24 Nisan 1920 TBMM’deki ilk konuşma
Paşa, Ankara Mebusu sıfatıyla ilk sözü Nisan’ın yirmi dördünde (1920) Cumartesi günü söylemiştir
10.06.2022 23:50:00





Paşa, Ankara Mebusu sıfatıyla ilk sözü Nisan'ın yirmi dördünde (1920) Cumartesi günü söylemiştir.
Bu hitabesini üçe ayırmıştı. Mondros Mütarekesi'nden Erzurum Kongresi'ne ve Erzurum Kongresi'nden 16 Mart 1920'ye kadar ve 16 Mart'tan Nisan'a kadar olan vekayii gösteriyordu. Bunların tafsilatı Birinci Meclis zabıtlarında vardır.
Nutuk şöyle başlıyordu:
"Muhterem milletvekilleri! Bugün içinde bulunduğumuz vaziyeti, Meclis-i âlinizin nazarında tamimiyle tecelli ettirebilmek için bazı beyanatta bulunmak istiyorum.
Vuku bulacak maruzatım birkaç devreye ayrılabilir. Birincisi; Mütareke'den Erzurum Kongresi'ne kadar geçen zaman zarfındaki ahvale dairdir.
İkincisi; Erzurum Kongresi'nden 16 Mart tarihine kadar, yani İstanbul'un düşmanlar tarafından işgal edildiği güne kadar, üçüncü safhası da; 16 Mart'tan bu dakikaya kadar olan ahvale dair olacaktır."
24 Nisan'daki konuşmasında Mustafa Kemal, Sait Molla'dan da bahseder:
"... Bu sıralarda bütün belediye başkanlarımıza İstanbul'da, İngiliz Muhipler Cemiyeti (İngiliz Dostları Derneği) kurulduğu ve her yerde derneğe katılarak İngilizlere yardım edilmesinin gereği konusunda Sait Molla imzası ile bir telgraf geldi.
Bu olayda hükûmetin ilgi derecesini ölçmek için Ferit Paşa'dan bilgi istedim ama hiçbir cevap alamadım.
Bilinmeyen kişiler tarafından başlatılan böyle düzensiz ve çeşitli siyasî maceralara yönelik girişimlerin, büyük felaketlere sebep olacağını anlayan ulus, Said Molla'nın çağrısını önemsemedi."
1. Meclis'in açılışının hemen ardından Mustafa Kemal, önemli bir hamle yapacaktır:
"... Maraş, Ayıntap ve Urfa'da Fransızlarla ciddi muharebeler oluyordu. Buralarda Kılıç Ali Bey çalışıyordu ve Fransız kuvvetlerini çekilmeye mecbur etmişlerdi.
Millî kuvvetler, yavaş yavaş nizamiye kıtaatiyle de takviye edildi. Fransızlar sıkı bir tazyik altında bulunuyordu.
Ben, söze karışarak, 'Paşam, işte o sırada General Gouraud bizi Beyrut'a kaçırdı. Macera malum, biliyorsunuz ya, Mayıs 1336 iptidalarında Ankara'ya geldik. Beraberimizde bir sivil Fransız da vardı.
Sabık mebus Haydar Bey'in (Van eski valisi) delaletiyle burada bir mülakat vukua geldi, sonra da Fransızların Suriye Fevkalade Komiseri namına Mösyö Duke geldi. Bu heyetle yirmi gün için bir de mütareke yaptınız' dedim.
Paşa, 'Evet öyle oldu. Bu mütareke Büyük Millet Meclisi'nde itirazata uğradı. Halbuki, mütarekeden maksadım, evvela Adana mıntıkasında kuvvetleri tanzim ve takviye için sükûnete muhtaç olduğumdandır.
Saniyen, büyük ve mühim bir siyasî faydayı kazanmak istedim. Yani, henüz İtilaf Devletleri'nce tasdik edilmemiş olan Büyük Millet Meclisi ve hükûmetinin memleketin mukadderatına ait bu mesailde doğruca Fransızlarla müzakerede bulunabilmesi idi.
Zira İtilaf Devletleri hep İstanbul Ferit Paşa hükûmetiyle görüşmekte ve bizimle bu gibi meselelerin müzakeresine yanaşmamakta idiler.
İşte Fransızlar ile Büyük Millet Meclisi ve hükûmetinin müzakereye girişmesi siyasî mühim bir nokta idi.
Ben bu heyete hemen Adana ve havalisini tahliye etmelerini teklif ettim. Bu hususta salahiyetleri olmadığını dermeyan ile salahiyet almak için Paris'e gitmeye mecbur olduklarını söylediler. Fransızlar bu mütarekeyi yalnız Adana için farz ile Zonguldak'ı işgal ettiler.
