Afetlerin faturası yüksek
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, dünyada son 20 yıldaki doğal afetlerin yüzde 90'ının iklimle ilgili olduğunu belirterek, "1 milyon 230 bin kişinin hayatını kaybetmesine yol açan afetler, yaklaşık 3 trilyon dolarlık ekonomik kayba da yol açtı" dedi.
28.01.2021 22:00:00
RECEP BAHAR / DETAY HABER
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi'nin Ocak ayı olağan toplantısı 'Küresel İklim Değişikliği ve Ekolojik Kriz Sinyalleri Karşısında Sürdürülebilirliğin Ülkemiz Ekonomisi ve Kalkınma Planları Açısından Önemi' ana gündemi ile video konferans üzerinden gerçekleştirildi. Açılış konuşmasını İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan'ın yaptığı İSO Meclisi'nin online toplantısına, Tarım ve Orman Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürü Volkan Mutlu Coşkun konuk olarak katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
'Yeşil kalkınma' söylemi hayat bulmalı
Bahçıvan, konuşmasında iklim değişikliğinin özellikle sürekli kalkınmayı tehdit eden en büyük küresel risk ve tehditlerden biri olduğunu söyleyerek, "2000-2019 yılları arasında, dünya genelinde kaydedilen 7 bini aşkın doğal afetin yüzde 90'ı iklimle ilgili. Geçen 20 yıllık dönemde küresel ölçekte doğal afetlerde 1 milyon 230 bin kişi hayatını kaybederken, dünya çapında ise yaklaşık 3 trilyon dolarlık ekonomik kayba yol açtı. Dünyada yaşanan Covid-19 salgını boyunca, son on iki yıldan beri ilk kez emisyon değerleri yüzde 5 oranında düştü. Maalesef bu düşüş ekonomik yapıdaki nitelikli bir dönüşümden değil ekonominin durma noktasına gelmesinden kaynaklanıyor. Düşük karbonlu stratejilerin, Covid-19 pandemisinin yarattığı ekonomik daralmaya cevap olarak sunulacak teşvik paketlerinin merkezinde yer almaması durumunda, çevresel tahribat devam edecek. Başta IMF ve AB olmak üzere 'yeşil kalkınma' söylemlerini son zamanlarda sık duymaya başladık. Bu söylemlerin sonuçlarını ve etkilerini ancak alınacak önlemlerin hayata geçmesi sonrası ilerleyen dönemlerde görebileceğiz" diye konuştu.
Türkiye hassas coğrafyada
Türkiye'nin de içinde yer aldığı Akdeniz Havzasının küresel iklim değişikliğine karşı yerkürenin en hassas bölgelerinden birisi olduğuna değinen Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye'de 2020 yılında yağışlarda yüzde 13'lük azalma yaşandı. Son 40 yılın en kurak 6. yılını yaşadık. Tüm bölgelerimizde yaşanan bu kuraklıkların; havzaların su verimlerine de yansıması kaçınılmaz olacak. Kritik olan ise, şu anda 'su azlığı' yaşayan ülkemizin, su kaynakları konusunda bir önlem alınmadığı takdirde 2030 yılında 'su kıtlığı' yaşayan ülke statüsüne gelmesinin muhtemel görülmesi. O halde yaşamı tehdit eden bu gelişmeler karşısında daha hızlı ve daha köklü önlemler alma zorunluluğu ortaya çıkmış bulunuyor. Şunu hiç unutmayalım: İklim değişikliği ve kuraklık gibi doğal afetlerle mücadele topyekûn bir çaba gerektirir. Cumhurbaşkanımızın açıkladığı üzere, yeraltı barajlarından 150 tanesinin 2023 yılına kadar tamamlanma hedefini çok kıymetli buluyoruz. Devlet Su İşleri'nin yapmış olduğu yatırımlar sayesinde de meteorolojik kuraklık, tarımsal kuraklığa dönmedi. İmalat sektörünün su kullanımına bakıldığında gıda, tekstil ve kimyasal üretimi gibi sektörler önde yer alıyor. Sanayide su verimliliğini yükseltebilmek için yalnızca bu sektörlerde değil her sektörde birincil su kaynakları yerine atık suyun arıtılıp döngüsel olarak yeniden kullanılması gerekiyor."
Suyu tekrar tekrar kullanmak gerek
Tarım ve Orman Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürü Volkan Mutlu Coşkun da Türkiye'nin iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgelerden biri olan Akdeniz Havzasında yer aldığını hatırlatarak, iklim değişikliğine karşı bireysel ve kurumsal olarak alınacak tedbirlere yönelik olarak şunları söyledi: "Her ülkenin imkanları çerçevesinde yürüttüğü iklim değişikliği azaltım ve iklim değişikliğine uyum çalışmalarının en önemli unsurları; sürdürebilir tarımsal üretim, gıda ve enerji güvenliğidir. Bireysel olarak alınacak önlemler açısından en önemli husus; tasarruf ve geri dönüşüm (tekrar tekrar kullanım) kültürünü hayatın her aşamasına yerleştirmektir. Su tasarrufu yapmak azalan su kaynaklarımızı koruyacak, geri dönüşüm ve tekrar kullanma ise üretim için gereken enerji ve su miktarını azaltacaktır. İlave olarak; sera gazlarının en önemli yutak alanları olan orman alanlarının arttırılması iklim değişikliği ile mücadeleye önemli katkı sağlayacak."