Hangi birimiz birbirimize karşı adil davranıyoruz? Herkesin kendi adaletini kendisinin kurmaya çalıştığı dünyamızda adaletsizlikler karşısında neler yapıyoruz?
Bir ülkenin vatandaşı olarak kendi haklarımızı devletten nasıl isteme hakkını kendimizde görüyor ve devletimizin uluslararası alanda uğradığı adaletsizlikler karşısında ne tepki veriyoruz?
Dünyanın çivisinin çıktığını söylerken gevşeyen yerlere çivi çaktığınız oldu mu ?
Amerika'dan adalet bekleyenler, Avrupa'nın adaletine kendini monte edenler, kendilerinde olmadığı halde bazı kişi ve kurumları adaletsizlikle suçlayanlar kendi adalet anlayışları karşısında nasıl bir psikolojik hale bürünüyorlar(!)
Ortadoğu'da Filistinlilere yapılan adaletsizliklere hangi pencereden bakıyorsunuz, Çeçenistan'da Rus güçlerinin gayri ahlaki uygulamaları hakkında ne tavır sergiliyorsunuz, Kafkaslar ve Balkanlar'daki Müslümanlara yönelik sindirme operasyonlarını ne şekilde yorumluyorsunuz, Avrupa ve Amerika'da Türk diyasporanın maruz kaldığı ikili uygulamalara ne tepki veriyorsunuz,
Onların adalet anlayışlarını sorgulamadan kabul mü ediyorsunuz yoksa kendi adli sürecinizi geliştirerek anlamlı sonuçlar çıkarıp eyleme geçmeyi mi planlıyorsunuz?
Barış, huzur, refah ve özgürlük adına Asya ve Uzakdoğu'da sürdürülen askeri operasyonlarda öldürülen binlerce çocuğun ve kadının adilce cezalandırıldığını mı, adice katledildiğini mi söyleyeceksiniz?
Hinduların Müslümanlara saldırmasını, Hıristiyanların birbirlerine abanmalarını, din adına yola çıkanların dinsiz eylemlerde bulunmalarını tasvip ediyor musunuz?
Ne din, ne vicdan, ne iman... aslolan İnsanlık ve insani değerler olunca iki elinizle başınızı kavrayıp uzun uzun düşünün ve kendinizce bazı ipuçları bulmaya gayret gösterin.
Dünya genelinde sürmekte olan ve çığ gibi büyüyen adaletsizlikler karşısında küçük bir birey olarak yeralmak mı istiyorsunuz yoksa o büyük sorunların önüne geçme adına kahramanca adımlar mı atmaya soyunacaksınız?
Oturduğunuz yere gömülüp hiçbir tepki vermeyecek misiniz yoksa?
Solcu iseniz Komünist, Dinci(!)iseniz radikal olmaktan ve öyle adlandırılmaktan mı ürkmektesiniz?
Solcuların eylemine sağ mantıkla, sağcıların direnişine sol felsefeyle yaklaşmaya devam mı edeceksiniz hala.
Ortak noktada buluşamayacak mısınız?
Hak ve adalet peşinde olduklarını iddia ederek sağa sola koşuşturanlar ideolojik saplantılarından ne zaman kendilerini soyutlayacaklar.
Yaşayanlar ve yaşananlar ortadayken nasıl rahat yaşam sürebilmektesiniz?
Size birilerinin adalet sunmasını bekleyerek verilenlere razı mı olacaksınız yoksa başkalarının elde edemediği adaleti onlara sunmak için farklı arayışlar içine mi gireceksiniz?
Adaletsizliğin kol gezdiği dünyada "dili, dini, etnik temeli ne olursa olsun" diyerek yapılarlar karşısında adalet dağıtıcılarına karşı bayrak mı açacaksınız?
Adalet peşinde koşarken adil olacağınıza söz verebilir misiniz?
Dünya milletlerinin adaletsizlikler karşısındaki suskunluğuna, tepki vermezliğine, vurdumduymazlığına haykıracak mısınız?
Bugün sana yarın bana....diyip duvarlara protesto afişi asıp sokaklara mı fırlayacaksınız yoksa.
