ABD, dünyaya nizamat vermek için hiçbir nizamnameyi dinlemiyor. Gizli açık, tehditkar stratejik her yöntemi konjonktüre göre devreye alıyor. Bildiğini okuyor.
Dünya, nasıl bu kadar başıboş; can, mal, namus, din ve vicdan emniyetinden nasıl bu kadar yoksun olabilir, diye sormayın. Zira bunun cevabını Prof. Dr. Haydar Baş bey verdi: Ne zaman ki, Türk inisiyatifi dünya coğrafyasından çekiliverdi; işte asıl o zaman insanlık, can, mal, namus, din ve vicdan emniyetinden yoksun kalmaya başladı.
Şimdi elinizi vicdanınıza koyup düşünün.
Ortadoğu'da son iki, üç, beş, on yıl içinde hergün can üstüne can alan, çoluk-çocuk demeden sivilleri katleden kim?
Hoşgörü havarisi Hristiyan falanjistlerle diyalog halinde Sabra ve Şatilla'da 800-900 masum Filistinli sivilin katledilmesinden bahis açmıyorum. O katliamın kasabı Şaron'un yargılanmaya bile gerek duyulmadan şu anda İsrail'in başında bulunmasına da birşey söylemiyorum.
Henüz önceki gün 9 tane sabi çoluk-çocuğu kimin katlettiğini soruyorum.
Bu acaba en acil tehdit, en öncelikli terör değil mi?
Şu ABD'nin Kuzey Irak konusundaki ham ısrarının arkasında kesinlikle Saddam olamaz. Saddam kendi halinde akılllı-akılsız bir kabadayı. Herkes gibi çöplüğünde ötüp duruyor. İnsanı ile de öyle çook fazla zoru yok; medyaya yansıyan görüntülere bakılırsa halkıyla azbuçuk da bütünleşmiş.
Hatta Irak'ta asıl ölüm olayları BM ambargosu sebebiyle yaşanıyor. BM ambargosunun başlangıcından bu yana kadın ve çocuklar başta olmak üzere 1 milyon 825 bin insanın öldüğü resmi raporlarda ifade ediliyor.
Şimdi tekrar elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün; bu Saddam mı öncelikli tehlike, yoksa artık hergün üç-beş sivili kendi evinin ortasında öldürmeyi gelenek edinmiş Şaron mu?
ABD'nin Kuzey Irak planına bir de bu açıdan bakın lütfen.
ABD'ye Başbakanlık koltuğunu bana ayarlarsanız Kuzey Irak'ta tetikçiliğinizi yaparım, diyecek kadar koltuk ihtirasına tutulmuş Ankara'daki politik kadının halini, vicdanlarınız birkez daha tartsın.
Bir ana olarak, bir baba olarak, bir çocuk olarak vicdanlarınıza dönüp bakın.
Dolayısıyla ABD'nin hesabı terör veya öncelikli tehdit filan olamaz.
ABD'nin hesabı, ekonomik gücü bitirilmiş Türkiye'nin mücavir alanlarına konuşlanarak "tüm olumsuzluklara rağmen hala tarihi ve kümtürel coğrafyasında potansiyel bir tehdit olarak algılanan geleceğin Türk inisiyatifi"ni şimdiden dağıtmaktır.
Bu iş, Rumsfeld, Perle, Abromowitz gibi ABD'li diplomatların yanısıra bir ara onlara uğrayan AKP Başkanı Tayyip Erdoğan'ın sürç-i lisan kabilinden ağızlarından kaçırdıkları "Kürdistan" karton devleti ile sınırlı bir manevra değildir.
Oyun daha büyüktür ve tüm Türkiye'ye oynanmaktadır.
Bu oyunda ABD, AB ve IMF, konjonktüre göre paslaşmakta, senaryoya göre misyon üstlenmektedirler.
Bu bağlamda, Türk ekonomisinin çökertilmesinin de bu büyük oyunun bir gereği olduğu hatırdan elbette geçmektedir.
Nitekim, ABD'nin meşhur borsa batakçısı George Soros'un Mart ayının başında Sabancı Üniversitesi'nde "Türkiye'nin stratejik konumu nedeniyle en iyi ihracat ürünü ordusudur" ifadesi bilerek kullanılmıştır, bir.
Hemen bir hafta sonrasında ABD Ankara Büyükelçisi Robert Pearson'ın "ABD, IMF'nin Türkiye'ye 35 milyar dolar yardım yapmasına yardımcı oldu. Bunun 17 milyar doları, ABD'de vergi ödeyenlerce karşılandı. Bu parayı vermek için ABD vatandaşları ekstra vergi ödemeyi kabul etmişlerdir'' beyanatı da, Soros'un beyanatının ikinci karesidir.
Etek giyen kimi siyasetçilerin, bu beyanatlar ve gelişmeler karşısında, bana başbakanlık verirseniz Kuzey Irak'ta tetikçiliğinizi yaparım, teklifine belki bir yol bulunsa da, pantolonlu politikacılarımızın teslimiyete varan tepkisizliğine hiçbir izah bulunamaz.
Dolayısıyla Türkiye'nin geleceği için, yepyeni ve çook güçlü milli bir irade, milli bir siyaset kaçınılmazdır.
BTP'den başka böyle bir projesi, böyle bir söylemi olan varsa bize de söylesin.
