Yüreklerimizden taşan bir matem var
"Ağlıyoruz! Kadın, erkek, genç, ihtiyar, aynı fert gibi, hep beraber ağlıyoruz. Beyaz mendilleriyle ıslak yanakları kurulayamaya çalışan genç kızlar, gözyaşlarını yüreklerine akıtan vakur çehreli üniversite gençleri, dudaklarını ısıran yağız Mehmetçikler ve şehri dolduran koca halk kitleleri, içlerinin eridiğini duyuyorlar. Yüreklerimizden taşan ve sokaklara sığmayan bir matem var..."
10.11.2018 00:00:00
YENİ MESAJ / İSTANBUL
İşgal altındaki tüm devletlere örnek teşkil eden bir kurtuluş mücadelesi veren ve Cumhuriyetimizin yegâne mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ölümünün 80. yıl dönümünde, saygı ve sevgiyle anıyoruz.
Cumhuriyet'in ilanıyla Türk insanına dünyanın çoğu ülkesinde olmayan kendi kendini yönetme imkânının kapılarını açan Atatürk, üstün niteliklere sahip bir komutan ve emsalsiz bir lider, dahi bir devlet adamı, eşsiz bir kahraman, büyük bir fikir ve eylem adamıdır. Atatürk, liderlik yeteneği, üstün kişiliği, hedefleri ve öngörüleriyle yaşadığı yüzyıla yön veren en büyük devlet adamıdır.
Atatürk'ün idealleri günümüzde hâlâ sıcaklığını korumakta ve Türk gençliğinin belleğinde gençliğe verdiği önem yatmaktadır. Türk gençliği birinci vazifesinin bilinciyle Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa edecektir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti, "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" diyen Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ideal ve hedeflerine Kurtuluş Savaşı ruh ve inancıyla bağlıdır ve dünya durdukça bu durum değişmeyecektir.
Büyük Önder'in ebediyete uğurlanışının 80. yıl dönümünü, milletçe canımızdan aziz bildiğimiz şanlı bayrağımız ve kutsal vatanımız ve Cumhuriyetimize her zamankinden daha çok sahip çıkarak andığımız Cumhuriyetimizin Kurucusu, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, kahraman silah arkadaşlarını ve bu toprakları vatan yapan aziz şehitlerimizi; rahmet, saygı ve minnetle anıyoruz.
Liderlik yeteneği, üstün kişiliği, hedefleri ve öngörüleriyle yaşadığı yüzyıla yön veren, aziz vatanımızı düşman işgalinden kurtaran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve kahraman silah arkadaşlarını rahmetle anıyoruz.
Onu kaybetmiş olmanın ıstırabı
11 İkinci teşrin 1938 tarihli gazeteler, Türk milletinin büyük lideri Atatürk'ün vefatını manşetlerine taşımış ve halkın derin üzüntüsünü kaleme almışlardı. İşte o gün gazete manşetlerinde yer alan haberden kısa bir bölüm:
"Ağlıyoruz! Kadın, erkek, genç, ihtiyar, aynı fert gibi, hep beraber ağlıyoruz.
Beyaz mendilleriyle ıslak yanakları kurulayamaya çalışan genç kızlar, gözyaşlarını yüreklerine akıtan vakur çehreli üniversite gençleri, çavuş üniforması içinde, asaplarına hâkim olmak gayreti ile dudaklarını ısıran yağız Mehmetçikler ve şehri dolduran koca halk kütleleri, hisselerine düşen keder payının yükü altında içlerinin eridiğini duyuyorlar.
İstanbul'da, yüreklerimizden taşan ve sokaklara sığmayan bir matem var.
Türk milleti, 16 Mart 1920'den beri (Başkent İstanbul'un işgal edildiği tarih) hiçbir acıyı bu kadar bir ve bu kadar beraber olarak duymamıştı. Büyük zaferlerin ışık dolu ufuklarına kavuştuktan sonra yalnız sevinçli günler yaşamaya alışmıştık. Heyhat ki hayat, fertleri olduğu gibi milletleri de önüne geçilemeyecek talih darbelerine uğratıyor. Ve kudretli bir milletin acısı da sevinci gibi derin oluyor, iz bırakmadan geçmiyor. Ebedi cemiyetlerin mukadderatı budur ve bu hakikati biz, vaktiyle Atatürk'ten öğrendik."