Ben bunu mütarekenin feshini mucip sebepten addederek, faaliyetimize devama karar verdim. Bu cihetle Fransızlarla anlaşmak bir müddet geri kaldı. Bütün bunları 9 Mayıs 1336 günü Meclis'in hafi celsesinde anlattım' dedi."
Bu arada, Kuvva hareketinin kahramanları da millî gazetelerde yer alıyordu:
"Hakimiyet-i Milliye gazetesinin 7 numara ve 6 Şubat 1336 tarihli nüshasında bu hanım hakkında yazılan kısmı aynen derce- diyorum: Maraş'ta Kayabaş mahallesinde sakin Bitlis defterdarının haremi hanım, Maraş'ta Avrupalıların ve yerli Ermenilerin iştirakiyle açılan mukatelede birçok Müslüman hanümanlarının sönmekte olmasından ve zavallı Müslüman ailelerinin her nevi tecavüz ve taarruz altında kan dökmeye mecbur kalmasından mütevellit ifrat-ı teessürle hanesinden açtığı mazgallardan İslam mahallafatına hücum eden düşman üzerine ateş açarak sabahtan akşama kadar müsademe etmiş ve sekiz kişiyi telef etmeye ve bir hayli mecruh verdirmeye muvaffak olmuştur.
Akşam üzeri karanlıktan bilistifade erkek elbisesiyle hanesini terk etmiş ve safları arasına karışarak Maraşlı kardeşlerimizin teşkil ettiği abide-i hamiyet ve besaleti tetviç etmiştir.
Osmanlılığın bu ulvi ve fedakâr kahramanını, Kuvva-yi Milliye'nin bu büyük ve mukaddes hemşiresini bütün mevcudiyetimiz ile tebcil ederiz."
"... Bu günlerde ilk siyasî heyetimiz, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi hükûmetinin hariç-i mesailinde ilk kararımız Moskova'ya bir heyet izamı idi. Vazifesi yeni Rusya ile irtibat tesis etmekti.
Buna Hariciye Vekili Bekir Sami Bey ve İktisat Vekili Yusuf Kemal Bey memur edildi. Aktedilecek muahedenin bazı esaslı maddeleri parafe edilmiş ise de (24 Ağustos 1336) her neden ise itilaf mümkün olmayan bazı cihetlerden dolayı tatbiki geri kalmıştı.
Moskova Muahedesi ismi verilen mukavele ancak 16 Mart 1337'de imza edilebilmiştir. Rusya ile aramız çok dostane idi.
Hatta bir aralık Rusya'dan gelen külliyetli Rus altınları ile memurin maaşatı verilmişti." (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eseri sh: 481)
Bu hitabesini üçe ayırmıştı. Mondros Mütarekesi'nden Erzurum Kongresi'ne ve Erzurum Kongresi'nden 16 Mart 1920'ye kadar ve 16 Mart'tan Nisan'a kadar olan vekayii gösteriyordu. Bunların tafsilatı Birinci Meclis zabıtlarında vardır.
Nutuk şöyle başlıyordu:
"Muhterem milletvekilleri! Bugün içinde bulunduğumuz vaziyeti, Meclis-i âlinizin nazarında tamimiyle tecelli ettirebilmek için bazı beyanatta bulunmak istiyorum.
Vuku bulacak maruzatım birkaç devreye ayrılabilir. Birincisi; Mütareke'den Erzurum Kongresi'ne kadar geçen zaman zarfındaki ahvale dairdir.
İkincisi; Erzurum Kongresi'nden 16 Mart tarihine kadar, yani İstanbul'un düşmanlar tarafından işgal edildiği güne kadar, üçüncü safhası da; 16 Mart'tan bu dakikaya kadar olan ahvale dair olacaktır."
24 Nisan'daki konuşmasında Mustafa Kemal, Sait Molla'dan da bahseder:
"... Bu sıralarda bütün belediye başkanlarımıza İstanbul'da, İngiliz Muhipler Cemiyeti (İngiliz Dostları Derneği) kurulduğu ve her yerde derneğe katılarak İngilizlere yardım edilmesinin gereği konusunda Sait Molla imzası ile bir telgraf geldi.
Bu olayda hükûmetin ilgi derecesini ölçmek için Ferit Paşa'dan bilgi istedim ama hiçbir cevap alamadım.
Bilinmeyen kişiler tarafından başlatılan böyle düzensiz ve çeşitli siyasî maceralara yönelik girişimlerin, büyük felaketlere sebep olacağını anlayan ulus, Said Molla'nın çağrısını önemsemedi."
1. Meclis'in açılışının hemen ardından Mustafa Kemal, önemli bir hamle yapacaktır:
"... Maraş, Ayıntap ve Urfa'da Fransızlarla ciddi muharebeler oluyordu. Buralarda Kılıç Ali Bey çalışıyordu ve Fransız kuvvetlerini çekilmeye mecbur etmişlerdi.
