Katrina Kasırgası, Hollywood rüyasıyla tanıdığımız süper güç ABD'nin gerçek yüzünü gözler önüne serdi.Ulusal güvenliğinin tehdit altında olması ve demokrasi gerekçeleriyle dünyanın en ücra köşesine dahi operasyon yapma yetkisini kendisine veren ABD'nin, kendi içinde yaşadığı bir probleme çözüm bulamaması, ihmalkar davranması, müdahalede gecikmesi, hatta ayrımcılık yapması "hangi ulusal güvenlik" ve de "hangi demokrasi" sorularını da beraberinde getirdi.Zira kendisine faydalı olamayanın, başkasına faydası olması beklenemez.Şimdi Katrina Kasırgası sonrası, haber ajanslarının aktardığı kadarıyla ABD'deki manzaraya bir göz atalım:Kasırgadan haberdar olan 1 milyon civarında kişi, bölgeyi önceden terk etti ve civar eyaletlerde otellere vs. yerleşti, ama gücü yetmeyen ve çoğunluğu "siyah" olan ABD'liler acziyet içinde yerlerinde beklemek zorunda kaldı. Göz göre göre ölümü beklediler. Şu ana kadar 10 bine yakın insanın ölmüş olabileceği söyleniyor, ama felaketin büyüklüğüne bakılırsa, gerçek rakamlar 50 binin altında değil.Kasırga öncesi güzelliğiyle herkesi büyüleyen ve "Caz müziğinin merkezi" olan New Orleans kenti şimdi tam bir hayalet şehir görünümünde.Kentte açlığın yanı sıra korkunç bir yağma var ve anarşi, tecavüz, cinayet vakaları önlenemiyor. Kente çeteler hakim. Silahlı çatışmalar yaşanıyor. Eskiden caz müziğinin hakim olduğu kentte şimdi silah sesleri var.Sığınaklarda bile tecavüz ve cinayet vakaları yaşanıyor.Sosyologlar, "şu an kentte orman kanunları hakim" diyorlar.Kentte güvenliğin sağlanması için ateş etme ve öldürme yetkisine sahip M-16 otomatik silahlarla donatılmış 300 asker yerleştirildi. 40 bin vatandaşımızı katleden PKK terörüne karşı, "silahlı mücadele çözüm değildir" diyen ABD'nin, bırakın terörü, kendi vatandaşına karşı aldığı önlem oldukça dikkat çekici. Sulara gömülen kentin Belediye Başkanı'nın yardım çağrılarına çok geç kalındı. Mağdur durumda olanlar için ne yeterli otobüs bulunabildi ne de yetecek kadar gıda maddesi.Halk, sığınacak yer, su ve yemek bulmakta güçlük çekiyor.Siyah hakları savunucusu Randall Robinson'ın, New Orleans'taki kasırga kurbanı siyahların, yaşamlarını sürdürebilmek için "cesetleri yemeye başladığı" yönünde haberler geldiğini söylemesi de açlığın ve mağduriyetin boyutunu gözler önüne serdi.Mağdur olanların çoğunluğunun siyah olması, geciken yardımların ve umursamazlığın ırkçılığa bağlanmasına neden oldu. Zaten ABD Başkanı Bush da kameralar önünde ihmal ettiğini itiraf etti."Siyahlar, George Bush'un umurunda değil. Bu ülke, fakirlere, siyahlara mümkün olduğunca yavaş yardım etmek üzere kurulmuş bir yer" gibi yorumlar televizyon ekranlarında yapılmaya başlandı.Her ne kadar ABD'nin siyah Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ırkçılık yapıldığını reddetse de ABD halkı aynı kanaatte değil, çünkü ırkçılığı ve de ayrımcılığı pratik olarak yaşıyor.New Orleans Belediye Başkanı Ray Nagin, başta Bush olmak üzere herkesle görüştüğünü, ancak olayı küçümsediklerini ifade etti. Nagin, "Her gün gecikiyoruz. İnsanlar ölüyor. Her gün yüzlerce insan ölüyor. Başkan Bush'un, Air Force One'la New Orleans üzerinden uçarak değil, bölgeye gelip gezmesini istediğimizi kendisine bildirdik" açıklamasını yaptı.Yetkililerin açıklamasına göre bu felaket önceden bilinmesine rağmen, ABD oldukça hazırlıksız yakalandı ve olayı fazla önemsemedi.Bu olayı takip ederken, ister istemez aklıma Titanik faciası geldi. Gemi oldukça büyük, yolcu sayısı ise fazla. Ama kurtarma filikaları oldukça sınırlı. Gemi batmaya başladığında birinci sınıf yolcular filikalara bindirilip kurtarılıyor, fakir olanlar ise kargaşa yaratmasın diye kilitleniyor. Neticede birinci sınıfların çoğu kurtarılıyor, ama sınıf olamayanlar Titanik ile sulara gömülüyor.İşte Batıda asla değişmeyen zihniyet. Ne de olsa temelinde "insan insanın kurdudur" anlayışı var. Yaşanan son olaylara bakılırsa, hangi makyajı kullanırsa kullansın Batı'nın zihniyeti asla değişmiyor.Katrina sonrası yaşananlar, teknolojiye sahip olmanın, hatta süper güç olmanın "medeni olmak" anlamına gelmediğinin ispatıdır.Ülkemizde yaşanan Marmara depremi sonrası, toplumumuz içinde yaşanan yardımlaşma, özveri, hiçbir anarşi olayı olmaması, birlik ve beraberlik, kenetleşme sahip olduğumuz medeni değerleri, kültürümüzün üstünlüğünü ortaya koymaktadır.Gelin sahip olduğumuz bu değerleri teknoloji ile yüceltip, haksızlıklarla dolu olan dünyanın özlediği adalet ve barışı bütün dünyaya hakim kılalım.
Murat Çabas / diğer yazıları
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024