logo
29 MART 2024

Yumurta

Yaşanmış Hayat Hikayeleri: Muharrem Bayraktar
08.01.2016 00:00:00
 Kümesteki kızıl horozun kulakları tırmalayan sesi, köyün üzerine doğru yayılırken, Zehra Ana öfkeli öfkeli bağırdı kapıdan aceleyle çıkan Nuri'ye:
"Oğlum Nuriii! Niye böyle erkenden gidiyorsun evden. İki lokma bir şey koysana ağzına. Daha bir saat var mektebin açılmasına."
Nuri, arkasına bile bakmadan, "anam beni zorla eve sokar" korkusuyla, ok gibi fırladı ahşap kapıdan dışarı:
"Aç değilim be anam. Okula erken gidiyorum ki, mektebin bahçesinde arkadaşlarla biraz oynayayım. Ders aralarında oynayamıyoruz. Hemen zil çalıyor."
Nuri, Sarıtaş Köyü'nün tam tepesinde bulunan ve denizi bütün görkemiyle kucaklayan evlerinden çıkıp, toprak yoldan aşağı yel gibi öyle bir koşmaya başladı ki, Zehra Ana "hay seni dili kuruyasıca, düşüp bir yerini kıracaksın" diye söylenip iki elini şaşkınlıkla bir birine vuruyordu.
Nuri, hiç durmadan koştu, koştu. Köy meydanının hemen kenarında, meranın tam orta yerine yapılmış, yemyeşil çimenler içindeki mektebin yanından geçerken, dönüp bakmadı bile. Okulun yüz metre kadar ilerisinden sola doğru kıvrılan patika yola vardığında tık nefes kalmıştı. Biraz yavaşladı. Daha kestirme olsun diye Naciye Teyze'lerin tütün bahçesi ile havuz arasındaki tel örgüyü araladı, altından geçti.  Ardıç ağaçlarının arasına daldı. Yere hafif kırağı düşmüştü. Ardıçların ibreli yapraklarını toplayıp temmuz sıcağında tutuşturduklarında yayılan o siyah duman kokusu nasıl da hoşlarına giderdi. 
Nuri, bir başka severdi köyünü. Havasını, suyunu, ağacını, yaprağını, buğdayını, tütününü her şeyini severdi. 
Babası, iki ay önce onu yanına almış "Hadi bakalım Nuri" demişti, "Ali Can Dayı ne zamandır beni çaya davet ediyor. Beraber gidelim, sen de bahçesinde oynarsın" demişti.
İşte o gün görmüştü Ali Can Dayı'nın tavuklarını. Çimenin Düzü denilen bir yerde idi Ali Can Dayı'nın evi.  Arka tarafında oldukça büyük bir orman vardı. Ormanın bittiği yerden itibaren sıra sıra karayemişler dizilmiş, orta yerde uzunca bir kiraz ağacı, etrafta çeşit çeşit incir ağaçları sıralanmıştı. Bayılmıştı buraya Nuri.
 Uzunca boylu, güler yüzlü, kalın kaşlı bir adamdı Ali Can Dayı. Babasıyla hararetle kucaklaşmışlar, Nuri'yi yanağından öpmüş "Yahu Yavuz'cuğum, görmeyeli ne kadar da büyümüş senin oğlan!" demişti.
Sonra elinden tutmuş "gel bak sana ne göstereceğim" diyerek o büyük kümesin yanına getirmişti Nuri'yi.
Kümesin kapısının bir yanına,  dili hafif eğri kalın bir demir çakılmış, demirin ucu diğer taraftaki çengele bağlanmıştı. Ali Can Dayı, eğri çengeli kaldırıp kümesin kapısını açarak "gel bak Nuri, neler var burada" deyince, hem heyecanlanmış hem sevinmişti. Bütün köy, bu kümesteki tavukları konuşurdu. Yüzden fazla tavuk olduğunu söylerlerdi burada. Mektepteki arkadaşları neredeyse her gün Ali Can Dayı'nın yumurtalarından bahseder, herkes o yumurtaların hayalini kurarak ağızlarının suyu akardı. 
O kümes şimdi karşısında idi. İçerideki tavukların gıdaklamaları, horozların bir birine karışmış ötüşleri ninni gibi gelmişti. Uzun bir kavak ağacının hemen dibindeki bu muhteşem kümes, ılık bir ekim ayının tatlı rüzgârını kucaklarken ne güzel hülyalara daldırmıştı Nuri'yi. Yerlere serili samanların arasında, ne kadar da çok yumurta vardı. Ali Can Dayı bu kadar yumurtayı ne yapıyordu?