Millî kuvvetler, yavaş yavaş nizamiye kıtaatiyle de takviye edildi. Fransızlar sıkı bir tazyik altında bulunuyordu.
Ben, söze karışarak, 'Paşam, işte o sırada General Gouraud bizi Beyrut'a kaçırdı. Macera malum, biliyorsunuz ya, Mayıs 1336 iptidalarında Ankara'ya geldik. Beraberimizde bir sivil Fransız da vardı.
Sabık mebus Haydar Bey'in (Van eski valisi) delaletiyle burada bir mülakat vukua geldi, sonra da Fransızların Suriye Fevkalade Komiseri namına Mösyö Duke geldi. Bu heyetle yirmi gün için bir de mütareke yaptınız' dedim.
Paşa, 'Evet öyle oldu. Bu mütareke Büyük Millet Meclisi'nde itirazata uğradı. Halbuki, mütarekeden maksadım, evvela Adana mıntıkasında kuvvetleri tanzim ve takviye için sükûnete muhtaç olduğumdandır.
Saniyen, büyük ve mühim bir siyasî faydayı kazanmak istedim. Yani, henüz İtilaf Devletleri'nce tasdik edilmemiş olan Büyük Millet Meclisi ve hükûmetinin memleketin mukadderatına ait bu mesailde doğruca Fransızlarla müzakerede bulunabilmesi idi.
Zira İtilaf Devletleri hep İstanbul Ferit Paşa hükûmetiyle görüşmekte ve bizimle bu gibi meselelerin müzakeresine yanaşmamakta idiler.
İşte Fransızlar ile Büyük Millet Meclisi ve hükûmetinin müzakereye girişmesi siyasî mühim bir nokta idi.
Ben bu heyete hemen Adana ve havalisini tahliye etmelerini teklif ettim. Bu hususta salahiyetleri olmadığını dermeyan ile salahiyet almak için Paris'e gitmeye mecbur olduklarını söylediler. Fransızlar bu mütarekeyi yalnız Adana için farz ile Zonguldak'ı işgal ettiler.
Ben bunu mütarekenin feshini mucip sebepten addederek, faaliyetimize devama karar verdim. Bu cihetle Fransızlarla anlaşmak bir müddet geri kaldı. Bütün bunları 9 Mayıs 1336 günü Meclis'in hafi celsesinde anlattım' dedi."
Bu arada, Kuvva hareketinin kahramanları da millî gazetelerde yer alıyordu:
"Hakimiyet-i Milliye gazetesinin 7 numara ve 6 Şubat 1336 tarihli nüshasında bu hanım hakkında yazılan kısmı aynen derce- diyorum: Maraş'ta Kayabaş mahallesinde sakin Bitlis defterdarının haremi hanım, Maraş'ta Avrupalıların ve yerli Ermenilerin iştirakiyle açılan mukatelede birçok Müslüman hanümanlarının sönmekte olmasından ve zavallı Müslüman ailelerinin her nevi tecavüz ve taarruz altında kan dökmeye mecbur kalmasından mütevellit ifrat-ı teessürle hanesinden açtığı mazgallardan İslam mahallafatına hücum eden düşman üzerine ateş açarak sabahtan akşama kadar müsademe etmiş ve sekiz kişiyi telef etmeye ve bir hayli mecruh verdirmeye muvaffak olmuştur.
Akşam üzeri karanlıktan bilistifade erkek elbisesiyle hanesini terk etmiş ve safları arasına karışarak Maraşlı kardeşlerimizin teşkil ettiği abide-i hamiyet ve besaleti tetviç etmiştir.
Osmanlılığın bu ulvi ve fedakâr kahramanını, Kuvva-yi Milliye'nin bu büyük ve mukaddes hemşiresini bütün mevcudiyetimiz ile tebcil ederiz."
"... Bu günlerde ilk siyasî heyetimiz, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi hükûmetinin hariç-i mesailinde ilk kararımız Moskova'ya bir heyet izamı idi. Vazifesi yeni Rusya ile irtibat tesis etmekti.
Buna Hariciye Vekili Bekir Sami Bey ve İktisat Vekili Yusuf Kemal Bey memur edildi. Aktedilecek muahedenin bazı esaslı maddeleri parafe edilmiş ise de (24 Ağustos 1336) her neden ise itilaf mümkün olmayan bazı cihetlerden dolayı tatbiki geri kalmıştı.
Moskova Muahedesi ismi verilen mukavele ancak 16 Mart 1337'de imza edilebilmiştir. Rusya ile aramız çok dostane idi.
Hatta bir aralık Rusya'dan gelen külliyetli Rus altınları ile memurin maaşatı verilmişti." (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eseri sh: 481)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.