenlik görevlimizin şehit edilmelerinde ABD koruma görevlilerinin yetersiz kalmaları söz konusu olmuştur. Bunun yanında ABD bir gün bize karşı soğuk, diğer bazı günlerde ise sıcak tavırlar da gözden kaçmamaktadır. Tüm bunların acaba ABD'nin içindeki tutarsızlıkların ve sürtüşmelerin dışa yansımaları mı olmaktadır diye bizleri düşündürmektedir.
Irak'ta da günden güne politikalar değişmektedir. Bu durum da başarısızlıkların başlıca sebebi olmaktadır. 30 Ocak'taki seçimler önemli bir dönüm noktası olabilir.
Ortadoğu politikasının geleceği de bu sonuçlara bağlı olabilir. Ortadoğu'nun zayıf noktası "aşil tendonu" şimdilik Suriye'dir. O galiba uygulamalarda pilot bölge olarak seçilmiş durumda olacaktır. İran'a ise şimdilik bir şey yapmak için cesaret edilememektedir. Orası, hem daha dirençli ve daha komplike, hem de Çin sınırına yakın olduğu için ABD'ye çok pahalıya ve belki de yıpranmasına- çöküşüne sebep olabilir.
Türkiye'nin 2005'teki bekledikleri
Ülkemiz şu anda neredeyse tümüyle AB'ye adeta kilitlenmiş durumdadır. Onun komşularımızla iyi geçinmek formülü ortaya konmuştur. Bu politikada tüm komşular -Yunanistan hariç- uygun durumdadır. Son Suriye ziyaretinde de başarılı olunmuştur. İran'la da sıcak temaslar yapılmaktadır. Kuzeyde Kafkas komşularımız -Ermenistan hariç- iyi münasebetler devam etmektedir. Kafkaslardaki huzursuzluklar henüz bize yansımamaktadır. Bunun yanında AB de, ABD de şimdilik Ukrayna ile meşgul görülmektedir. Bir müddet orada oyalanacakları zannedilmektedir. Ama er veya geç bize elbette dönecekler ve planlarını yarıda bırakmayacaklar. Önce Kıbrıs, sonra da Kürt - Alevi - Ermeni ve etnik azınlıklar davalarını tekrar kaşımaya geçecekler. Biz de bunun göz önünde bulundurarak ona göre hazırlıklı olmamız gerekir kanısındayım.
Onun yanında karşımızda birde 3 Ekim var: Ona yakınlaştıkça Kıbrıs ve KKTC davaları var. Kıbrıs'ta seçimler olacak. Şu anda durum karışık. Rauf Denktaş artık daha serbest konuşmalar yapmaktadır. Silahlardan bahsetmektedir. Durum zannedildiği gibi kolay olmayacaktır. Kıbrıs bizim için hem 200 bin vatandaşımızın Rumların insafına terk edilme meselesi, hem Türkiye'nin şan, şeref ve prestij meselesi, hem de ilerdeki tüm müzakerelerde kilit nokta olması söz konusu olmaktadır. Öte yandan durumun çok stratejik bir mevkii ifade etmesi bakımından da çok büyük önem taşımaktadır. İnşallah büyük hatalar yapılmaz. Yetkililerimiz AB'ye de insaflı gözlerle bakmayı öğrenirler, bizim ve halkımızın gördüğü tehlikeleri zamanında fark ederler. Bakalım zaman bize ne gösterecektir?
Çünkü bazen bir milletin istikbali yöneticilerinin iki dudağı arasına sıkışıp kalmaktadır. Durum kritik! Allah yardımcımız olsun!
Alınan bilgilere göre Washington da çok yüksek derecede iç çekişmeler var olduğu söylenmektedir. Bu çekişmeler gerek Irak'taki yürütülen politikaları ve gerekse Dünya ve Ortadoğu planları hakkında çok çelişkili etkileri olmaktadır. Bir gün yapılanların, ertesi gün neredeyse tam tersi uygulanmaya başlanmaktadır. Bu da karışıklıklara ve başarısızlıklara sebep olmaktadır. Bir tarafta askeri güçler- generaller ve diğerleri, diğer tarafta ise siyasiler ve bürokrasi güçlerinin karşı karşıya oldukları söylenmektedir. Bunun yanında, Derin Devlet güçleri de unutulmamalıdır! Tabii ki bunlar sadece söylenti de olabilir. Ancak Irak'ta, görülen başarısızlıklar bunların hakikat olabileceklerini adeta vurgulamaktadır.
