11 Eylül'de ABD'yi sarsan, kimilerine göre dünyadaki gelişmelerin akışını değiştirebilecek bir muhteva taşıyan terör eylemleri ve akabinde ABD'nin Afganistan'a yönelik askeri harekatıyla ilgili yaklaşık 25 analiz yazısı kaleme aldım. Önceki gün "Aradan geçen sürede acaba yazdıklarımızda bir falso var mı?" diye ifade ettiklerimize bir göz atayım dedim. Öne çıkardığımız düşüncelerin ana başlıkları şöyleydi:
* ABD, 11 Eylül saldırılarının intikamını almak için değil, stratejik hedeflerini gerçekleştirmek için Afganistan'a saldırdı. Stratejik hedeflerinin başında Orta Asya petrollerinin idaresini ele almak geliyor. İkinci olarak, Çin ve Rusya'yı çevrelemeyi planlamıştı. Gerçi burada Rusya, atak davranarak ABD'den bir adım öne geçti. Putin, Kuzey İttifakı güçlerini her türlü mühimmat ile donattı, Rus askerleri Kabil'e Amerikalı 'Coni'lerden önce vardı! Ancak, ABD, Afganistan'da yeni yönetimin oluşturulmasında Rusya'yı saf dışı bırakmayı başardı. Zahir Şah'ın adamı Karzai'yi başbakan olarak Kabil'e gönderdi. Çin ise sessiz sakin bir şekilde gelişmeleri seyrediyor.
* İktidardaki mevcut hükümetin IMF'den sağlayacağı serum karşılığında Türk askerini Afganistan'a göndermesini kabul edilebilir bir gelişme olarak telakki etmedik. Afganistan'a asker gönderilebileciğini belirttik ancak oraya gidecek Türk askerlerinin savaşmak için değil, Afgan toplumuna 'şefkati, merhameti, insanlığı, irfanı' vermek için gidebileceğine işaret ettik. Gerçi resmi makamların aktardıklarına göre Türkiye Afganistan'a asker göndermedi, ama gayri resmi yollardan edindiğimiz haberlere göre, çok sayıda Türk askeri Afganistan'a gitti. Öyle ya, IMF'den gelen 10 milyar dolarlık serumun bir çırpıda onaylanmasının bir hikmeti olmalı!
* Taliban'ın 1994 yılında sihirbazların 'hokus pokus'u gibi Pakistan istihbarat servisi ile ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı (CIA)'nın ortak işbirliği sonucunda 'ısmarlama' olarak üretildiğini vurguladık. Bir üflemeyle şişirilen balonun, söndürülmesi de kolaydı. Bu çerçevede, Pakistan'ın desteğini çekmesi halinde, Taliban'ın 6 ay içinde çökeceğini vurguladık. Bu gerçeği bilen ABD, Pakistan'ı yanına çekebilmek için IMF'nin kredi musluklarını açtı; kendisine destek vermemesi halinde Pakistan'ın da bombalanacağını tatlı-sert karışımı bir dille ifade etti.
* Usame bin Ladin'in kimi istihbarat servisleri adına çalışmış olabileceğini, ABD'nin bu ismi kolay kolay harcamayabileceğini öne sürdük.
Şimdi gelelilm günümüze...
Operasyonun ikinci ayında Taliban'ın elinde 'kent merkezi' namına bir şey Afganistan nereyegidiyor?
Taliban bu denli hızla nasıl çoktü?
Taliban'ın çabucak hezimete uğramasının pek çok nedeni var?
1) Taliban yönetimi, İslam dünyası ve hatta başka dünyalardan (örneğin daha önce ilişki içinde bulunduğu Çin'den) en küçük bir destek bulamadı. Şah damarı konumundaki Pakistan, Molla Ömer'e verdiği tüm desteğini geri çekti. Desteksizlik Taliban için en büyük darbe olmuştu.
2) Taliban askerleri, ortak bir bilinç ve kimlik etrafında bütünleşmiş değillerdi. Pakistan'da medreselerde eğitim gören bu milisler, Afganistan'ın yüzde 90'ının kısa sürede ele geçirmişlerdi ama 'güçlü ve disiplinli' bir ordu kuramamışlardı. Nitekim, çok sayıda Taliban komutanının Kuzey İttifakı'na katılması da 'ortak gaye yoksunluğunun ve disiplinsizliğinin' göstergesi. Örneğin Mezar-ı Şerif kentini savunan Taliban Komutanı'nın 1 milyon dolar karşılığında kenti Kuzey İttifakı'na terkettiği öne sürüldü. Taliban, sadece dıştan değil içten de vurulmuştu.
3) Taliban sadece güçlü bir ordu değil, adamakıllı kurumları olan bir hükümet de kuramamıştı. Kısaca, Kuzey İttifakı ve ABD'nin karşısına 'devlet' gibi çıkamamıştı. Kurumlarını oluşturmuş olsaydı, en azından 1996'da Kabil'den söküp attıkları ve Kuzey Afganistan'a sıkıştırdıkları Kuzey İttifakı karşısında bu kadar kısa sürede pes etmezlerdi.
