23 Nisan çocukluğumuzun en sevinçli günleriydi. Ramazan ve Kurban bayramlarımızdan sonra çocukları en sıkı kavramayan bayramdı.
Yüzlerce, binlerce çocuk, meydanlarda hep bir ağızdan "Bugün yirmi üç nisan, neşe doluyor insan" diye haykırırdık.
Ancak bu günlerde biz büyüklerin kısa tartışmaların odağı haline getirdiği 23 Nisan'da çocuklarımız; bakışlarıyla, üzgün duruşlarıyla "bu gün 23 Nisan hüzün doluyor insan" diye haykırıyor olmalı.
Çocuklarımıza bağımsız ve egemen cumhuriyet olarak ülkemizin kuruluş ruhumuzu yaşatmamız gereken çocukların bayramını siyasi şova, iktidar ve devlet arasındaki hesaplaşma arenasına çevirdik.
Bizim çocukluğumuzda da aydınlar ve siyasetçiler benzer kısır tartışmalar yaparlar mıydı acaba?
Yaparlardı da transistörlü radyodan ve sınırlı sayıda gazetelerden çocuklara bu hırlamalarını duyuramadıkları için mi hatırlamıyoruz?
Ne iyiyiymiş meğer. Savaş psikolojisine iyice kendini kaptıran medyanın 23 Nisan bahanesi ile psikolojik savaşın parçası haline gelmesi yüzünden çatıdaki patırtıları sokaktaki çocuklar naklen izliyor.
İzledikçe yüzleri buruşuyor, gözleri ölgünleşiyor.
Çocuklarımız uçurumun kenarında birbirine dalaşan "devlet baba"larını hayretle izliyor.
Bir yandan Irak savaşı sonrası oluşan kaotik yapının Türkiye'yi dahi savuracak denli oluşturduğu boşluk.
Diğer yandan AB'nin Kıbrıs'ı yutma, Türkiye'nin bütünlüğünü sarsma tazyiki...
Bu sorunlara karşı Kuvay-ı Milliye ruhu ile göğüs germe mevkiinde olan Meclis, Cumhurbaşkanlığı, Ordumuz ve iktidar, tam aksine bir biri ile didişen düşmanlarımızı sevindiren ve cesaretlendiren bir görüntü veriyor.
ABD ve AB'nin küstahlıklarına karşı göğsü geniş olanlar bir birlerine karşı tahammülsüz.
Her zamankinden çok milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde yapay nedenlerle kavgaya tutuşmanın vebalini hiç düşünmezler mi?
Bıçak sırtında giden dış politika ve ekonomimizi millet desteği ile aşmak için seferber olması gereken iktidar, bu durumu milli güvenlik meselesi görmesi gereken Genelkurmay, devlet kurumları arasında birlik ve ahengi sağlaması gereken Cumhurbaşkanı, sorunları birlikte çözme iradesini ortaya koymak yerine, yel değirmenleri ile savaşıyor.
Devlet, CHP lideri Baykal'ın; iktidar, IMF'nin peşine takılmış gidiyor.
Sizin başka işiniz yok mu Allah aşkına? Enerjinizi yapay kavgalarla, iç sürtüşmelerle tüketmek yerine milletin meselelerini çözmeye harcasanız daha iyi olmaz mı?
Hem bu kavgaların değil millete, size bile faydasının olmadığını görmüyor musunuz?
"Başörtüsü" eksenli yasakçı zihniyetin ve yapay tartışmaların iktidarın kaybettiği puanları geri almasına yaramaktan başka bir işleri yok.
Yoksa birileri; Irak, Kıbrıs ve ekonomide ABD ve AB'ne teslim olan iktidarın kaybettiği itibarını iade etmek için mi düğmeye bastı?
Çünkü bugüne kadar yaşadıklarımız şunu gösterdi, kendini yasakların mağduru gösterenler, milletin gözünde büyüdü, yasakçılar unutulup gitti.
Korkarım bu gidişle yorgan (Türkiye) gidecek kavga bitecek.
