Şimdi 50+1 konusu gündem olunca, AKP kanadında bu konu artık tartışılmaya; anayasada değişmeyecek maddeye nasıl eklenir, nasıl eklenmez diye konuşulmaya başlandı. Tam böyle bir dönemde Sayın Bahçeli açıklamalarında direkt ittifaka vurgu yaparak "Bizim iktidarla olan ittifakımızı kimse yıkamaz" gibi bir cümle kullandı. Bahçeli'nin bu açıklamasından yola çıkarak şunu çok rahat söyleyebiliriz, demek ki Hüseyin Baş Bey'in "AKP-MHP kavgası resmen başlamıştır" tespiti çok doğrudur.
Şu an 50+1 konuşuluyor; ittifak diye bir şey yok ortada. 50+1 değişsin, iktidarın MHP'ye ihtiyacı kalmayacak. Tabi burada şöyle bir durum var; kalmayacak gibi görünüyor ama şu anda AKP'nin tek başına Meclis'te çoğunluğu sağlama imkânı yok. Pratikte parlamentoda gerekli çoğunluğu elde edemeyeceği için ya çok aksak bir anlayış yürüyecek; ya da parlamentoyu tamamen dışarı atan, devre dışı bırakan bir hükümet sistemine geçilecek. Meclis tam bir figüran hale gelecek. Başka bir görüş kendine başka ortaklar bulacak. Bu tartışma şöyle dursun. Sayın Hüseyin Baş Bey'in söylediği şeyin altını çok net çizmeliyiz ki; arka planda bizim görmediğimiz ve hoş olmayan bazı şeyler dönüyor olabilir. AKP ile MHP'nin et-tırnak misali görüntüsü aslında arka planda öyle değil. Bu durum, bunu gösteriyor.
Bu noktada Sayın Baş'ın şu vurgusu çok önemli; AKP yıllarca Fetullah Gülen hareketi mensupları ile bir ve beraber oldu, daha sonra da "Bunlar Fetö Örgütü'ymüş, bizi kandırdılar, yanıldık" diyerek bu örgüt devre dışı bırakıldı. Sonrasında başka camiaların, cemaatlerin ön plana çıkarıldığı görüldü. Fetö'cülerden boşalan bürokrasi ya farklı cemaatlere mensup insanlarla ya da MHP hareketi içerisinden gelmiş insanlarla dolduruldu. Yani AKP her dönemde bürokrasiyi birileriyle paylaştı; birilerini bürokraside ön plana çıkardı. Önce büyütüyor, sonra "Bu böyle olmaz" deyip aradaki anlaşmayı feshediyor, devamında da tekrar başka birisiyle bunu yapıyor.
AKP yola çıktığı ilk günden beri liyakat sahibi olan bürokratları işin başına getirseydi, o zaman hep sil baştan yapmazdık, bürokrasi işleyişi yap-boz tahtasına dönmezdi. Burada ülke kaybediyor. Biz öyle bir devlet sisteminin üzerinde çalışmalıyız ki; Ahmet, Mehmet, Ayşe veya Fatma'nın çalışması o sistemi değiştirmemeli, sistem kendi kendine yürümeli, herkes kendi kapasitesi kadar sisteme katkıda bulunmalı. Ama ne yazık ki ülkemizde böyle değil. Her bürokrat değiştiğinde yeni bir yapılanmaya gidiyoruz.
Biz 15 Temmuz'la çok şey kaybettik. Bugün bürokrasi ile hükümetin kavgasından yine çok şey kaybedilecek. Ama belki o kavga yanlışlıkların ortaya çıkmasına ve gerçekten ehil insanların bürokrasiye gelmesine vesile olacaksa; biz bu kavgadan vatandaş olarak memnun oluruz. Ama bu, ülkeye çok şey de kaybettirebilir.
Eğer bir iktidar hükümet olma yetkisini eline aldığı zaman bürokraside sil baştan yapıyorsa, ehil insanları değil de kendine ya da anlaştığı guruba yakın isimlerle dolduruyorsa; o gruptan, o hükümet idaresinden, o partiden ülkeye bir fayda gelmez. Ama ehil, vatan ve millet sevgisini her şeyin önünde tutan, liyakat sahibi insanları ön plana çıkarıyorsa; işte bu esas yapılması gerekendir. Vatandaş olarak bize düşen de liyakati, bireysel sadakatin önünde tutan bürokratlara öncelik verecek kişileri iktidara getirmektir.
Önümüzde yerel seçimler var. Bu kavgadan yola çıkarak, büyük ihtimalle AKP-MHP her tarafta ayrı ayrı girecekler ve karşılarına bilinen güçlü adaylar çıkartacaklar. CHP ile İyi Parti zaten böyle olduğunu söylemişti. Bağımsız Türkiye Partisi de 81 ilde ayrı ayrı iddialı isimlerle seçime gireceğini ifade ediyor. Her parti kendi amblemi ile sahaya çıkacağı için, partilerin toplumdaki güvenoyuna dönecek bu iş. Bu yerel seçimlerde alınacak yüzdeler sonraki siyaseti yapılandıracak ve kartlar yeniden karılacak, diye düşünüyorum.
Bu seçimde vatandaşlarımızın yerel adaylara önem vermeleri ama parti seçiminde de çok hassas davranmaları gerektiği düşüncesindeyim. Belki bu süreç bizi erken seçime bile götürebilir. Özellikle mecliste sandalyesi olmayan ve çözümü ortaya koyan yeni alternatifleri siyasette söz sahibi yapmak ülkemiz menfaatine olacaktır. Yerel seçimlerde -sözüm ona- "büyük partilere" "Biz sizi seçmeye mecbur değiliz!" şeklindeki bir mesaj Türkiye Cumhuriyeti'nin önünü açacaktır.
- Filmin sonuna kim karar verecek? / 08.11.2024
- Cumhuriyete sahip çık / 05.11.2024
- Cumhuriyet: Milletin iradesine sahip çıkmak / 04.11.2024
- Yaşayacak vatan bile bulamayız! / 30.10.2024
- Türkiye'nin üniter yapısı tehdit altında / 29.10.2024
- Toplumun geleceği tehdit altında mı? / 25.10.2024
- Bize neler oluyor? / 16.10.2024
- Toplumsal değerlerin erozyonu: Sessiz bir işgalin hikâyesi / 14.10.2024
- Ortadoğu'da kan gölü ve çıkış yolu / 06.10.2024