2005 yılında neler olabilir?
Irak'ta ABD günden güne plan değişikliği yapmaktadır. Hatta bazı söyledikleri birbirine uymamaktadır. Türkiye'ye karşı tavırları da sık sık değişmektedir. Bir gün istedikleri ertesi gün geçerli olmamaktadır. Mesela iki, üç defa Türklere çok ters tutumlar olmuştur. Bunlardan birinde, askerlerimizin başlarına çuval geçirmeleri diğerinde de 5 güvenlik görevlimizin şehit edilmelerinde ABD koruma görevlilerinin yetersiz kalmaları söz konusu olmuştur. Bunun yanında ABD bir gün bize karşı soğuk, diğer bazı günlerde ise sıcak tavırlar da gözden kaçmamaktadır. Tüm bunların acaba ABD'nin içindeki tutarsızlıkların ve sürtüşmelerin dışa yansımaları mı olmaktadır diye bizleri düşündürmektedir.
Irak'ta da günden güne politikalar değişmektedir. Bu durum da başarısızlıkların başlıca sebebi olmaktadır. 30 Ocak'taki seçimler önemli bir dönüm noktası olabilir.
Ortadoğu politikasının geleceği de bu sonuçlara bağlı olabilir. Ortadoğu'nun zayıf noktası "aşil tendonu" şimdilik Suriye'dir. O galiba uygulamalarda pilot bölge olarak seçilmiş durumda olacaktır. İran'a ise şimdilik bir şey yapmak için cesaret edilememektedir. Orası, hem daha dirençli ve daha komplike, hem de Çin sınırına yakın olduğu için ABD'ye çok pahalıya ve belki de yıpranmasına- çöküşüne sebep olabilir.
Türkiye'nin 2005'teki bekledikleri
Ülkemiz şu anda neredeyse tümüyle AB'ye adeta kilitlenmiş durumdadır. Onun komşularımızla iyi geçinmek formülü ortaya konmuştur. Bu politikada tüm komşular -Yunanistan hariç- uygun durumdadır. Son Suriye ziyaretinde de başarılı olunmuştur. İran'la da sıcak temaslar yapılmaktadır. Kuzeyde Kafkas komşularımız -Ermenistan hariç- iyi münasebetler devam etmektedir. Kafkaslardaki huzursuzluklar henüz bize yansımamaktadır. Bunun yanında AB de, ABD de şimdilik Ukrayna ile meşgul görülmektedir. Bir müddet orada oyalanacakları zannedilmektedir. Ama er veya geç bize elbette dönecekler ve planlarını yarıda bırakmayacaklar. Önce Kıbrıs, sonra da Kürt - Alevi - Ermeni ve etnik azınlıklar davalarını tekrar kaşımaya geçecekler. Biz de bunun göz önünde bulundurarak ona göre hazırlıklı olmamız gerekir kanısındayım.
Onun yanında karşımızda birde 3 Ekim var: Ona yakınlaştıkça Kıbrıs ve KKTC davaları var. Kıbrıs'ta seçimler olacak. Şu anda durum karışık. Rauf Denktaş artık daha serbest konuşmalar yapmaktadır. Silahlardan bahsetmektedir. Durum zannedildiği gibi kolay olmayacaktır. Kıbrıs bizim için hem 200 bin vatandaşımızın Rumların insafına terk edilme meselesi, hem Türkiye'nin şan, şeref ve prestij meselesi, hem de ilerdeki tüm müzakerelerde kilit nokta olması söz konusu olmaktadır. Öte yandan durumun çok stratejik bir mevkii ifade etmesi bakımından da çok büyük önem taşımaktadır. İnşallah büyük hatalar yapılmaz. Yetkililerimiz AB'ye de insaflı gözlerle bakmayı öğrenirler, bizim ve halkımızın gördüğü tehlikeleri zamanında fark ederler. Bakalım zaman bize ne gösterecektir?
Çünkü bazen bir milletin istikbali yöneticilerinin iki dudağı arasına sıkışıp kalmaktadır. Durum kritik! Allah yardımcımız olsun!
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006