Ve bunları yaparken gerçekten de samimi olacak mısınız?
Bir ülkenin vatandaşı olarak kendi haklarımızı devletten nasıl isteme hakkını kendimizde görüyor ve devletimizin uluslararası alanda uğradığı adaletsizlikler karşısında ne tepki veriyoruz?
Dünyanın çivisinin çıktığını söylerken gevşeyen yerlere çivi çaktığınız oldu mu ?
Amerika'dan adalet bekleyenler, Avrupa'nın adaletine kendini monte edenler, kendilerinde olmadığı halde bazı kişi ve kurumları adaletsizlikle suçlayanlar kendi adalet anlayışları karşısında nasıl bir psikolojik hale bürünüyorlar(!)
Ortadoğu'da Filistinlilere yapılan adaletsizliklere hangi pencereden bakıyorsunuz, Çeçenistan'da Rus güçlerinin gayri ahlaki uygulamaları hakkında ne tavır sergiliyorsunuz, Kafkaslar ve Balkanlar'daki Müslümanlara yönelik sindirme operasyonlarını ne şekilde yorumluyorsunuz, Avrupa ve Amerika'da Türk diyasporanın maruz kaldığı ikili uygulamalara ne tepki veriyorsunuz,
Onların adalet anlayışlarını sorgulamadan kabul mü ediyorsunuz yoksa kendi adli sürecinizi geliştirerek anlamlı sonuçlar çıkarıp eyleme geçmeyi mi planlıyorsunuz?
Barış, huzur, refah ve özgürlük adına Asya ve Uzakdoğu'da sürdürülen askeri operasyonlarda öldürülen binlerce çocuğun ve kadının adilce cezalandırıldığını mı, adice katledildiğini mi söyleyeceksiniz?
Hinduların Müslümanlara saldırmasını, Hıristiyanların birbirlerine abanmalarını, din adına yola çıkanların dinsiz eylemlerde bulunmalarını tasvip ediyor musunuz?
Ne din, ne vicdan, ne iman... aslolan İnsanlık ve insani değerler olunca iki elinizle başınızı kavrayıp uzun uzun düşünün ve kendinizce bazı ipuçları bulmaya gayret gösterin.
Dünya genelinde sürmekte olan ve çığ gibi büyüyen adaletsizlikler karşısında küçük bir birey olarak yeralmak mı istiyorsunuz yoksa o büyük sorunların önüne geçme adına kahramanca adımlar mı atmaya soyunacaksınız?
Oturduğunuz yere gömülüp hiçbir tepki vermeyecek misiniz yoksa?
Solcu iseniz Komünist, Dinci(!)iseniz radikal olmaktan ve öyle adlandırılmaktan mı ürkmektesiniz?
Solcuların eylemine sağ mantıkla, sağcıların direnişine sol felsefeyle yaklaşmaya devam mı edeceksiniz hala.
Ortak noktada buluşamayacak mısınız?
Hak ve adalet peşinde olduklarını iddia ederek sağa sola koşuşturanlar ideolojik saplantılarından ne zaman kendilerini soyutlayacaklar.
Yaşayanlar ve yaşananlar ortadayken nasıl rahat yaşam sürebilmektesiniz?
Size birilerinin adalet sunmasını bekleyerek verilenlere razı mı olacaksınız yoksa başkalarının elde edemediği adaleti onlara sunmak için farklı arayışlar içine mi gireceksiniz?
Adaletsizliğin kol gezdiği dünyada "dili, dini, etnik temeli ne olursa olsun" diyerek yapılarlar karşısında adalet dağıtıcılarına karşı bayrak mı açacaksınız?
Adalet peşinde koşarken adil olacağınıza söz verebilir misiniz?
Dünya milletlerinin adaletsizlikler karşısındaki suskunluğuna, tepki vermezliğine, vurdumduymazlığına haykıracak mısınız?
Bugün sana yarın bana....diyip duvarlara protesto afişi asıp sokaklara mı fırlayacaksınız yoksa.
Ve bunları yaparken gerçekten de samimi olacak mısınız?
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005