Bir ülkede kanunlara uyanlar sıkıntı çeker, uymayanlar rahat ederse o ülkede yaşayan namuslu ve dürüst insanların da kanunlara saygısı azalır. Bu durumun yaygınlaşması, devlet düzeninde laçkalık getirir. Bundan dolayıdır ki devlet, mevcut kanunları ne pahasına olursa olsun ya uygular, ya da yugulanmıyorsa yürürlükten kaldırır. Bazan devletin, 100 liralık bir alacağını tahsil etmesi için 200 lira masraf etmesi bu sebeptendir.
Burada maksat karlılık değil, kanunları uygulamak, devletin otoritesini hakim kılmak, kötü örneklerin çoğalmasını önlemektir. "Tahsil edeceğim paradan daha çok masraf yapacağım" diyerek, bazı alacakların tahsilinden vazgeçen idareciler, sonunda asıl alacaklarını da tahsil edemez duruma düşerler, ne yapacaklarını şaşırırlar.
Bu söylenenlerin aynısı, bugün elektrik alanında yaşanıyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) yeni bir bölgesel elektrik tarifesi hazırladı. Söz konusu tarife ile Türkiye 33 bölgeye ayrılıyor. Elektrik kullanım fiyatları bölgedeki kayıp ve kaçak oranlarına göre belirlenecektir. Kayıp ve kaçağın yüksek olduğu bölgelerde fiyatlar artacak, az olan bölgelerde ise düşecektir. Bu duruma göre kayıp ve kaçağın yüksek olduğu Doğu ve Güney Doğu'da elektirk alım fiyatları yükselecektir. Mesela Hakkari'de bir sanayici elektriğe 278 bin TL. öderken, İzmir'deki sanayici 96 bin TL. ödeyecek. Ondan sonra da Hakkari'deki bir sanayiciye "haydi İzmir'deki sanayici ile rekabet et" diyeceksin. Allah aşkına, böyle bir uygulamayı akıl ve mantık kabul eder mi? Hani devletin adaleti, hani eşitlik?
Bölgesel tarifenin mantığını anlamak ve böyle bir uygulamayı devlete yakıştırmak gerçekten çok zor. Suçluyu bulamayan ve cezalandıramayan bir idarenin, onun yerine suçsuza ceza vermesini kim, nasıl kabul eder? Kayıp ve kaçaktan, dürüst ve namuslu vatandaşın bir sorumluluğu yok ki, cezalandırılsın. Sorumluluk, devleti idare edenlerin omuzlarında. İdareciler, elektrik iletim sistemini yenilemiyor, bu yüzden kayıp meydana geliyor.
Gerekli tedbirleri almıyor, kaçak elektrik kullananlara fırsat veriyor.
Sonra da, sorumlu dürüst ve namuslu vatandaşmış gibi, cezayı ona kesiyor.
Bu olacak iş değil.
Eğer idareciler, "elektriğe yüksek fiyat ödeyen aboneler, kaçak elektrik kullananları ihbar ederler, devlet de bu yolla kaçakları önler" düşünüyorlarsa bu da çok yanlış bir düşüncedir. Bu düşünce vatandaşı birbirine düşürür. O zaman şu soruyu sormak hakkı doğar. "Devlet otoritesi nerede?". Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, böyle bir uygulama doğru değildir.
Aslında yapılması gereken çok basit. Hükümet, iletim sistemini yenileyecek, kayıpları en az seviyeye indirecektir. Gerekli teknik düzenlemeyi yapacak, denetimleri artıracak, kaçakları önleyecektir. Ondan sonra da, anayasanın eşitlik ilkesine uygun bir şekilde, her bölgede aynı fiyatı uygulayacaktır. Bölgesel tarife adaletsizliğin yanında, bir de haksız rekatbete yol açıyor. Özellikle Doğu, Güneydoğu ve Doğu Karadeniz'de binbir zorluklarla üretim yapmaya çalışan sanayiciler, hükümetten elektriğe zam yapmasını değil, fiyatları düşürmesini bekliyor. Çünkü Türk sanayicisi, elektriğe dünya fiyatlarının ortalamasından 2 kat daha fazla para ödüyor. Bu da sanayicimizin rekabet gücünü kırıyor. Bir de buna bölgesel tarife gibi anlaşılması zor bir uygulama eklenince, sanayiciye sadece "ört ki ölem" demek düşüyor.
