11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kısa süre önce CHP'li bir vekille yaptığı görüşmede, 'Bizim partililer size oy vermez' sözü üzerine, Abdullah Gül'ün, "Niye vermesinler, Tayyip'e mi verecekler? Kemal Bey'in kazanma şansı yok. Bu ismi konuşulanların hiçbiri olmaz. Bu makam çocuk oyuncağı değil" ifadelerini kullandığı iddia edildi.
Bugün Abdullah Gül'ün 'Bana niye oy vermesinler' sorusuna cevap vermeye çalışalım.
Her şeyden önce milletin büyük çoğunluğu, 20 yıldır iktidarda olan AKP'den yaka silkerken, cumhurbaşkanlığı makamına AKP'nin kurucularında birini oturtmak, sadece CHP'lilere değil, 20 yıldır yapılan seçimlerde bir kez bile AKP'ye oy vermemiş herkese çok ağır gelir ve büyük hazımsızlık oluşturur.
Bunun için Abdullah Gül'e AKP'den ve icraatlarından rahatsız olan hiç kimse oy vermez.
Abdullah Gül, cumhurbaşkanlığı döneminde TBMM tarafından kabul edilen 886 yasanın 882'sini onaylayarak büyük bir rekora da imza attı.
Önüne gelen yasalarda onaylama oranı yüzde 99.54 oldu. Yalnızca 4 yasayı geri gönderdi.
Yani sözün özü cumhurbaşkanlığı döneminde Abdullah Gül, AKP hükümetinin 'yeminli' noteri gibi çalıştı.
Önüne gelen yasaları desteklemiyorsa, neden önüne konulan yasaları itirazsız onayladı?
Bu onay yüzdesi AKP'nin çıkardığı yasalara, ortaya koyduğu icraatlara Abdullah Gül'ün köklü bir itirazının olmadığının göstergesidir.
Bu gerçeği gören seçmen çoğunluğu Gül'e asla oy vermeyecektir.
Bilinmesi gereken en önemli husus, milletin sadece isim değişikliği değil, köklü bir değişim bekliyor olmasıdır.
AKP gitsin yerine aynı icraatları yapacak başka isimli bir siyasi partinin gelmesi milletin istediği değildir. Ya da Tayyip Erdoğan'ın yerine yıllardır hep aynı kulvarda politika yapmış, temel konularda aynı düşünce yapısına sahip Abdullah Gül'ün seçilmesi de milletin istediği değildir.
Ancak, tam 30 Ağustos'ta 'Bugün 30 Ağustos, hamdolsun hasta değilim' diyerek sahne alan Abdullah Gül, muhalefetin, özellikle de altılı masanın adayın kim olacağına karar vermeye hazırlandığı bu dönemde seçenek olmak için öne çıktı.
30 Ağustos'ta bir videoyla milli bayramlara katılmadığı konusundaki eleştirilere yanıt veren Abdullah Gül'ün bu açıklaması altılı masada oturan bazı liderlere yakınlığıyla bilinen gazetelerde birinci sayfadan 'olumlu' değerlendirmeler eşliğinde sunuldu.
Bu durum bundan sonraki ilk toplantısını 2 Ekim'de gerçekleştirmesi beklenen altılı masada artık Abdullah Gül'ün adaylığının ciddi ciddi gündeme geleceğinin işaretlerinden biridir.
Olmaz ama, olur da özellikle Deva ve Gelecek partilerinin bastırmasıyla Abdullah Gül'ün adaylığına yeni bir Ekmeleddin İhsanoğlu hezimeti yaşanmasına neden olabilir.
Bir Cumhuriyet Bayramı gününde, 29 Ekim 2004'te papa heykelinin dizi dibinde Avrupa Birliği (AB) Anayasası'na Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül imza atmıştı.
Milletin çoğunluğu Erdoğan'ın istemediği gibi Abdullah Gül'e istemiyor.
Ancak şu bir gerçek ki, küresel güçler Türkiye'nin başında tanıdık bir yüz, yani Erdoğan olmayacaksa Gül olsun istiyorlar.
Bakalım Türkiye'de siyaset milletin istediği yönde mi gelişecek, yoksa küresel güçlerin istediği yönde mi?
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024