İşgal altındaki tüm devletlere örnek teşkil eden bir kurtuluş mücadelesi veren ve Cumhuriyetimizin yegâne mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ölümünün 80. yıl dönümünde, saygı ve sevgiyle anıyoruz.
Cumhuriyet'in ilanıyla Türk insanına dünyanın çoğu ülkesinde olmayan kendi kendini yönetme imkânının kapılarını açan Atatürk, üstün niteliklere sahip bir komutan ve emsalsiz bir lider, dahi bir devlet adamı, eşsiz bir kahraman, büyük bir fikir ve eylem adamıdır. Atatürk, liderlik yeteneği, üstün kişiliği, hedefleri ve öngörüleriyle yaşadığı yüzyıla yön veren en büyük devlet adamıdır.
Atatürk'ün idealleri günümüzde hâlâ sıcaklığını korumakta ve Türk gençliğinin belleğinde gençliğe verdiği önem yatmaktadır. Türk gençliği birinci vazifesinin bilinciyle Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa edecektir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti, "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" diyen Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ideal ve hedeflerine Kurtuluş Savaşı ruh ve inancıyla bağlıdır ve dünya durdukça bu durum değişmeyecektir.
Büyük Önder'in ebediyete uğurlanışının 80. yıl dönümünü, milletçe canımızdan aziz bildiğimiz şanlı bayrağımız ve kutsal vatanımız ve Cumhuriyetimize her zamankinden daha çok sahip çıkarak andığımız Cumhuriyetimizin Kurucusu, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, kahraman silah arkadaşlarını ve bu toprakları vatan yapan aziz şehitlerimizi; rahmet, saygı ve minnetle anıyoruz.
Liderlik yeteneği, üstün kişiliği, hedefleri ve öngörüleriyle yaşadığı yüzyıla yön veren, aziz vatanımızı düşman işgalinden kurtaran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve kahraman silah arkadaşlarını rahmetle anıyoruz.
Onu kaybetmiş olmanın ıstırabı
11 İkinci teşrin 1938 tarihli gazeteler, Türk milletinin büyük lideri Atatürk'ün vefatını manşetlerine taşımış ve halkın derin üzüntüsünü kaleme almışlardı. İşte o gün gazete manşetlerinde yer alan haberden kısa bir bölüm:
"Ağlıyoruz! Kadın, erkek, genç, ihtiyar, aynı fert gibi, hep beraber ağlıyoruz.
Beyaz mendilleriyle ıslak yanakları kurulayamaya çalışan genç kızlar, gözyaşlarını yüreklerine akıtan vakur çehreli üniversite gençleri, çavuş üniforması içinde, asaplarına hâkim olmak gayreti ile dudaklarını ısıran yağız Mehmetçikler ve şehri dolduran koca halk kütleleri, hisselerine düşen keder payının yükü altında içlerinin eridiğini duyuyorlar.
İstanbul'da, yüreklerimizden taşan ve sokaklara sığmayan bir matem var.
Türk milleti, 16 Mart 1920'den beri (Başkent İstanbul'un işgal edildiği tarih) hiçbir acıyı bu kadar bir ve bu kadar beraber olarak duymamıştı. Büyük zaferlerin ışık dolu ufuklarına kavuştuktan sonra yalnız sevinçli günler yaşamaya alışmıştık. Heyhat ki hayat, fertleri olduğu gibi milletleri de önüne geçilemeyecek talih darbelerine uğratıyor. Ve kudretli bir milletin acısı da sevinci gibi derin oluyor, iz bırakmadan geçmiyor. Ebedi cemiyetlerin mukadderatı budur ve bu hakikati biz, vaktiyle Atatürk'ten öğrendik."