Günlerce bu manzara aklından çıkamadı. Günlerce mektepteki bütün arkadaşlarına o alacalı bulacalı tavukları, her yere yayılmış yumurtaları, tavukların adeta koro halindeki gıdaklamalarını, Ali Can Dayı'nın kümesten aldığı 5 tane yumurtayı kendisine hediye ettiğini, istediği zaman buraya gelebileceğini söylediğini ballandıra ballandıra anlattı.
Ama Ali Can Dayı'nın "istediğin zaman buraya gelebilirsin" sözü kulaklarında çınlıyordu. Evet, istediği zaman buraya gelmeliydi. İstediği zaman bu yumurtaları almalıydı.
Zaten çok değil bu ziyaretten iki gün sonra, büyük bir heyecan ve tutku ile koşarak, kümesin arka tarafındaki orman yolunu izleyerek ve kimseye görünmeden yumurtalarla buluşmaya başlamıştı. Neredeyse bir aydır, her sabah mektebe gitmeden önce sabahın erken vaktinde evden çıkıyor, Zehra Hanım'ın her sabah "oğlum niye kahvaltı yapmadan gidiyorsun" diye bağırmasına hiç aldırmıyor, tarlaların içinden, havuzların kenarından geçerek, tel örgülerin üzerinden atlayarak, Çayırın Düzü'ne bağlanan ormanın patika yolunu aşarak kümesle buluşuyordu.
Bu heyecan verici yolculuğun sonunda kümesin kapısını tıpkı Al Can Dayı'nın yaptığı gibi demir mandalı kaldırarak açıyor, sessizce içeri giriyor, samanların ortasına bağdaş kurarak etrafa yayılmış yumurtaları kırmaya başlıyor, yumurtaların sarısını yere akıtarak, akını içmeye başlıyordu.
Sonra da geldiği yolu takip ederek, tam da başlama ziline birkaç dakika kala mektebe geliyordu.
Yaklaşık bir aydan beri durum aynıydı. Nuri, bir aydan beri geceleri yatağında uyurken bile sabah yapacağı maceralı yolculuğu ve bu yolculuğun sonunda afiyetle çiğ çiğ yiyeceği yumurtaları düşünüyordu.
Ama Ali Can Dayı'nın her gün gittikçe büyüyen öfkesinden haberdar değildi oysa. İlk günler kümesin kapısını açtığında büyük şaşkınlık duyan Ali Can Dayı, eve gelip hanımı Sabiha Hanım'a "Yahu hanım" demişti, "Kümese tilkiler dadandı. Ama nasıl oldu da kapıyı açıp yumurtaları alıyorlar, sonra nasıl kapatıyorlar anlamadım. Bu yaşa geldim böyle şey ne gördüm, ne de duydum" diye hayıflanıyordu.  
Eline tüfeğini alıp ormanın başına gidiyor, etrafı kolaçan ediyor, tilkilerin ayak izini bulmaya çalışıyor, hiçbir şey bulamayınca da öfke ile eve geliyordu.
Ama o gün kararlıydı. Bu lanet olası hayvanları mutlaka yakalayacaktı. Sabah gün ışımaya yakın kümesin karşısındaki çınar ağacına tırmandı. Tüfeğini omuzuna asarak kalın bir dalın gövdesine çömeldi. Elindeki tüfeği kontrol etti. Mesafe tamamdı. Bir kurşunda hayvanı indirebilirdi. 
Adeta nefes bile almadan, havada uçuşan kelebekleri bile ürkütmemeye çaba eden bir sessizlikle beklemeye başladı.
Bekledi. Bekledi.
Her dakikası bir asra bedel bir bekleme idi bu. Bir tarafta bu küçük canavarların kümesin kapısını nasıl açıp kapattığına dair bir türlü çözemediği şüphe içini kemiriyor, diğer tarafta bugüne kadar bu hayvanları yakalayamamanın öfkesi gözlerine yansıyordu.
O sırada bir hışırtı duydu. Küçük boy ardıç ağaçlarının arasından süzülen bir şey, adım adım kümese yaklaşıyordu ama ne olduğunu anlayamamıştı. Yere eğilmiş, küçük adımlarla gelen bu karartı hiç de hayvana benzemiyordu. 
