PKK’lı teröristler hiçbir müdahaleyle karşılaşmadan elerini kollarını sallaya sallaya Türkiye topraklarından Kuzey Irak’a Türkiye’nin başına yeni yeni çoraplar örmek için çıkarken sesi çıkmayan hükümet, inat etti ve işçilerin 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamalarına engel oldu.
Olaylar dün sabahın erken saatlerinden itibaren başladı.
Tonlarca biber gazı ve tazyikli su kullandı polis.
Oysa hükümetin abarttığı kadar sıkıntılı değildi Taksim Meydanı.
30-40 bin işçinin 1 Mayıs kutlamalarını hiçbir olay olmadan pekala kaldırabilecek durumda Taksim Meydanı halihazırda.
Ama hükümet adeta despotluğunun etksini test ederek dediğim dedik mantığıyla işçilere izin vermedi.
Oysa emekçilerin beklediği şey hükümetin teröristlere gösterdiği toleransın yalnızca binde biriydi.
Silahlı olmayan, üstelik 40 bin insanımızın kanına elleri bulaşmış teröristlere gösterilen toleransın binde biri pekâlâ işçilere de gösterilebilirdi.
Ama bu makul yolu tercih edeceğine hükümet, olayı germeyi seçti.
Binlerce emekçi Kandil’den gelseler, Habur’dan terörist kıyafetlerle girseler sözde çözüm sürecinin sekteye uğramasından korkan hükümet dün yapılanları belki de reva göremezdi işçilere.
Neticede hükümetin ateşe körükle gitmekte ısrar etmesiyle dün İstanbul tam bir savaş alanına döndü.
Üstelik işçiler Taksim’e ulaşamasınlar diye sabah saat 05.00’ten itibaren toplu taşıma araçlarının birçoğu durduruldu.
Yani hükümet sadece işçilere değil tüm İstanbullulara cezayı kesmiş oldu.
Bu yapılanın tek bir adı vardı, zulüm…
Ve bu zulüm demokrasilere asla yakışmayan bir şeydi.
Ama demek ki hükümete yakışan şey buydu.
İstanbul’da birkaç bin işçinin demokratik bir hak olan 1 Mayıs’ı kutlama girişimine her türlü baskıyla engel olan hükümetin Suriye’de eli kanlı teröristlere müdahale eden Beşar Esad’a söz söylemesine ne demeli?
Haddi aşmak mı, yoksa çifte standart mı?
Öyle ya İstanbul’da işçilere bayram yaptırma, biber gazı ve tazyikli suyla onları şiddet kullanarak dağıt, sonra da Beşar Esad’ı ülkesindeki ithal teröristlere müdahale ediyor diye eleştir ve O’na zalim de. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu…
Hükümet 1 Mayıs’ta işçilere reva gördüğü muameleyle zulümde maalesef Esad’ı bile geçmiştir.
Olaylar dün sabahın erken saatlerinden itibaren başladı.
Tonlarca biber gazı ve tazyikli su kullandı polis.
Oysa hükümetin abarttığı kadar sıkıntılı değildi Taksim Meydanı.
30-40 bin işçinin 1 Mayıs kutlamalarını hiçbir olay olmadan pekala kaldırabilecek durumda Taksim Meydanı halihazırda.
Ama hükümet adeta despotluğunun etksini test ederek dediğim dedik mantığıyla işçilere izin vermedi.
Oysa emekçilerin beklediği şey hükümetin teröristlere gösterdiği toleransın yalnızca binde biriydi.
Silahlı olmayan, üstelik 40 bin insanımızın kanına elleri bulaşmış teröristlere gösterilen toleransın binde biri pekâlâ işçilere de gösterilebilirdi.
Ama bu makul yolu tercih edeceğine hükümet, olayı germeyi seçti.
Binlerce emekçi Kandil’den gelseler, Habur’dan terörist kıyafetlerle girseler sözde çözüm sürecinin sekteye uğramasından korkan hükümet dün yapılanları belki de reva göremezdi işçilere.
Neticede hükümetin ateşe körükle gitmekte ısrar etmesiyle dün İstanbul tam bir savaş alanına döndü.
Üstelik işçiler Taksim’e ulaşamasınlar diye sabah saat 05.00’ten itibaren toplu taşıma araçlarının birçoğu durduruldu.
Yani hükümet sadece işçilere değil tüm İstanbullulara cezayı kesmiş oldu.
Bu yapılanın tek bir adı vardı, zulüm…
Ve bu zulüm demokrasilere asla yakışmayan bir şeydi.
Ama demek ki hükümete yakışan şey buydu.
İstanbul’da birkaç bin işçinin demokratik bir hak olan 1 Mayıs’ı kutlama girişimine her türlü baskıyla engel olan hükümetin Suriye’de eli kanlı teröristlere müdahale eden Beşar Esad’a söz söylemesine ne demeli?
Haddi aşmak mı, yoksa çifte standart mı?
Öyle ya İstanbul’da işçilere bayram yaptırma, biber gazı ve tazyikli suyla onları şiddet kullanarak dağıt, sonra da Beşar Esad’ı ülkesindeki ithal teröristlere müdahale ediyor diye eleştir ve O’na zalim de. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu…
Hükümet 1 Mayıs’ta işçilere reva gördüğü muameleyle zulümde maalesef Esad’ı bile geçmiştir.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Oyları hunharca bölün… / 23.03.2024
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023