Bir Türk vatandaşının Almanya’ya yapacağı ziyaret için vize alamaması ile başlayan gerginlik devam ediyor. 27 AB ülkesinde yapılan bir araştırmaya göre, hiçbir AB ülkesi temelde Türk vatandaşlarına vize vermek istemiyor. Bu araştırma, Birliğe girmek için uğraştığımız yarım asrı geçen süreçte neden halen kapıda bekletildiğimizi göstermekte...
Temelinde Hıristiyan birliği olan Avrupa Birliği’nin Müslüman Türkiye’ye olan yaklaşımı aslında inançların mücadelesinin halen devam ettiğini de doğrulamakta. Prof. Dr. Haydar Baş tarafından defalarca dile getirilen, “AB ülkeleri ile aramızda inanç temelli bir medeniyet farklılığımız var ve bu sebeple bizi aralarına almazlar” tespiti bugün bir kez daha doğruluğunu ispatlamıştır.
Üye olmayacağımız, daha doğrusu olamayacağımız yetkili ağızlardan defalarca ifade edilmesine rağmen Türkiye, vaatler ile oyalanmakta.
Bu oyalama, birliğe üye olan ve ya aday hiçbir ülkeden istenilmeyen tavizlere dönüşmüş. Son AB ilerleme raporunda, yine siyasi tavizlerden bahsedilmiştir. Heybeliada Ruhban Okulu, Kıbrıs, Kürt vatandaşlarımızın hakları, azınlıklar konusu yine tavsiyeler şeklinde iyileştirilmesi talep edilen başlıklardır. Üyelik bahanesi ile kapıda bekletilen Türkiye, talepler ve tavsiyeler şeklinde sıralanan başlıklar ile aslında Batının istediği noktaya taşınmaktadır.
Bugüne kadar AB istiyor diye Meclisimizden çıkarılan kanunlar maalesef birliğe girmemize yetmediği gibi, Türk milletine de pek hayır getirmemiştir. AB Bakanı Egemen Bağış, önümüzdeki dönemde bir rapor daha çıkacağını ve ondaki eleştirilerin dikkate alınmayacağını belirtti.
Bağış, AB’nin hasta olduğunu ama reçetesine uymaya devam edeceğimizi de ilave etti.
Hasta tespiti doğrudur. Zira AB ciddi bir ekonomik krizdedir ve üye devlet halkları Birlikten çıkmanın hesabındadır. Türkiye bu hasta gövdeye takma kol olmaya dahi layık görülememektedir. Bu hasta gövdenin bize faydası olmayacağı da belli.
Dikkate almadığımız ve fakat Batının hiç unutmadığı “inanç farkı” bizi daima “öteki” göstermekte. Tüm bu gelişmelere rağmen, hasta adamın isteklerini yerine getirmenin ne derece doğru olacağı da düşünülmesi gereken bir konudur. AB dağılma sürecinde dahi bizi arasına kabul etmemekte ve hiçbir zaman etmeyecektir.
Temelinde Hıristiyan birliği olan Avrupa Birliği’nin Müslüman Türkiye’ye olan yaklaşımı aslında inançların mücadelesinin halen devam ettiğini de doğrulamakta. Prof. Dr. Haydar Baş tarafından defalarca dile getirilen, “AB ülkeleri ile aramızda inanç temelli bir medeniyet farklılığımız var ve bu sebeple bizi aralarına almazlar” tespiti bugün bir kez daha doğruluğunu ispatlamıştır.
Üye olmayacağımız, daha doğrusu olamayacağımız yetkili ağızlardan defalarca ifade edilmesine rağmen Türkiye, vaatler ile oyalanmakta.
Bu oyalama, birliğe üye olan ve ya aday hiçbir ülkeden istenilmeyen tavizlere dönüşmüş. Son AB ilerleme raporunda, yine siyasi tavizlerden bahsedilmiştir. Heybeliada Ruhban Okulu, Kıbrıs, Kürt vatandaşlarımızın hakları, azınlıklar konusu yine tavsiyeler şeklinde iyileştirilmesi talep edilen başlıklardır. Üyelik bahanesi ile kapıda bekletilen Türkiye, talepler ve tavsiyeler şeklinde sıralanan başlıklar ile aslında Batının istediği noktaya taşınmaktadır.
Bugüne kadar AB istiyor diye Meclisimizden çıkarılan kanunlar maalesef birliğe girmemize yetmediği gibi, Türk milletine de pek hayır getirmemiştir. AB Bakanı Egemen Bağış, önümüzdeki dönemde bir rapor daha çıkacağını ve ondaki eleştirilerin dikkate alınmayacağını belirtti.
Bağış, AB’nin hasta olduğunu ama reçetesine uymaya devam edeceğimizi de ilave etti.
Hasta tespiti doğrudur. Zira AB ciddi bir ekonomik krizdedir ve üye devlet halkları Birlikten çıkmanın hesabındadır. Türkiye bu hasta gövdeye takma kol olmaya dahi layık görülememektedir. Bu hasta gövdenin bize faydası olmayacağı da belli.
Dikkate almadığımız ve fakat Batının hiç unutmadığı “inanç farkı” bizi daima “öteki” göstermekte. Tüm bu gelişmelere rağmen, hasta adamın isteklerini yerine getirmenin ne derece doğru olacağı da düşünülmesi gereken bir konudur. AB dağılma sürecinde dahi bizi arasına kabul etmemekte ve hiçbir zaman etmeyecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018