Ali Can Dayı, tüfeği omuzuna dayayıp, nişan almaya hazırlanmıştı ki, kümesin kapısına doğru yaklaşan şeyin, Nuri olduğunu gördü.
Nuri, yerdeki otları incitmemeye çalışan bir derin şeffaflıkla, parmak uçlarına basa basa, pamuk hafifliğinde, geldi, kümesin kapısına dayandı.
Ali Can Dayı küçük dilini yutacaktı.
Nasıl anlamamıştı yahu. Bir hayvanın bunu yapması mümkün müydü? Bir tilkinin o demir mandalı açabileceğini ve tekrar kapatabileceğini nasıl düşünebilmişti.
"Vah akılsız başım, vah!" 
Nuri, yavaşça demir mandalı kaldırdı. İçeri girdi. Her zamanki gibi yere çömeldi. Yumurtaları kırıp kırıp içmeye başladı.
Ali Can Dayı, Nuri'yi şaşkınlıkla izlerken onu gördüğünü fark ettirmemeye dikkat ediyor, "ye bakalım eşoğlu" diyordu tebessüm ederek, "Ye bakalım ne kadar yiyeceksin. Bunca telaşa sen mi saldın bizi. Ulan söyleseydin yumurta mı vermezdik be çocuk!" diye söyleniyordu.
Nuri, her günkü gibi yumurtaları yedi, ağzını siyah önlüğünün yakası ile sildi ve kümesin kapısını kapatarak mektebin yolunu tuttu.
Turan Öğretmen, şimdi sorsun bakalım çarpım cetvelinden, nasıl bülbül gibi cevaplayacaktı!
* * *
Ertesi gün Salı idi.
Kasabanın pazarının kurulduğu gündü. Bütün köylerden sebzeler, meyveler, mis kokulu tereyağları, çeşit çeşit peynirler, yumurtalar ve daha toprağın ve hayvanın verdiği her ne ürün var ise pazarda yerini alırdı. Pazar yerinde kadınıyla, erkeğiyle sıra sıra dizilmiş köylüler, bin bir ümitle getirdikleri mahsulleri paraya çevirme telaşına düşerlerdi. 
Köy pazarının kurulduğu yerin tam karşısında, belediyenin tahsis ettiği başka bir alanda ise özellikle kuru gıda satıcıları için çadırdan sergi yerleri ayarlanmıştı. Bu çadırların en büyüklerinden biri Kibarlı Hüseyin'e aitti. Yavuz Bey, haftalık alışverişini her buradan yapardı.
Ali Can Dayı, Yavuz Bey'i işte bu çadırın içinde buldu.
"Selamün aleyküm."
"Aleyküm selam canım kardeşim."
"Yavuz'cuğum çok mühim bir mesele var."
"Hayırdır" diyerek ellerini sıkı sıkı sarmaladı Ali Can Dayı'nın.
"Bana hemen 300 kuruş ver."
"Başım üstüne, ne demek" diyerek kesesine uzandı, paraları teker teker sayarak Ali Can Dayı'nın eline teslim etti.
İki dost arasındaki para ilişkisinde " niçinlere, sebeplere, ne yapacaksınlara, ne zaman vereceksinlere" yer yoktu.
"Parayı aldım ama" dedi Ali Can Dayı, "iade etmek için almadım. Bu parayı senin Nuri için aldım."
"Allah, Allah, ne oldu bizim Nuri'ye? Ne alakası var onun bu paralarla?"
"Ne işi mi var?"
 Ali Can Dayı bir kahkaha attı.
"Bak anlatayım" dedi.
"Günde on yumurtadan, otuz günde ne eder, üç yüz yumurta. İki kuruştan ne yapar? Altı yüz kuruş. Üç yüz kuruşu senden gerisi benden."
Yavuz Bey, daha da şaşırdı. Kafasını kaşıdı.
"Yahu sen ne diyorsun be ahretlik. Ne yumurtası, ne parası, ne üç yüz kuruşu?"
Ali Can Dayı, tatlı bir tebessümle devam etti:
"Yahu senin oğlan bir aydan beri benim kümese dadandı. Her sabah gelip on yumurtayı midesini indirdi. Hesapladım, aşağı yukarı altı yüz kuruş ediyor. Yarı parasını aldım. Gerisi helal hoş olsun."
Bu defa gülme sırası Yavuz Bey'deydi.
"Ulan eşşoğlusu, nasıl yemiş on yumurtayı. Bizim tavuklar dururken ne diye dadanmış sizinkilere. Akşam ben ona gösteririm gününü."
"Sakın ha! Bak, tek fiske vurursan çocuğa hakkımı sana helal etmem. El kadar çocuk heves etmiş işte. Köyün en büyük kümesinden yumurta yemenin havasını atmış çocuk."
