Osmanlı'nın temeli "tasavvuf kültürüne" dayanır."Tasavvuf kültürü" belki tabir olarak "efradını cami âyârını mâni" ölçüsünde bir tarif değil ama idare edin.Koskoca bir cihan imparatorluğunun, hem de 600 küsür sene ayakta durmasında en büyük pay sahibi olan bu "kültür" ilk olarak dejenere edilmiş, daha sonra ise yoğun bir "aleyhte" propaganda ile karşı karşıya kalmıştır."Tasavvuf kültürü"nün Osmanlı'nın altı asırdan fazla cihan hakimiyetine olan katkısını daha iyi anlamamız için şöyle bir misal da vermemiz mümkündür.Hilafet sonrası kurulan İslamî iktidarlar, Osmanlı kadar olması bir yana, en fazla Osmanlı'nın çeyreği kadar hükümran olmuşlardır.Emevi idaresinde başta Ehl-i Beyt olmak üzere, ilk yıllarında İslam'ın bayraktarlığını, hem de en zor şartlarda üstlenmiş olanların başına gelenler kaç asırdır hafızalarda tazeliğini ilk günkü gibi korumaktadır.Ehl-i Beyt'i özel statü ile bağrına basan Osmanlı, bu neslin dirisine kol-kanat germekle işi bırakmamış, başta peygamberimiz (as) olmak üzere, ashabın ve İslam büyüklerinin izini taşıyan, taşa, toprağa, kılıca, elbiseye, örtüye, ayak izine, kısaca her şeye, o eşyanın sahibine gösterebileceği oranda saygı ve hürmeti göstermekten geri durmamıştır.Bugün hırsızlardan korumaktan aciz kaldığımız "Topkapı Kutsal Emanetler Sarayı" o yüce şahsiyetlerin eserlerinin sergilendiği yerdir.Osmanlı her sefer öncesi işte bu kutsal emanetleri ziyaret ettikten sonra cihada çıkardı ve muzafferiyet elde ederdi.Bir "Peygamber Hırkası'nı", O'na ait bir "asayı", bir "kılıcı", bir "sakal-ı şerif'i" keçinin yeşilliğe baktığı gibi seyreden ne dediğimi anlamayabilir.Ama Hz. Yakup'un (as) âmâ gözlerini açtıran Hz. Yusuf'un (as) hırkasını bilen ne dediğimi daha iyi bilir. Osmanlı'nın ilk mayasının "tasavvuf kültürü" olduğunu gören İngilizler, ilk planda Osmanlı'dan koparmayı düşündükleri Hicaz Bölgesi'nde işte o kültürü kötüleyen, aşağılayan ve tekfir eden bir mezhebi hayata geçirdiler. Bugün o bölgede neredeyse adım başı karşılaştığımız "haram ya seydi/haram hacı haram" sözcüğü işte bundandır.Nereye baksanız haram.Hz. Peygamber'e selam vermek bile, eğer "Vahhabî standartları" dışında ise haramdır. Geçen yıllar bir hac dönemi evinde misafir kaldığım bir Arap'a, "tasavvuf sizce ne demek?" şeklinde bir soru sordum. Aldığım cevap şok ediciydi: "Tasavvuf bir kişinin kendini Allah yerine koymasıdır."Tam bir İngiliz terminolojisi.Hicaz Bölgesi'nde bu anlayışı yerleştirenler Osmanlı'nın merkezinde de şu anlayışı oturttular; "zaman tarikat zamanı değil, zaman hakikat zamanıdır."Kurumsal manada Türkiye'de tarikatın olmadığının altını çizelim.Ama yukarıdaki cümle kurumsal manada bir yokluk ifadesi değildir."Zikr-i cüz iradeyi kül/bir parçasını anlatıp tamamını kastetmek" kabilinden "zaman, tarikat zamanı değil" cümlesi kurumu değil, o kurumun insanlara verdiği eğitimi inkar eden, ya da reddeden bir cümledir.Şimdi birilerinin "iyi de falan kitapta şu yazıyor" hezeyanını duyarsam hiç şaşmam."Zamanı, hakikat zamanı" ilan edenler daha sonra da bu "hakikat" sözünden Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de onlarca ayette kafir ilan ettiği, bir o kadar ayette lanet ettiği kişileri cennetlik ilan etmekmiş meğer."Zaman, tarikat zamanı değil" sözünün yılmaz savunucuları sayesinde bu milletin tanıma fırsatını(!) bulduğu bir patrik, nerede bir harabe varsa orada "ayin" programları icra etmekle meşgul.Söz konusu papazı bu millet o malum sempozyumların baş köşesinde otururken tanımadı mı?Hocaefendinin, ya sağında, ya da solunda otururken çekilmiş onlarca fotoğraf karesi var arşivlerde.Hafızalarınızı yoklayın.Bir ABD gezisi dönüşüydü.İstanbul havaalanında Türk hükümetinin "iradesini" sorguladığı o konuşma öncesi patriğin ellerine sarılıp öpen kimdi?Misyonu neydi?Kimin şakirtiydi?"Dinlerarası Diyalog" faaliyetlerinde görevi neydi?Bu kadarla yetinmeyenler bir başka şeye daha imza attı.Zaman Gazetesi'nin bedava dağıttığı "elif-ba'nın" kapağında her inançtan insanların fotoğraf kareleri var.Bir de şu cümle: "...Fethullah Gülen'den Patrik Bartholomeos'a..."Hukuki konumu Fatih kaymakamlığına bağlı bir şahıs, vilayet vilayet dolaşıp, nasıl olsa "zaman tarikat zamanı değil" deyip ayinler düzenliyor, şöhretini bu kişilere borçlu olarak.Bunu sağlayanlar ödül almayacak da ben mi alacağım.Oysa Zaman Gazetesi 1990'lı yıllarda Fener Patrikhanesi'nin inşaatını; "İkinci bir Vatikan mı?" manşetiyle vermiş ve patrikhanenin ülkemiz bütünlüğü için çok büyük bir tehlike arzettiğini yazmıştı.O yıllar ödülü alamamıştı, ancak şimdi ödüle laik olmuş demek.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024