Netice-i kelam, bölgesel elektrik tarifesi, adı "Adalet ve Kalkınma Partisi olan bir partinin adıyla uygunluk arzetmiyor. Çünkü bu uygulama ile ne adalet, ne de kalkınma gerçekleşir. Onun için AKP iktidarını, adıyla mütenasip bir uygulamaya davet ediyoruz.
Burada maksat karlılık değil, kanunları uygulamak, devletin otoritesini hakim kılmak, kötü örneklerin çoğalmasını önlemektir. "Tahsil edeceğim paradan daha çok masraf yapacağım" diyerek, bazı alacakların tahsilinden vazgeçen idareciler, sonunda asıl alacaklarını da tahsil edemez duruma düşerler, ne yapacaklarını şaşırırlar.
Bu söylenenlerin aynısı, bugün elektrik alanında yaşanıyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) yeni bir bölgesel elektrik tarifesi hazırladı. Söz konusu tarife ile Türkiye 33 bölgeye ayrılıyor. Elektrik kullanım fiyatları bölgedeki kayıp ve kaçak oranlarına göre belirlenecektir. Kayıp ve kaçağın yüksek olduğu bölgelerde fiyatlar artacak, az olan bölgelerde ise düşecektir. Bu duruma göre kayıp ve kaçağın yüksek olduğu Doğu ve Güney Doğu'da elektirk alım fiyatları yükselecektir. Mesela Hakkari'de bir sanayici elektriğe 278 bin TL. öderken, İzmir'deki sanayici 96 bin TL. ödeyecek. Ondan sonra da Hakkari'deki bir sanayiciye "haydi İzmir'deki sanayici ile rekabet et" diyeceksin. Allah aşkına, böyle bir uygulamayı akıl ve mantık kabul eder mi? Hani devletin adaleti, hani eşitlik?
Bölgesel tarifenin mantığını anlamak ve böyle bir uygulamayı devlete yakıştırmak gerçekten çok zor. Suçluyu bulamayan ve cezalandıramayan bir idarenin, onun yerine suçsuza ceza vermesini kim, nasıl kabul eder? Kayıp ve kaçaktan, dürüst ve namuslu vatandaşın bir sorumluluğu yok ki, cezalandırılsın. Sorumluluk, devleti idare edenlerin omuzlarında. İdareciler, elektrik iletim sistemini yenilemiyor, bu yüzden kayıp meydana geliyor.
Gerekli tedbirleri almıyor, kaçak elektrik kullananlara fırsat veriyor.
Sonra da, sorumlu dürüst ve namuslu vatandaşmış gibi, cezayı ona kesiyor.
Bu olacak iş değil.
Eğer idareciler, "elektriğe yüksek fiyat ödeyen aboneler, kaçak elektrik kullananları ihbar ederler, devlet de bu yolla kaçakları önler" düşünüyorlarsa bu da çok yanlış bir düşüncedir. Bu düşünce vatandaşı birbirine düşürür. O zaman şu soruyu sormak hakkı doğar. "Devlet otoritesi nerede?". Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, böyle bir uygulama doğru değildir.
Aslında yapılması gereken çok basit. Hükümet, iletim sistemini yenileyecek, kayıpları en az seviyeye indirecektir. Gerekli teknik düzenlemeyi yapacak, denetimleri artıracak, kaçakları önleyecektir. Ondan sonra da, anayasanın eşitlik ilkesine uygun bir şekilde, her bölgede aynı fiyatı uygulayacaktır. Bölgesel tarife adaletsizliğin yanında, bir de haksız rekatbete yol açıyor. Özellikle Doğu, Güneydoğu ve Doğu Karadeniz'de binbir zorluklarla üretim yapmaya çalışan sanayiciler, hükümetten elektriğe zam yapmasını değil, fiyatları düşürmesini bekliyor. Çünkü Türk sanayicisi, elektriğe dünya fiyatlarının ortalamasından 2 kat daha fazla para ödüyor. Bu da sanayicimizin rekabet gücünü kırıyor. Bir de buna bölgesel tarife gibi anlaşılması zor bir uygulama eklenince, sanayiciye sadece "ört ki ölem" demek düşüyor.
Netice-i kelam, bölgesel elektrik tarifesi, adı "Adalet ve Kalkınma Partisi olan bir partinin adıyla uygunluk arzetmiyor. Çünkü bu uygulama ile ne adalet, ne de kalkınma gerçekleşir. Onun için AKP iktidarını, adıyla mütenasip bir uygulamaya davet ediyoruz.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018