Ali Can Dayı ve Yavuz Bey hararetle kucaklaştılar.
* * *
Akşam olup da Yavuz Bey eve gittiğinde hayli yorgundu. Zehra Hanım sofrayı kurmuş, Nuri ile bağdaş kurmuşlar onun gelmesini bekliyorlardı.
Yavuz Bey, yavaşça sofraya çömeldi, başköşede duran mindere oturdu. Karısına baktı.
"Zehra kadın" dedi içini çekerek.
"Bugün canım yemek yemek istemiyor. Bu akşam farklı bir şey yiyeyim istiyorum. Şu bizim kilerdeki yumurtalardan birkaç tane al getir, kır onları bir sahana, yiyeyim. Ama sakın pişirme ha. Çiğ yiyeceğim. Siz ne yerseniz yiyin."
Zehra Hanım şaşkın şaşkın mırıldandı. 
"Tövbe tövbe, akşam vakti çiğ yumurta mı yenirmiş? Bugün başına güneş mi geçti senin?"
"Yoo! Hiç de güneş geçmedi" dedi Yavuz Bey, Nuri'ye dönerek.
"Sen de yer misin oğlum."
Nuri'nin gözleri parladı:
"Yerim baba. Sarısını atarsak daha güzel olur."
Not: Bu olay 1950'lerin Akçaabat'ında yaşanmış bir olaydan alınmıştır. Ali Can Dayı, benim rahmetli dedemdir. Yavuz Bey, Sarıtaş eşrafından değerli bir büyüğümüzdür, rahmetli olmuştur. Olayın başkahramanı Nurettin Abi'miz ise olayın yaşandığı yıl, 7-8 yaşlarında idi. Şu an, Akçaabat'ta Sarıtaş'ın denize nazır manzarasında Karadeniz'in sert rüzgârını soluyarak ve "sert insanlarıyla boğuşarak" günlerini geçirmektedir.
Allah uzun ömür versin.
O eski dostluklar maalesef hikâye
oldu.
Patlamanın ardından yangın çıktı
Villanın bodrumunda ceset bulundu
AKP'li başkan 2 bin lira için halkı sıraya dizdi
Paralar seçimden sonra yatacak!
İsrail bu kez Suriye'ye saldırdı
38 kişi hayatını kaybetti
Seçil Erzan davasında önemli gelişme
Belgedeki imza sahte çıktı
Seçim zoruyla çevreci oldu
'Gündemimizde yok'
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler
Namazın hikmeti
2 suç örgütü lideri daha İstanbul'da yakalandı
Kırmızı bültenle aranıyorlardı
Müzakereler katliama zaman kazandırmak için
Takas önerisini Netanyahu reddetti
3 büyük takım taraftarı iftarda buluştu
'Futbol sahada, dostluk her yerde'
Oy sayımı iftar saatine denk geliyor
YSK 'iftar' konusunda karar verdi
'İBB adayını çek' teklifine yanıt verdi
AKP'ye 3 şartını açıkladı
AKP'den bir seçim klasiği
Seçime 3 gün kala gaz bulundu!
İSO'dan tarihi uyarı
'Eğitimli gençlerimizi avlamak için...'
'AJet ile anlaşmamız yok'
THY'den çok garip Ajet kararı!
Patlamanın ardından yangın çıktı
Villanın bodrumunda ceset bulundu
AKP'li başkan 2 bin lira için halkı sıraya dizdi
Paralar seçimden sonra yatacak!
İsrail bu kez Suriye'ye saldırdı
38 kişi hayatını kaybetti
Seçil Erzan davasında önemli gelişme
Belgedeki imza sahte çıktı
Seçim zoruyla çevreci oldu
'Gündemimizde yok'
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler
Namazın hikmeti
2 suç örgütü lideri daha İstanbul'da yakalandı
Kırmızı bültenle aranıyorlardı
Müzakereler katliama zaman kazandırmak için
Takas önerisini Netanyahu reddetti
3 büyük takım taraftarı iftarda buluştu
'Futbol sahada, dostluk her yerde'
Oy sayımı iftar saatine denk geliyor
YSK 'iftar' konusunda karar verdi
'İBB adayını çek' teklifine yanıt verdi
AKP'ye 3 şartını açıkladı
AKP'den bir seçim klasiği
Seçime 3 gün kala gaz bulundu!
İSO'dan tarihi uyarı
'Eğitimli gençlerimizi avlamak için...'
'AJet ile anlaşmamız yok'
THY'den çok garip Ajet kararı!

