Kendilerine Irak Şam İslâm Devleti(IŞİD) adını veren teröristler Musul Konsolosluğumuzu bastı, Konsolosluktaki 49 rehineyi aldı, bir yerlere götürdü. O IŞİD ki, Türkiye'nin TIR'larla füze başlıkları dâhil çok güçlü silahlarla MİT kanalıyla Beşar Esad'ı devirmek, Suriye'yi kan gölüne çevirmek için desteklediği kuvvetli delillerle iddia edilen bir terör örgütü idi. Putin'in ifadeleri ile Türkiye'nin cebindeki IŞİD akrebi Musul'da sahibini zehirleyince devreye mahkemeler sokuldu, "Bu konuda konuşma ve yazma yasağı" getirildi. O günlerde Başbakan olan Erdoğan, "Tereyağından kıl çeker gibi halledeceğiz" dediği için kaçırılanların yakınları dâhil, herkes sustu. Gelin görün ki aradan iki ay geçti, bir tek rehine bile serbest bırakılmadı. Dışişleri Bakanlığı "Rehine yakınları konuşmasın, rehinelerin hayatlarını tehlikeye sokuyorlar" türünden ikazlar yapıp durmakta. Yani, rehine yakınlarına, "Ağlamayın" diye hariciyenin soğuk parmağı sallanıyor! Lâkin ABD tutuyor IŞİD militanlarına, "Barzani'ye dokundukları için" insansız uçaklarla saldırıyor, yani, fazla ileri gitme uyarısında bulunuyor. Hem de Türkiye'ye haber bile vermeden? ABD'nin IŞİD'e saldırısı Türk rehinelerin hayatını tehlikeye atmıyor, Türkiye'deki bir rehine yakınının, "Nerede benim evladım, hani benim babam!" demesi IŞİD'li teröristi kızdırıyor, öyle mi? Siz gerçekten dünya lideri iseniz o ikazı Obama'ya yapsanıza! Komik olmayın, ayıp etmeyin. Rehine yakınlarının ve Türk milletinin feryatları IŞİD'i değil, sizi sıkıntıya sokuyor, beceriksizliğiniz, yüzünüze gözünüze bulaştırdığınız dış politikanız fazla deşifre olmasın diye panik halindesiniz. Çünküü?Evet, çünkü Sayın Erdoğan bütün Türk dış politikasını yüzüne gözüne bulaştıran Ahmet Davutoğlu'nu Başbakan yapmak istiyor. Tam da bu sırada rehine yakınlarının, "Hani bizim evlatlarımız, torunlarımız, eşlerimiz" sorusunu haklı olarak sormaları yukarıdaki ikiliyi sıkıntıya sokuyor. Üstelik Türkiye'nin başına sardıkları "Suriyeli sığınmacılar"ın yaşadıkları her ilde milleti canından ve malından etmeye başladıkları, misafirperver Türk halkının bile sabrının taşıp burnundan solumaya başladığı bir dönemde, "Musul-Rehine" gibi kelimeler Dışişleri'nin, Başbakanlığın ve Köşkün yeni sahibinin işine gelmiyor. İşlerine gelmediği için de Dışişlerinden rehine yakınlarına, "Susun, yakınlarınızın hayatı tehlikeye giriyor" palavrası sıkılıyor.Bir Türk'ün hayatının tehlikeye girmesi sizce bu kadar önemli ise, biz de sormak istiyoruz, "Suriyelilere gösterdiğiniz merhamet ve bonkörlüğü niye Irak'taki Türkmenlere göstermiyor, onları IŞİD ve Türkmenleri bölgeden silmek isteyen Barzani'nin insafına terk ediyor, Türkiye'ye geçişlerine izin vermiyorsunuz?"Hem Türkiye'ye geçişlerine izin vermediğiniz hem kendilerini savunmaları için bir tek çakı bile göndermediğiniz için kaç Türkmen katledildi, biliyor musunuz? ABD Barzani'ye silah veriyor, belki siz de Barzani'yi silahlandıranlardansınız! İyi de Türkmenlere niye vermiyorsunuz? Rehine yakınlarına ağlama yasağı getiren kurumun başındaki adam emir komuta zinciri içersinde Türkiye'nin Başbakanı olmak için yola düşmüş; şimdi onun için taşlar döşeniyor, rehineler için akıtılan yaşlar, döşenen taşlardaki bu ayağın kaymasına sebep olmasın; istenen bu?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015