Yenisi de açlık sınırı altında
2022 yılı için yeni asgari ücret net 4 bin 253 lira olarak belirlenmişti, hatta siyasiler, "Asgari ücrete yüzde 50 zam yaptık" diyerek övünmüşlerdi. Vatandaşların açlık ve yoksulluk sınırlarını belirleyen bir çalışma, yeni asgari ücretin, daha vatandaşın eline geçmeden açlık sınırının altında kaldığını gösterdi
25.12.2021 17:28:00
MURAT ÇABAS / ANALİZ HABER
Ülkemizde maliyet bazlı gerçek enflasyon o kadar hızlı artıyor ki, çalışanların aldıkları ücretler ona yetişemiyor. Özellikle AKP iktidarı döneminde asgari ücret, rakamsal bazda artıyor gibi gözükse de, satın alma gücü sürekli düştü. Normal şartlar altında her yeni yıl için belirlenen asgari ücret, ilk üç aydan sonra açlık sınırının altına düşerdi, bu yıl ilk kez daha yeni yıl girmeden, vatandaşın eline geçmeden açlık sınırı altında kaldı. Üstelik yeni asgari ücret Ocak ayının sonunda alınabiliyor, görünen o ki ilk ücret alındığında açık daha da artacak.
Açlık sınırı 4 bin 652 TL
Döviz kurlarının dalgalı bir seyir izlemesi, TL'de aşırı değer kaybı, Hazine garantili dolara endeksli faiz sisteminin devreye girmesi neticesinde dolar kuru gerilese de bunun fiyatlara yansımaması, ithalata olan bağımlılık, ekonomimize olan güvensizlik ve daha nice etkenler sebebiyle artan gıda fiyatları, ailelerin mutfak masraflarının fırlamasına neden oldu. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu'nun Ar-Ge birimi olan KAMU-AR tarafından yapılan açlık-yoksulluk araştırması asgari ücretlinin yeni belirlenen asgari ücretle de mağdur olduğunu ortaya koydu. KAMU-AR'ın araştırmasına göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı Aralık ayında bir önceki aya göre 762 lira artarak 4 bin 652 liraya yükseldi. Açlık sınırında yıllık artış bin 506 lira olarak gerçekleşti. Gıda harcamalarına ilave olarak barınma, ulaşım, sağlık, eğitim, iletişim gibi harcamaları ifade eden yoksulluk sınırı ise bir yılda 2 bin 941 lira artarak 13 bin 598 liraya yükseldi. Araştırmaya göre, Süt, yoğurt ve peynir için yapılması gereken harcama Aralık'ta bir önceki aya göre 325 liralık rekor bir artış göstererek bin 211 liraya çıktı. Yılın tamamındaki artış ise 547 lirayı buldu. Aralık'ta 707 liraya yükselen ekmek, un ve makarna için yapılması gereken harcama 113 lira, bir yıllık dönemde ise 275 lira arttı.
Maliye sopasıyla fiyatlar iner mi?
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, dolar kurundaki düşüşe rağmen etiket fiyatlarını düşürmeyenlere yönelik sert ifadeler kullandı. Bakan Nebati, "Jet hızıyla çıkardılar fiyatları, öyle yamaç paraşütüyle gezer gibi ortalıkta dolanmasınlar. Fiyatlar, aşağı hızlı bir şekilde inecek. Yoksa geliyor gelmekte olan. Hazine ve Maliye'nin sopası" dedi. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ise, "Hem pandeminin dünya çapındaki etkisi hem de gelişmekte olan ülkelerin genel problemi olan dövizdeki çalkantılarla beraber maliyetlerinin ve gıda fiyatlarının artmasıyla karşı karşıya kaldık. Bugün itibarıyla düşüş trendinde de kamu vicdanını biraz daha rahatlatmak istiyorsak yerine koyma maliyetlerini yüksekten dahi mal etsek bile raf fiyatlarında ucuzluk yapılmasını gerektiğini de düşünüyoruz. Başta gıda olmak üzere insanoğlunun ihtiyacı olan tüm malzemelerde bu ucuzluğu ve rahatlamayı görmeği de arzu ediyoruz" ifadelerini kullandı. Bakanlarımızdan birisi sopa gösteriyor, diğeri ise zarar da etseniz fiyatları indirin diyor. Ticaret Bakanı Mehmet Muş da daha önce yaptığı açıklamada "Döviz kurlarındaki düşüşü, tedarik zincirinin her halkasında fiyatlara yansıtmayanlara karşı denetimlerimiz artarak devam edecek" demişti.