AKP'li başkan, 2 bin lira yardım için halkı sıraya dizdi

Sancaktepe Belediye Başkanı ve başkan adayı Şeyma Döğücü, emeklilere market alışverişi için her ay 2 bin TL bütçe içeren 'Sancaktepe Emekli Kart' vaadinde bulundu. Kart için oluşturulacak isim listesine adını yazdırmak isteyen vatandaşlar izdiham yarattı.
29.03.2024 11:50:00
Haber Merkezi
AKP'li başkan, 2 bin lira yardım için halkı sıraya dizdi
AKP'li başkan, 2 bin lira yardım için halkı sıraya dizdi

Geçtiğimiz günlerde Sancaktepe'nin AK Partili Belediye Başkan Adayı Şeyma Dövücü, seçildiği takdirde her ay kadınlara yarım gram altın vereceğini ileri sürdü.

Dövücü, vaadini gerçekleştireceği takdirde bunun belediyeye maliyeti ortalama olarak aylık 56 milyon 250 bin lira, yıllık 675 milyon lira olacak. Başkan adayı Dövücü'nün vaadi tartışma konusu olurken Sancaktepe'den yeni görüntüler geldi.



İKİ BİN LİRALIK YARDIM KARTI

Sokakta isim almak için kurulan çadırın önünde onlarca insanın kuyruk oluşturduğu görüntülerde gerilimin yaşandığı görüldü.


"İNSANLARI ORADAN ORAYA KOŞTURUYORSUNUZ"

İBB Meclis üyesi İbrahim Özkan, görüntülere tepki gösteren isimlerden biri oldu. Sosyal medyadan paylaşım yapan Özkan, "Sancaktepe Belediyesi Emeklilere 2.000 TL lik yardım kartı vereceğim diye insanları oradan oraya koşturuyorsunuz. Mübarek ramazan ayında; Yazıktır, günahtır, ayıptır" ifadelerini kullandı.



'SONRA VERECEĞİZ' DEYİP İSİM ALDILAR

Gazeteci Şaban Sevinç de konuyla ilgili paylaşımda bulunurken, belediye çalışanlarının vaat edilen parayı vermek yerine, "Sonra vereceğiz" deyip isim aldıklarını belirtti.

Konuyla ilgili olarak, Sevinç, "İnsanlar belediyenin önüne koştu. Ancak parayı vermek yerine, sonra vereceğiz denilerek gelenlerin isimleri listeye yazıldı" dedi.

180 milyonluk sazan sarmalı operasyonu: 20 tutuklama

Mersin polisinin, bilinen alışveriş sitelerinin kopya linkini üreten, sahte hukuk bürolarından arama ve sazan sarmalı yöntemi ile dolandırıcılık yaparak 180 milyon lira haksız kazanç elde eden çeteyi çökertti, yakalanan şüphelilerden 20'si tutuklandı. 
29.03.2024 09:21:00 / Güncelleme: 29.03.2024 09:25:23
İhlas Haber Ajansı
180 milyonluk sazan sarmalı operasyonu: 20 tutuklama
180 milyonluk sazan sarmalı operasyonu: 20 tutuklama
Edinilen bilgiye göre, İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Dolandırıcılık Büro Amirliği ekipleri, çeşitli yöntemlerle dolandırıcılık yapan şüphelilere yönelik çalışma gerçekleştirildi.