Dilerim, kavgacılar o günleri beklemeden savaş baltalarını gömerler.
Yüzlerce, binlerce çocuk, meydanlarda hep bir ağızdan "Bugün yirmi üç nisan, neşe doluyor insan" diye haykırırdık.
Ancak bu günlerde biz büyüklerin kısa tartışmaların odağı haline getirdiği 23 Nisan'da çocuklarımız; bakışlarıyla, üzgün duruşlarıyla "bu gün 23 Nisan hüzün doluyor insan" diye haykırıyor olmalı.
Çocuklarımıza bağımsız ve egemen cumhuriyet olarak ülkemizin kuruluş ruhumuzu yaşatmamız gereken çocukların bayramını siyasi şova, iktidar ve devlet arasındaki hesaplaşma arenasına çevirdik.
Bizim çocukluğumuzda da aydınlar ve siyasetçiler benzer kısır tartışmalar yaparlar mıydı acaba?
Yaparlardı da transistörlü radyodan ve sınırlı sayıda gazetelerden çocuklara bu hırlamalarını duyuramadıkları için mi hatırlamıyoruz?
Ne iyiyiymiş meğer. Savaş psikolojisine iyice kendini kaptıran medyanın 23 Nisan bahanesi ile psikolojik savaşın parçası haline gelmesi yüzünden çatıdaki patırtıları sokaktaki çocuklar naklen izliyor.
İzledikçe yüzleri buruşuyor, gözleri ölgünleşiyor.
Çocuklarımız uçurumun kenarında birbirine dalaşan "devlet baba"larını hayretle izliyor.
Bir yandan Irak savaşı sonrası oluşan kaotik yapının Türkiye'yi dahi savuracak denli oluşturduğu boşluk.
Diğer yandan AB'nin Kıbrıs'ı yutma, Türkiye'nin bütünlüğünü sarsma tazyiki...
Bu sorunlara karşı Kuvay-ı Milliye ruhu ile göğüs germe mevkiinde olan Meclis, Cumhurbaşkanlığı, Ordumuz ve iktidar, tam aksine bir biri ile didişen düşmanlarımızı sevindiren ve cesaretlendiren bir görüntü veriyor.
ABD ve AB'nin küstahlıklarına karşı göğsü geniş olanlar bir birlerine karşı tahammülsüz.
Her zamankinden çok milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde yapay nedenlerle kavgaya tutuşmanın vebalini hiç düşünmezler mi?
Bıçak sırtında giden dış politika ve ekonomimizi millet desteği ile aşmak için seferber olması gereken iktidar, bu durumu milli güvenlik meselesi görmesi gereken Genelkurmay, devlet kurumları arasında birlik ve ahengi sağlaması gereken Cumhurbaşkanı, sorunları birlikte çözme iradesini ortaya koymak yerine, yel değirmenleri ile savaşıyor.
Devlet, CHP lideri Baykal'ın; iktidar, IMF'nin peşine takılmış gidiyor.
Sizin başka işiniz yok mu Allah aşkına? Enerjinizi yapay kavgalarla, iç sürtüşmelerle tüketmek yerine milletin meselelerini çözmeye harcasanız daha iyi olmaz mı?
Hem bu kavgaların değil millete, size bile faydasının olmadığını görmüyor musunuz?
"Başörtüsü" eksenli yasakçı zihniyetin ve yapay tartışmaların iktidarın kaybettiği puanları geri almasına yaramaktan başka bir işleri yok.
Yoksa birileri; Irak, Kıbrıs ve ekonomide ABD ve AB'ne teslim olan iktidarın kaybettiği itibarını iade etmek için mi düğmeye bastı?
Çünkü bugüne kadar yaşadıklarımız şunu gösterdi, kendini yasakların mağduru gösterenler, milletin gözünde büyüdü, yasakçılar unutulup gitti.
Korkarım bu gidişle yorgan (Türkiye) gidecek kavga bitecek.
Dilerim, kavgacılar o günleri beklemeden savaş baltalarını gömerler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014