Zilletten kurtulmak için

İslam âleminin bugünkü durumu içler acısı? 
İşgal edilmeyen, kaos çıkartılmayan İslam ülkesi yok. 22 İslam ülkesi, Türkiye de dâhil olmak üzere ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi hedefinde? 
Sırası geldikçe bir bir parçalanıyor, ayrılıklar ve iç çatışmalar körükleniyor, işgal ediliyor, halkları toplu soykırıma tabi tutuluyor, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri talan ediliyor.
Hiçbir İslam ülkesinde can, mal, namus güvencesi kalmadı.
Yaşanan bu acı tabloda, elbette ki İslam âleminin üzerine çullanan Haçlı Batı ve İsrail'in menfur plan ve emellerinin birinci derecede büyük payı var ama gaflet ve dalalet içinde bulunan, kendisine sunulan çözümlere sırtını dönen, kendi dindaşını düşman olarak görüp, Allah'ın Kur'an'da açık beyanlarına rağmen Haçlıyı dost ve müttefik gören Müslümanların hiç mi mesuliyeti, günahı yok?
Sen kapı açmasan düşman o kapıdan girebilir mi? Sen tek bilek tek yürek olsan, gerçek manada kardeş olsan adamlar seninle ve değerlerinle istediği gibi oynayabilir mi?
Unutmayalım ki, inancımızda içimizde bize sürekli kötülüğü emreden nefis, dışarıdan vesvese ile fitne ile bizi kötülüğe sevk etmek isteyen Şeytan'dan çok daha tehlikeli kabul edilir. Bir insan-ı kâmilin elinde nefis terbiye edilirse Şeytan hiçbir şey yapamaz.
Hz. Peygamberin (s.a.v.) ifadesiyle "Nefisle yapılan cihat en büyük cihattır."
Yani bizler İslam âlemi olarak kendi iç barışımızı, kardeşliğimizi tesis edemediğimiz için ve içimizdeki çözüm sahiplerini dinlemediğimiz için bugün büyük bir zillet içindeyiz.
Biz böyle olunca, sömürülmeye müsait olunca adamlar da cesaret bulup gelip sömürüyorlar, işgal ediyorlar.
İslam âlemi bu zillet çukuruna ekonomik bağımlılık sebebiyle düştü. Önce düşmanlarımızın parasını aldık, sonra kokuşmuş kültürlerini bizlere empoze ettiler. Adamların kirli parasıyla karnımızı doyurunca, aklımız kirli bilgileriyle, gönlümüz de kirli inançlarıyla doldu. Mideye haram lokma girince, kıldığın namazın da, tuttuğun orucun da hiçbir anlamı kalmıyor.
İslam ülkelerini yeniden dirilişe geçirecek olan, zilletten kurtaracak olan en önemli adım ekonomik bağımsızlıktır. Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın geçtiğimiz Cumartesi günü Meltem TV ekranlarında sunduğu çözüm, İslam âleminin zilletten kurtulması için tek çözümdü.
Ne demişti Sayın Baş; "Milli Ekonomi Modeli ile biz öyle bir sistem getireceğiz ki; senyoraj ve emisyonla birlikte dünyaya mührümüzü vuracağız. Biz Çin'den daha güçlü olacağız. Senyoraj hakkını kullanacağım. Senyorajı önce etrafımızdaki devletlerle uygulamaya koyacağız. Aynı senyoraj ile biz halkımıza üretim yaptıracağız. Ona verdiğimiz para ile ticaret yaptıracağız. Yani benim paramla ile benim malım satılacak. Benim vatandaşlarım para kazanacak, benim komşularımın karnı doyacak, cebi para dolacak. Birlik, beraberlik, dirlik yaşanacak. Benim şahsi niyetim, gayretim bunadır, yani İslam âleminin bu zilletten kurtulmasıdır. Benim hedefim İslam âleminin birliğe, beraberliğe kavuşmasıdır."
Müthiş bir proje? Senyorajla önce komşu İslam ülkelerinde talebi canlandırıyorsun, sonra yine senyorajla kendi halkına üretim yaptırıyorsun. Senin halkın üretiyor kazanıyor, komşu ülkelerin Müslüman halklarının karnı doyuyor. Herkes kazanıyor. Topyekün İslam âlemi kazanıyor. Ve sonuç; birlik, beraberlik ve kardeşlik?
27 Şubat 2013 tarihinde Rusya parlamentosunda gerçekleşen tarihi MEM toplantısında konuşan Prof. Dr. Valery Lebedev şunları söylemişti:
"Ben dünyanın bir numaralı iktisat matematikçisiyim. Bu konuyu bizden iyi bilen yoktur. Milli Ekonomi Modeli'ni çok okudum. Bu tezde, esrarengiz kodlar var. Her okuyuşta yeni bir kod ile karşılaşıyorum. Modelde, meseleleri çözen, problemleri halleden pek çok kod saklıdır. Üstelik sadece bugüne değil, geleceğe de ışık tutan kodlar var. Rusya'nın buna ihtiyacı var. Ben, modelin bu yönüne hayranım."
Peki, soruyorum, Milli Ekonomi Modeli'ni satır satır defalarca okusanız Model'in sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın yukarıdaki projesini ortaya koyabilir misiniz? Kitapta bu kadar net bir şekilde bu proje ifade edilmiyor ama Model'in özünde bir kod olarak bu proje saklı ve 2005 yılından bu yana, tam 13 sene geçti Sayın Baş bunu ilk defa açıklıyor.
Prof. Dr. Baş, Gaziantep'e gelen Rus heyetine Milli Paralarla Ticaret'i tavsiye etmeseydi, bugün BRICS diye bir birlik olacak mıydı, ABD'nin dolarına karşı bir çözüm bulabilecekler miydi?
Çok zeki olabilirsin, bilgin, anlayışın, kavrayışın çok yüksek olabilir ama ne olursan ol, asla Model'in sahibinden daha fazla Model'in kodlarını çözemezsin, çünkü o kodları oraya yerleştiren o?
Rusya MEM'i tümüyle uygulayabilir, uyguluyor, Çin de uygulayabilir, hatta bu sayede ABD'yi sollayabilir ve her sahada mağlup edebilirler, zaten solladılar da.
Ama onlar Model'in sadece kitapta yazıldığı ve kodlarını çözebildikleri nispette uygulayabiliyorlar. Bu da Sayın Baş'ın sahip olduğu ilmin ve bakış açısının belki binde biri belki de milyonda biri bile değil?
O halde Türk milleti ve İslam âlemi Prof. Dr. Haydar Baş'a sahip çıkıp MEM'in uygulanmasına fırsat verdiklerinde Türkiye'nin kâinat devleti olmaması, İslam âleminin zilletten kurtulmaması mümkün değil?
"İlim Çin'de de olsa alın" diyor Allah Resulü, bugün Çinlisi, Rus'u ilmi Türkiye'den çıkmış Prof. Dr. Baş'tan alıyor ama bu emrin muhatabı olan biz Müslümanlar yanıbaşımızdaki bu ilim kaynağına o kadar uzağız ki?
Aklımız da, gönlümüz de, sahip olduğumuz dini ve milli ölçülerimiz de Prof. Dr. Haydar Baş'la beraber olmayı zorunlu kılıyor.