4) Peştun aşiretlerinin askeri harekatla birlikte Taliban'a verdikleri desteği çekmeleri de, çöküşü hızlandıran bir başka faktör olarak öne çıktı. Kimi aşiret liderleri, 'yeşil dolarları' görünce Taliban'ın karşısına geçti. Kandahar'ın düşmesinde aşiretlerin rolü son derece önemliydi.
5) ABD'nin hışmından çekinen tüm bölge ülkeleri, karşı safta yer aldığından; Taliban'ın lojistik desteği de kesilmiş oldu. Yeterli ikmal olmayınca, elde ne cephane kaldı, ne de yiyecek malzeme.
Bundan sonra ne olabilir?
ABD, birinci stratejik hedefine ulaştı. Yani Afganistan'ı küreselleşmeye açtı. Artık yakında Pepsi de, Coca Cola'da Afganistan'da satılacak. Bir de McDonald's açılırsa, TV kanallarında da ABD filmleri ve dizileri gösterilirse, değmeyin Washington'un keyfine. İkinci stratejik hedef, Türk Cumhuriyetleri'ndeki doğal kaynakların paylaşımı meselesi olarak öne çıkıyor. İşte bu meselede sıcak savaş değil ama 'sert bir mücadele' yaşanacak! Baş aktörler ise Çin, Rusya ve ABD. Yardımcı aktörler ise Türkiye, İran, Hindistan, Almanya ve Japonya. Yeni bir Büyük Oyun da diyebiliriz buna.
Afganistan'ın içine gelince... Kuzey İttifakı, 1992'de de Kabil'de yönetimi ele geçirmişti. Şimdi bir bakıma 1992'ye geri döndük. Taliban benzeri yeni bir dalga ortaya çıkmazsa, hükümet Batının da desteğiyle birlikte yoluna devam eder. Kuzey İttifakı içindeki grupları ve güneydeki Peştun aşiretlerini bir arada tutabilmek bir hayli güç. Türkiye'nin ve Rusya'nın desteklediği Özbek Komutan Dostum, Dışişleri Bakanlığı kendilerine verilmedi diye şimdiden isyan etti bile.
Usame bin Ladin'e gelince. O'nun akibetini tahmin edebilmek zor. Canlı yakalanırsa, PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan gibi muamele görebilir. İngiltere Savunma Bakanı Hon'un "İngiliz askerleri Bin Ladin'in yakalarsa, idam etmemesi şartıyla O'nu ABD'ye verebiliriz" sözleri bu açıdan önemli. Öldürülürse, bilin ki bu işi Kuzey İttifakı askerleri yapmıştır. Çünkü onların stratejik hedefleri yok!
* ABD, 11 Eylül saldırılarının intikamını almak için değil, stratejik hedeflerini gerçekleştirmek için Afganistan'a saldırdı. Stratejik hedeflerinin başında Orta Asya petrollerinin idaresini ele almak geliyor. İkinci olarak, Çin ve Rusya'yı çevrelemeyi planlamıştı. Gerçi burada Rusya, atak davranarak ABD'den bir adım öne geçti. Putin, Kuzey İttifakı güçlerini her türlü mühimmat ile donattı, Rus askerleri Kabil'e Amerikalı 'Coni'lerden önce vardı! Ancak, ABD, Afganistan'da yeni yönetimin oluşturulmasında Rusya'yı saf dışı bırakmayı başardı. Zahir Şah'ın adamı Karzai'yi başbakan olarak Kabil'e gönderdi. Çin ise sessiz sakin bir şekilde gelişmeleri seyrediyor.
* İktidardaki mevcut hükümetin IMF'den sağlayacağı serum karşılığında Türk askerini Afganistan'a göndermesini kabul edilebilir bir gelişme olarak telakki etmedik. Afganistan'a asker gönderilebileciğini belirttik ancak oraya gidecek Türk askerlerinin savaşmak için değil, Afgan toplumuna 'şefkati, merhameti, insanlığı, irfanı' vermek için gidebileceğine işaret ettik. Gerçi resmi makamların aktardıklarına göre Türkiye Afganistan'a asker göndermedi, ama gayri resmi yollardan edindiğimiz haberlere göre, çok sayıda Türk askeri Afganistan'a gitti. Öyle ya, IMF'den gelen 10 milyar dolarlık serumun bir çırpıda onaylanmasının bir hikmeti olmalı!
* Taliban'ın 1994 yılında sihirbazların 'hokus pokus'u gibi Pakistan istihbarat servisi ile ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı (CIA)'nın ortak işbirliği sonucunda 'ısmarlama' olarak üretildiğini vurguladık. Bir üflemeyle şişirilen balonun, söndürülmesi de kolaydı. Bu çerçevede, Pakistan'ın desteğini çekmesi halinde, Taliban'ın 6 ay içinde çökeceğini vurguladık. Bu gerçeği bilen ABD, Pakistan'ı yanına çekebilmek için IMF'nin kredi musluklarını açtı; kendisine destek vermemesi halinde Pakistan'ın da bombalanacağını tatlı-sert karışımı bir dille ifade etti.