Yoksa hep beraber BTP'de buluşalım; Türkiyemiz için, geleceğimiz için.
Dünya, nasıl bu kadar başıboş; can, mal, namus, din ve vicdan emniyetinden nasıl bu kadar yoksun olabilir, diye sormayın. Zira bunun cevabını Prof. Dr. Haydar Baş bey verdi: Ne zaman ki, Türk inisiyatifi dünya coğrafyasından çekiliverdi; işte asıl o zaman insanlık, can, mal, namus, din ve vicdan emniyetinden yoksun kalmaya başladı.
Şimdi elinizi vicdanınıza koyup düşünün.
Ortadoğu'da son iki, üç, beş, on yıl içinde hergün can üstüne can alan, çoluk-çocuk demeden sivilleri katleden kim?
Hoşgörü havarisi Hristiyan falanjistlerle diyalog halinde Sabra ve Şatilla'da 800-900 masum Filistinli sivilin katledilmesinden bahis açmıyorum. O katliamın kasabı Şaron'un yargılanmaya bile gerek duyulmadan şu anda İsrail'in başında bulunmasına da birşey söylemiyorum.
Henüz önceki gün 9 tane sabi çoluk-çocuğu kimin katlettiğini soruyorum.
Bu acaba en acil tehdit, en öncelikli terör değil mi?
Şu ABD'nin Kuzey Irak konusundaki ham ısrarının arkasında kesinlikle Saddam olamaz. Saddam kendi halinde akılllı-akılsız bir kabadayı. Herkes gibi çöplüğünde ötüp duruyor. İnsanı ile de öyle çook fazla zoru yok; medyaya yansıyan görüntülere bakılırsa halkıyla azbuçuk da bütünleşmiş.
Hatta Irak'ta asıl ölüm olayları BM ambargosu sebebiyle yaşanıyor. BM ambargosunun başlangıcından bu yana kadın ve çocuklar başta olmak üzere 1 milyon 825 bin insanın öldüğü resmi raporlarda ifade ediliyor.
Şimdi tekrar elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün; bu Saddam mı öncelikli tehlike, yoksa artık hergün üç-beş sivili kendi evinin ortasında öldürmeyi gelenek edinmiş Şaron mu?
ABD'nin Kuzey Irak planına bir de bu açıdan bakın lütfen.
ABD'ye Başbakanlık koltuğunu bana ayarlarsanız Kuzey Irak'ta tetikçiliğinizi yaparım, diyecek kadar koltuk ihtirasına tutulmuş Ankara'daki politik kadının halini, vicdanlarınız birkez daha tartsın.
Bir ana olarak, bir baba olarak, bir çocuk olarak vicdanlarınıza dönüp bakın.
Dolayısıyla ABD'nin hesabı terör veya öncelikli tehdit filan olamaz.
ABD'nin hesabı, ekonomik gücü bitirilmiş Türkiye'nin mücavir alanlarına konuşlanarak "tüm olumsuzluklara rağmen hala tarihi ve kümtürel coğrafyasında potansiyel bir tehdit olarak algılanan geleceğin Türk inisiyatifi"ni şimdiden dağıtmaktır.
Bu iş, Rumsfeld, Perle, Abromowitz gibi ABD'li diplomatların yanısıra bir ara onlara uğrayan AKP Başkanı Tayyip Erdoğan'ın sürç-i lisan kabilinden ağızlarından kaçırdıkları "Kürdistan" karton devleti ile sınırlı bir manevra değildir.
Oyun daha büyüktür ve tüm Türkiye'ye oynanmaktadır.
Bu oyunda ABD, AB ve IMF, konjonktüre göre paslaşmakta, senaryoya göre misyon üstlenmektedirler.
Bu bağlamda, Türk ekonomisinin çökertilmesinin de bu büyük oyunun bir gereği olduğu hatırdan elbette geçmektedir.
Nitekim, ABD'nin meşhur borsa batakçısı George Soros'un Mart ayının başında Sabancı Üniversitesi'nde "Türkiye'nin stratejik konumu nedeniyle en iyi ihracat ürünü ordusudur" ifadesi bilerek kullanılmıştır, bir.
Hemen bir hafta sonrasında ABD Ankara Büyükelçisi Robert Pearson'ın "ABD, IMF'nin Türkiye'ye 35 milyar dolar yardım yapmasına yardımcı oldu. Bunun 17 milyar doları, ABD'de vergi ödeyenlerce karşılandı. Bu parayı vermek için ABD vatandaşları ekstra vergi ödemeyi kabul etmişlerdir'' beyanatı da, Soros'un beyanatının ikinci karesidir.
Etek giyen kimi siyasetçilerin, bu beyanatlar ve gelişmeler karşısında, bana başbakanlık verirseniz Kuzey Irak'ta tetikçiliğinizi yaparım, teklifine belki bir yol bulunsa da, pantolonlu politikacılarımızın teslimiyete varan tepkisizliğine hiçbir izah bulunamaz.
Dolayısıyla Türkiye'nin geleceği için, yepyeni ve çook güçlü milli bir irade, milli bir siyaset kaçınılmazdır.
BTP'den başka böyle bir projesi, böyle bir söylemi olan varsa bize de söylesin.
Yoksa hep beraber BTP'de buluşalım; Türkiyemiz için, geleceğimiz için.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019