Polisin planlı çalışmasında Facebook Market Palace ve bilinen sitelerin sahte linkini üretmek sureti ile bungalov ev, elektrikli ev aletleri ilanları veren, sahte hukuk bürosundan uzlaştırmacı olarak arayarak para talep eden ve internet sitelerinden araç almak isteyen kişileri sazan sarmalı yöntemi ile organize bir şekilde dolandıran şüphelileri belirledi. Şüphelilerin bu yöntemle 180 milyon TL haksız kazanç elde ettiklerini tespit eden polis 4 gün öne Mersin merkezli 4 ilde eş zamanlı operasyon yaptı. Operasyonda aralarında suç örgütü liderinin de bulunduğu 36 şüpheli yakalandı. Şahısların ev, iş yeri ve araçlarında yapılan aramalarda ise 70 adet cep telefonu, 4 adet ruhsatsız silah, 1 adet para atma makinesi, farklı şahıslara ait 62 adet banka kartı ile 120 bin TL para ele geçirildi.

Gözaltına alınan 36 şüphelinin emniyette ifadeleri tamamlandı, adliyeye sevk edildi. Mahkemeye çıkartılan şüphelilerden 20'si tutuklandı, 10'u ev hapsi alırken, 6'sı ise adli kontrol şartı ile serbest kaldı.



Şüphelilerin paraları döviz ve altına çevirirken görüntüsü ortaya çıkmıştı

Polisin teknik takip çalışmasında şüphelilerin güven sağladıkları vatandaşlardan paraları aldıktan sonra döviz büroları ve sarraflara götürdükleri belirlenmişti. Nakit parayı altın ve dövize çevirdiği belirlenen şüphelilerin o anlara ait güvenlik kameralarına yansıyan görüntüleri de ortaya çıkmıştı.

Tutuklanan zanlıların ortaya çıkan görüntüsünde mağdurlardan dolandırıp nakit olarak getirdikleri yüklü miktardaki TL'yi altın ve dövize çevirdiği anlar yer almıştı.

Şanlıurfa'da zincirleme trafik kazası: 3 kişi öldü, 6 kişi yaralandı

Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde zincirleme trafik kazasında 3 kişi öldü, 6 kişi yaralandı.
28.03.2024 22:45:00
Anadolu Ajansı
Şanlıurfa'da zincirleme trafik kazası: 3 kişi öldü, 6 kişi yaralandı
Şanlıurfa'da zincirleme trafik kazası: 3 kişi öldü, 6 kişi yaralandı

Siverek-Şanlıurfa kara yolunun 3'üncü kilometresi Siverek Devlet Hastanesi yakınlarında, Mehmet Karakayalı idaresindeki 34 SRM 01 plakalı otomobil, Kudbettin Kazancı yönetimindeki 07 GHV 87 plakalı hafif ticari araç ve Hamdullah Kınış'ın kullandığı 63 N 5314 plakalı motosiklet çarpıştı.

Çevredekilerin ihbarı üzerine bölgeye 112 Acil Servis, polis, jandarma ve itfaiye ekipleri sevk edildi.

Kazada yaralanan 9 kişi Siverek Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Yaralılardan İbrahim Erol, Hamdullah Kınış ile kimliği henüz belirlenemeyen 1 kişi yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Kaza nedeniyle ulaşıma kapanan kara yolu, araçların kaldırılmasının ardından yeniden trafiğe açıldı.

Şanlıurfa Valisi Hasan Şıldak, sosyal medya platformu X hesabından, Siverek ilçesinde meydana gelen kazada 3 kişinin hayatını kaybettiğini, 6 kişinin de yaralandığını belirterek, şu ifadelere yer verdi:

"Kazaya trafik ve sağlık birimlerimiz tarafından en hızlı şekilde müdahale edilmiş, yaralılar hastaneye kaldırılmıştır. Kazada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum." 

Özgür Özel hakkında 'zibidi' benzetmesi nedeniyle suç duyurusu

Kahramankazan 15 Temmuz Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği, CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında "Kot üstüne perdelik kumaştan kefen çeken zibidiler' sözleri nedeniyle suç duyurusunda bulundu.
28.03.2024 16:32:00
İhlas Haber Ajansı
Özgür Özel hakkında 'zibidi' benzetmesi nedeniyle suç duyurusu
Özgür Özel hakkında 'zibidi' benzetmesi nedeniyle suç duyurusu
Kahramankazan 15 Temmuz Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel'in bir mitingde 'Tayyip Bey çağırınca oraya dizilen kot üstüne perdelik kumaştan kefen çeken zibidiler değil, dedesi Çanakkale'de kefensiz yatanlar kurtarır bu memleketi" ifadelerini kullanması üzerine hakkında suç duyurusunda bulundu.