* Usame bin Ladin'in kimi istihbarat servisleri adına çalışmış olabileceğini, ABD'nin bu ismi kolay kolay harcamayabileceğini öne sürdük.
Şimdi gelelilm günümüze...
Operasyonun ikinci ayında Taliban'ın elinde 'kent merkezi' namına bir şey Afganistan nereyegidiyor?
Taliban bu denli hızla nasıl çoktü?
Taliban'ın çabucak hezimete uğramasının pek çok nedeni var?
1) Taliban yönetimi, İslam dünyası ve hatta başka dünyalardan (örneğin daha önce ilişki içinde bulunduğu Çin'den) en küçük bir destek bulamadı. Şah damarı konumundaki Pakistan, Molla Ömer'e verdiği tüm desteğini geri çekti. Desteksizlik Taliban için en büyük darbe olmuştu.
2) Taliban askerleri, ortak bir bilinç ve kimlik etrafında bütünleşmiş değillerdi. Pakistan'da medreselerde eğitim gören bu milisler, Afganistan'ın yüzde 90'ının kısa sürede ele geçirmişlerdi ama 'güçlü ve disiplinli' bir ordu kuramamışlardı. Nitekim, çok sayıda Taliban komutanının Kuzey İttifakı'na katılması da 'ortak gaye yoksunluğunun ve disiplinsizliğinin' göstergesi. Örneğin Mezar-ı Şerif kentini savunan Taliban Komutanı'nın 1 milyon dolar karşılığında kenti Kuzey İttifakı'na terkettiği öne sürüldü. Taliban, sadece dıştan değil içten de vurulmuştu.
3) Taliban sadece güçlü bir ordu değil, adamakıllı kurumları olan bir hükümet de kuramamıştı. Kısaca, Kuzey İttifakı ve ABD'nin karşısına 'devlet' gibi çıkamamıştı. Kurumlarını oluşturmuş olsaydı, en azından 1996'da Kabil'den söküp attıkları ve Kuzey Afganistan'a sıkıştırdıkları Kuzey İttifakı karşısında bu kadar kısa sürede pes etmezlerdi.
4) Peştun aşiretlerinin askeri harekatla birlikte Taliban'a verdikleri desteği çekmeleri de, çöküşü hızlandıran bir başka faktör olarak öne çıktı. Kimi aşiret liderleri, 'yeşil dolarları' görünce Taliban'ın karşısına geçti. Kandahar'ın düşmesinde aşiretlerin rolü son derece önemliydi.
5) ABD'nin hışmından çekinen tüm bölge ülkeleri, karşı safta yer aldığından; Taliban'ın lojistik desteği de kesilmiş oldu. Yeterli ikmal olmayınca, elde ne cephane kaldı, ne de yiyecek malzeme.
Bundan sonra ne olabilir?
ABD, birinci stratejik hedefine ulaştı. Yani Afganistan'ı küreselleşmeye açtı. Artık yakında Pepsi de, Coca Cola'da Afganistan'da satılacak. Bir de McDonald's açılırsa, TV kanallarında da ABD filmleri ve dizileri gösterilirse, değmeyin Washington'un keyfine. İkinci stratejik hedef, Türk Cumhuriyetleri'ndeki doğal kaynakların paylaşımı meselesi olarak öne çıkıyor. İşte bu meselede sıcak savaş değil ama 'sert bir mücadele' yaşanacak! Baş aktörler ise Çin, Rusya ve ABD. Yardımcı aktörler ise Türkiye, İran, Hindistan, Almanya ve Japonya. Yeni bir Büyük Oyun da diyebiliriz buna.
Afganistan'ın içine gelince... Kuzey İttifakı, 1992'de de Kabil'de yönetimi ele geçirmişti. Şimdi bir bakıma 1992'ye geri döndük. Taliban benzeri yeni bir dalga ortaya çıkmazsa, hükümet Batının da desteğiyle birlikte yoluna devam eder. Kuzey İttifakı içindeki grupları ve güneydeki Peştun aşiretlerini bir arada tutabilmek bir hayli güç. Türkiye'nin ve Rusya'nın desteklediği Özbek Komutan Dostum, Dışişleri Bakanlığı kendilerine verilmedi diye şimdiden isyan etti bile.
Usame bin Ladin'e gelince. O'nun akibetini tahmin edebilmek zor. Canlı yakalanırsa, PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan gibi muamele görebilir. İngiltere Savunma Bakanı Hon'un "İngiliz askerleri Bin Ladin'in yakalarsa, idam etmemesi şartıyla O'nu ABD'ye verebiliriz" sözleri bu açıdan önemli. Öldürülürse, bilin ki bu işi Kuzey İttifakı askerleri yapmıştır. Çünkü onların stratejik hedefleri yok!
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016