Rabbınızın taatiyle ruhunuzu bezeyin. Onun kapısından ayrılmayın. Ondan yüz çevirmeyin.. Tevbenizi bozmayın.. gece gündüz Allah(C.C.)'a yalvarmaktan bıkmayın.. Çünkü rahmet kapıları ancak bu yolda açılır. Hakiki saadeti bu yolda bulmanız mümkündür.. Şu bataklık âleminden ulvi ruhani âleme bu yoldan gitmeniz kabildir. Hakka vuslat bu yoldadır. Rahat, huzur ve selâmet evine buradan girilir.. öyle bir selâmet evi ki, her çeşit binek oradadır.. Bu nimetlerden bıkmaz, usanmaz, bol bol yer içersiniz. O yerde sizin arkadaşlarınız peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihler olur. Allah(C.C.) cümlemize nasip etsin.İnsan, başına bir iş gelirse.. Önce, kendi kendine kurtulmaya çabalar.. Muvaffak olamayınca, etraftan yardım istemeye koyulur.. Padişahlara gider; rütbe sahiplerine yalvarır.. Zenginlere koşar.. Hâl sahiplerine gider; dua ister, himmet ister... Eğer hasta ise doktora gider; şifa arar. Bununla da kurtulamayacağını anlayınca, Allah(C.C.)'a döner.Eğer kendi işini yapabilseydi, halka dönmeyecekti... İşini halkta bitirebilseydi; Hakka dönmezdi.. Burada da arzusu biraz geç kalmaya başlar; fakat, gidecek başka hiç bir yeri kalmamıştır.. Durur yalvarmaya başlar.. Dua eder; sena eder, ihtiyaçlarını teker teker sayar; yalvarır.. Bunları yaparken, bir yandan reddolunmaktan korkar; bir yandan da, isteği yerine geleceğini ümid ederek sevinir... Son, son bu hâlden de usanır; yaptığı dua ve niyazın işe yaramadığını zanneder... Bu kerre dua da dahil herşeyi bırakır... Saf, temiz bir hâlde beklemeye başlar.. Bu kez kader-i ilâhi (Allah(C.C.)'ın emri) ne ise o zuhura gelir.. Olacak olur... herşeyde Allah(C.C)'ın kudretini, kuvvetini sezer. Hareket, sükûn.. her ne varsa, ondan olduğunu anlar. Hayır, şer, iyilik, kötülük, vermek, almak, genişlik darlık, ölmek, dirilmek, izzet, zillet, bunların hepsinin Haktan geldiğini manâ gözüyle görür..Bu hâlleri görür.. Ve bu halinde süt anasının elindeki çocuk gibi olur.. Yıkayıcı elindeki meyite çocuk gibi olur... Yıkayıcı elindeki meyite benzer; kendinden bihaber.. Onlar istediğini yapar.. Velhasıl, bir top gibi olur, gayri ihtiyari sağa sola yuvarlanır... Bukalemun gibi renkten renge geçer... Ne kendisi için, nede başkası için. hiçbir hareket yapamaz. Hakkın işinden başka şey görmez. Gözü onu görür; kulağı ondan işitir. Başka bir şey görse veya işitse, onun için görür ve onun için işitir. Onun nimetiyle ve ona yakın olmakla refahlar... Bu halle güzelleşir. Bununla hoş olur.. Sakinleşir. Herhalde Hak'la mutmein olur... Onun sözüyle ünsiyet heyda eder. Ondan başka herşeyden çekinir ve hoşlanmaz. Daima onun zikrine koşar. Ve öylece kalmak ister.. Bu halde kendinde yükseklik duyar. Kuvvetini Hak'tan alır... Ona tevekkül eder. Yolunu onun marifet nuru ile bulur. Onunla giyer, onunla kuşanır... Böylece Hakkın çeşitli ilimlerini öğrenir. Onun kudretiyle şereflenir. Ondan öğrenir. Onun kudretiyle şereflenir. Ondan işitir. Ona yaklaşır. Dua eder, hamdeder. Öylece kalır...MANEVİ ÖLÜMHalkın malına göz dikmez, onların elindekinden kendini müstağni kılarsan, kötü isteklerin ölmeye başlar. Böylece olunca hiçbir kötülüğe karşı meyii kalmaz. Bunlar hep Allah'ın yardımı ile olur... Bu inayet ve yardım sayesinde öyle bir hayata kavuştursun ki ondan sonra ölüm yoktur. Bundan bulacağın zenginlik tükenmez; verilen alınmaz.. Rahatın bozulmaz... Hiçbir sevdiğinden mahrum olmazsın.. Öğrendiğini unutmak sonundan korkmazsın. Bu yeni varlıkla bambaşka bir aleme geçersin; saadeti bitmez, tükenmez... Sultanlığın bir türlü sonu gelmez.. Yüksekliği bir türlü nihayete ermez. Burada yalnız tazim olunur; tahkir olunmazsın.Çünkü sende artık bir meniyet vardır... Ve doğruluk zatında mevcuttur. Söylediğin hak, yaptığın doğrudur. Sen artık eşsiz bir cevher haline gelmişsin. Tekle tek, birle bir olmuşsun... Gizlinin gizlisi, sırrın sırrı oldun; yetmez mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.