'Alış fiyatları düşerse raf fiyatlarını güncelleriz'
Bakanların bu açıklamalarına perakendecilerden cevap gecikmedi. Gıda Perakendecileri Derneği (GPD) Başkanı ve BİM İcra Kurulu Üyesi Galip Aykaç, "Kurdaki düşüş memnuniyet verici. Bizim raf fiyatlarımızı belirleyen durum alış fiyatlarımızdır. Alış fiyatları aşağı gelirse bizler de raf fiyatlarını aşağı güncelleriz. Fiyatların aşağıya yön değiştirmesi zaman alacak gibi duruyor" dedi. Aykaç sözlerini şöyle sürdürdü: "Birçok ürün grubunda arzda sıkıntı var. Buna kağıt, plastik, cam, metal ambalaj sorunu da eklenmiş durumda. Son birkaç haftadır tüketici talep artış davranışı da tedarik zincirini sekteye uğrattı. Üretim bugünlerde çok daha kıymetli hale geldi. Vatandaşın ihtiyacını kesintiye uğratmamak için biz perakendeciler çok gayret ediyoruz ilgili herkesten destek bekliyoruz."
Herkes istikrar bekliyor
Serbest piyasa ekonomisi adıyla ısrarla ve inatla uygulanan mevcut kapitalist sistem, görüldüğü gibi hem çalışanların gelirlerinin erimesine, hem de her sahada büyük bir istikrarsızlığa neden olmaktadır. Siyasiler önce "Düşük faiz, yüksek kur modelini uygulayacağız ve böylece ithalatı engelleyip, üretimi ve yatırımı canlandıracağız, ihracatı artıracağız" dediler, bu anlayışlarının gereği olarak faiz indirimi söylemleriyle dolar kurunu 18 liranın üzerine taşıdılar, sonra da ani bir manevra yaparak dolar kurunu bir gecede 12 liralara düşürdüler. Siyasilerdeki bu kafa karışıklığı ve istikrarsızlık, ekonomiye de istikrarsızlık getirmektedir. Raflardaki fiyatların belirlenememesinin en büyük nedeni de işte bu belirsizlik ve buna karşı oluşan güvensizliktir. Hükümet maliye sopası göstermeden, denetimlerle esnafı sıkboğaz etmeden, zararına ticaret yapın demeden önce atması gereken adım, kendi hatasını düzeltmektir. Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın sık sık ifade ettiği gibi "Önce sistem değişmesi lazım, mevcut kapitalist sistem devre dışı bırakılıp, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nin uygulanması lazım." Ancak bu modelle asgari ücretli hakkı olan, yoksulluk sınırı üstü bir maaşa kavuşur, esnaf, tüccar, perakendeci de suçlu psikolojisinden kurtulur, fiyatını rahatlıkla belirleyebilir, ekonominin çarkları istikrarlı bir şekilde döner.
Ülkemizde maliyet bazlı gerçek enflasyon o kadar hızlı artıyor ki, çalışanların aldıkları ücretler ona yetişemiyor. Özellikle AKP iktidarı döneminde asgari ücret, rakamsal bazda artıyor gibi gözükse de, satın alma gücü sürekli düştü. Normal şartlar altında her yeni yıl için belirlenen asgari ücret, ilk üç aydan sonra açlık sınırının altına düşerdi, bu yıl ilk kez daha yeni yıl girmeden, vatandaşın eline geçmeden açlık sınırı altında kaldı. Üstelik yeni asgari ücret Ocak ayının sonunda alınabiliyor, görünen o ki ilk ücret alındığında açık daha da artacak.
Açlık sınırı 4 bin 652 TL
Döviz kurlarının dalgalı bir seyir izlemesi, TL'de aşırı değer kaybı, Hazine garantili dolara endeksli faiz sisteminin devreye girmesi neticesinde dolar kuru gerilese de bunun fiyatlara yansımaması, ithalata olan bağımlılık, ekonomimize olan güvensizlik ve daha nice etkenler sebebiyle artan gıda fiyatları, ailelerin mutfak masraflarının fırlamasına neden oldu. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu'nun Ar-Ge birimi olan KAMU-AR tarafından yapılan açlık-yoksulluk araştırması asgari ücretlinin yeni belirlenen asgari ücretle de mağdur olduğunu ortaya koydu. KAMU-AR'ın araştırmasına göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı Aralık ayında bir önceki aya göre 762 lira artarak 4 bin 652 liraya yükseldi. Açlık sınırında yıllık artış bin 506 lira olarak gerçekleşti. Gıda harcamalarına ilave olarak barınma, ulaşım, sağlık, eğitim, iletişim gibi harcamaları ifade eden yoksulluk sınırı ise bir yılda 2 bin 941 lira artarak 13 bin 598 liraya yükseldi. Araştırmaya göre, Süt, yoğurt ve peynir için yapılması gereken harcama Aralık'ta bir önceki aya göre 325 liralık rekor bir artış göstererek bin 211 liraya çıktı. Yılın tamamındaki artış ise 547 lirayı buldu. Aralık'ta 707 liraya yükselen ekmek, un ve makarna için yapılması gereken harcama 113 lira, bir yıllık dönemde ise 275 lira arttı.