Konuya ilişkin açıklamada bulunan Kahramankazan 15 Temmuz Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği Başkanı Cafer Akın, 'CHP Genel Başkanı Özgür Özel haddini aşan açıklamalarda bulunmuştur. Bunun üzerine Kahramankazan 15 Temmuz Şehit Aileleri ve Gaziler Derneği olarak suç duyurusunda bulunacağız. CHP Genel Başkanı hadsiz Özgür Özel, 15 Temmuz darbe girişimine karşı koyan vatandaşlarımıza utanmadan, sıkılmadan 'zibidi' dedi. 'Tayyip Bey'in çağrısına oraya dizilen kot üstüne perdelik kumaştan kefen çeken zibidiler değil, dedesi Çanakkale'de kefensiz yatanlar kurtarır bu memleketi' ifadesini kullandı. CHP, Mustafa Kemal Atatürk'ün kemiklerini sızlatmaya devam ediyor. Özgür Özel'i kınıyoruz. 15 Temmuz şehit ve gazilerine zibidi diyemezsin, haddini bil' diye konuştu.

'Fetullahçı teröristlere inanç grubu güzellemesi yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i kınıyoruz'

Özel'den özür beklediklerini söyleyen Akın, 'Aziz Türk milleti evlatları, söz konusu vatan olduğunda canlarından geçerek darbecileri ve darbeciliğe alkış tutanları durdurmuşlardır. 15 Temmuz'da devletinin çağrısıyla milletle kol kola şehadete yürüyerek tanklara siper olan aziz şehitlerimizin aileleriyle birlikte şehitlere 'zibidi' deme hadsizliğini gösteren Fetullahçı teröristlere inanç grubu güzellemesi yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i kınıyoruz. Her halükarda ülkeyi sizin kurtarmayacağınız kesin. Tankların arasından sıvışıp giderken, televizyon karşısında kahvenizi yudumlayarak izlediğiniz 15 Temmuz'da meydanlarda can veren, kan veren o 'zibidi' dediğiniz korkusuz kahramanlardan öğrenecek çok şeyiniz var. Asıl zibidi kim biliyor musunuz' O gece darbe oluyor diye alkış tutanlar, o gece kadeh kaldıranlar, o gece tankların arasından sıvışanlar, o geceden sonra darbecileri savunanlar, kahpe teröristlerle iş birliği içerisinde olanlar; millet siz siyasi malzeme yapın diye kurtarmadı bu vatanı. Ne Çanakkale'de kefensiz yatan atalarımız ne de 15 Temmuz'da karşı koyarken şehit olan yiğitlerimiz. Kahraman gazilerimiz, bu ülke için zerre faydası olmayanlar, ülke yönetimine talip olmaktan utanmıyorlar. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'den şehit ailelerimiz ve gazilerimizden acilen özür dilemesini bekliyor ve şiddetle kınıyoruz' dedi.

'Atatürk'ün kurduğu bir partide gazilere ve şehitlere bu söylem kabul edilemez niteliktedir'

Özel'in sözlerinin kabul edilemez olduğunu söyleyen Avukat Burakhan Çınar ise, 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve aziz milleti için bir an olsun gözünü kırpmadan şehit olan ve yine bu uğurda gazi olanlara CHP Genel Başkanı'nın TV kanallarında da görüleceği üzere açık bir şekilde 'zibidi' şeklindeki hakaretini derin bir üzüntü ile hep beraber izledik, takip ettik. DEM Parti ile kent uzantısı neticesinde PKK'lı kişileri ilçe yönetimlerine sokan bir partinin genel başkanının her mitingde, hatta kendi partisinin genel başkanlık seçimlerinde dahi Selahattin Demirtaş'a, Osman Kavala'ya selam gönderirken, gazi veya şehit gibi kelimelerin nasıl bir maneviyat oluşturduğunu anlaması bizler tarafından beklenemez. Türk Ceza Kanunu'nun belirli maddelerini ihlal etmesi ve gazilerimiz ile şehit ailelerimiz üzerinde nasıl bir etki uyandırdığı kamuoyunun takdirindedir. Bu nedenle Kahramankazan Cumhuriyet Başsavcılığımıza şikayetçi olmak için burada bulunuyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bir partide gazilere ve şehitlere bu söylem kabul edilemez niteliktedir. Bu nedenle de Özgür Özel'i kınıyoruz ve kendisinden şikayetçiyiz. Yüce Türk adaleti gereğini yapacaktır' ifadelerini kullandı.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.