Zayıfın suçlu olduğu bir dünya

Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, diğer ülkelerle olan ilişkilerimizin milli menfaatlerimiz gözetilerek yürütülmesi gerektiğini, ilişkilerimizi kuvvetlendireceğimiz ülkelerin, ülkemiz ve coğrafyamız üzerinde hesabı olmayanlardan seçilmesi gerektiğini sık sık ifade etmektedir.Türk siyasiler uzun yıllardan beri AB'ye girmeyi stratejik bir hedef olarak görmektedir.Daha önceki yazımızda da ifade ettiğimiz gibi, AB'nin bize hiçbir faydası olmadığı gibi, bizi almaya niyetleri de yok. Diğer taraftan AB, dağılma aşamasında bir birlik?Siyasilerimiz AB bizi alacak, sorun kalmayacak hayaliyle kapıda beklemeye, verilen vazifeleri yapmaya ısrarla devam ederken, AB Türkiye'ye "Şark Projesi" gözlüğüyle bakmaktadır.Şark projesi'ni en iyi tarif eden de 1982-1990 yılları arasında Almanya'nın şansölyesi olan Helmut Kohl? Kohl, görevinin başındayken, "Türkiye, Türklere bırakılamayacak kadar önemlidir" ifadelerini kullanmıştı.  AB, Türkiye'ye bu gözlükle baktığı için Kıbrıs meselesinde Rumların yanındadır, içimizdeki etnik kökenleri kaşımaktadır, birliğimizi bozacak her türlü adımı atmaktadır, tarımımızı, ekonomimizi bitirmek istemektedir, madenlerimize çöreklenmektedir, kurumları vasıtasıyla Türk milletini bilinçli olarak borçlandırmaktadır?Kıbrıs meselesinde Avrupa'nın son adımını duymuşsunuzdur.Avrupa İnsan hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye'yi Kıbrıs Barış Harekatı'ndan dolayı 90 milyon Euro tazminat ödemeye mahkum etti.Bu örnek net olarak göstermektedir ki, üzerimizde hesabı olanlarla, taviz vermeye dayalı ilişki kurma, dış ve iç politikayı bu çerçevede belirleme ülkemizi iyi bir yarına götürmemektedir. Ülkelerle ilişkilerde verilen bir taviz, asla hayırlı bir netice çıkarmaz, bilakis taviz tavizi doğurur. Verilen tavizler her zaman düşmanların cesaretini artırır.Tavize dayalı bir politikayla asla bir ülke kalkınmamıştır.1974 Kıbrıs Barış Harekatı, Türkiye'nin Kıbrıs'la alakalı garantörlük haklarından yola çıkarak uluslar arası hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiştir.AİHM'in bugünkü kararı hukuki değil, tamamen siyasi ve Şark Projesi gözlüğüyle verilmiş bir karardır.Bu tür yargısız infazlar Avrupa tarihinde ne ilktir ne de sondur, özellikle de konu Türk milleti ise?Siyasilerimiz bu tür sonuçlar doğuran tavize dayalı politikalardan, boş AB hayalinden acilen vazgeçmeleri, milli politikalar üretmeleri ve üzerimizde hesabı olmayan ülkelerle ilişkileri geliştirmeleri gerekmektedir.Milletimiz de sandık başına gittiğinde, milli politikalar üretenleri iş başına getirmelidir.Bu manada, çözüm sunan tek siyasi irade ise, "Ne AB, ne ABD, tek çözüm Bağımsız Türkiye" diyen Bağımsız Türkiye Partisi'dir.BTP iktidarında, Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet teziyle güçlü bir Türkiye gündeme gelecek, dostlar bize daha dost olacak, düşmanlar ise güçlü Türkiye'nin önünde menfur planlarını rafa kaldıracaklardır.Sen güçlü olursan, kimse seni haksız yere mahkum edemez, senin bulunduğun dünyada ise hiçbir ülke başka bir ülkeye ya da millete zulmedemez.