Maliye sopasıyla fiyatlar iner mi?
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, dolar kurundaki düşüşe rağmen etiket fiyatlarını düşürmeyenlere yönelik sert ifadeler kullandı. Bakan Nebati, "Jet hızıyla çıkardılar fiyatları, öyle yamaç paraşütüyle gezer gibi ortalıkta dolanmasınlar. Fiyatlar, aşağı hızlı bir şekilde inecek. Yoksa geliyor gelmekte olan. Hazine ve Maliye'nin sopası" dedi. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ise, "Hem pandeminin dünya çapındaki etkisi hem de gelişmekte olan ülkelerin genel problemi olan dövizdeki çalkantılarla beraber maliyetlerinin ve gıda fiyatlarının artmasıyla karşı karşıya kaldık. Bugün itibarıyla düşüş trendinde de kamu vicdanını biraz daha rahatlatmak istiyorsak yerine koyma maliyetlerini yüksekten dahi mal etsek bile raf fiyatlarında ucuzluk yapılmasını gerektiğini de düşünüyoruz. Başta gıda olmak üzere insanoğlunun ihtiyacı olan tüm malzemelerde bu ucuzluğu ve rahatlamayı görmeği de arzu ediyoruz" ifadelerini kullandı. Bakanlarımızdan birisi sopa gösteriyor, diğeri ise zarar da etseniz fiyatları indirin diyor. Ticaret Bakanı Mehmet Muş da daha önce yaptığı açıklamada "Döviz kurlarındaki düşüşü, tedarik zincirinin her halkasında fiyatlara yansıtmayanlara karşı denetimlerimiz artarak devam edecek" demişti.
'Alış fiyatları düşerse raf fiyatlarını güncelleriz'
Bakanların bu açıklamalarına perakendecilerden cevap gecikmedi. Gıda Perakendecileri Derneği (GPD) Başkanı ve BİM İcra Kurulu Üyesi Galip Aykaç, "Kurdaki düşüş memnuniyet verici. Bizim raf fiyatlarımızı belirleyen durum alış fiyatlarımızdır. Alış fiyatları aşağı gelirse bizler de raf fiyatlarını aşağı güncelleriz. Fiyatların aşağıya yön değiştirmesi zaman alacak gibi duruyor" dedi. Aykaç sözlerini şöyle sürdürdü: "Birçok ürün grubunda arzda sıkıntı var. Buna kağıt, plastik, cam, metal ambalaj sorunu da eklenmiş durumda. Son birkaç haftadır tüketici talep artış davranışı da tedarik zincirini sekteye uğrattı. Üretim bugünlerde çok daha kıymetli hale geldi. Vatandaşın ihtiyacını kesintiye uğratmamak için biz perakendeciler çok gayret ediyoruz ilgili herkesten destek bekliyoruz."
Herkes istikrar bekliyor
Serbest piyasa ekonomisi adıyla ısrarla ve inatla uygulanan mevcut kapitalist sistem, görüldüğü gibi hem çalışanların gelirlerinin erimesine, hem de her sahada büyük bir istikrarsızlığa neden olmaktadır. Siyasiler önce "Düşük faiz, yüksek kur modelini uygulayacağız ve böylece ithalatı engelleyip, üretimi ve yatırımı canlandıracağız, ihracatı artıracağız" dediler, bu anlayışlarının gereği olarak faiz indirimi söylemleriyle dolar kurunu 18 liranın üzerine taşıdılar, sonra da ani bir manevra yaparak dolar kurunu bir gecede 12 liralara düşürdüler. Siyasilerdeki bu kafa karışıklığı ve istikrarsızlık, ekonomiye de istikrarsızlık getirmektedir. Raflardaki fiyatların belirlenememesinin en büyük nedeni de işte bu belirsizlik ve buna karşı oluşan güvensizliktir. Hükümet maliye sopası göstermeden, denetimlerle esnafı sıkboğaz etmeden, zararına ticaret yapın demeden önce atması gereken adım, kendi hatasını düzeltmektir. Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın sık sık ifade ettiği gibi "Önce sistem değişmesi lazım, mevcut kapitalist sistem devre dışı bırakılıp, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nin uygulanması lazım." Ancak bu modelle asgari ücretli hakkı olan, yoksulluk sınırı üstü bir maaşa kavuşur, esnaf, tüccar, perakendeci de suçlu psikolojisinden kurtulur, fiyatını rahatlıkla belirleyebilir, ekonominin çarkları istikrarlı bir şekilde döner.