Teknolojinin gelişmesi ile haberleşme ve iletişimde televizyon önemli bir etkinliğe sahip oldu. Eskiden kültür, örf ve adetler büyüklerden küçüklere, aile ortamı içerisinde aktarılırdı. Aile içi sohbetlerde, konu komşunun birbirine gitmesiyle kültür alışverişi gerçekleşirdi. Her memleketin kendine göre yöresel adetleri ve yaklaşımları da kültürümüze bir renk katardı. Büyük büyük bilinir, saygı duyulur; küçük küçüklüğünü bilir, ona sevgi ve merhamet gösterilirdi. Türk toplumunu diğer toplumlardan ayıran ona güç veren varlığının devamını sağlayan unsurlar devamlılık arz ederdi. Milletimiz gelenek ve göreneklerine düşkündür.Toplum mühendisleri, Müslüman Türk ailesinin, milletin temel dayanaklarından birisi olduğunu tespit ettiğinden, aile yapısı hedef haline getirildi. Saldırı için, en tesirli aygıt televizyon idi. Toplumun sosyal psikoloji ile oynanarak, ailenin temel taşlarını yerinden oynatmanın projeleri yapıldı. Sinema sektörü ve tv dizileri toplumu şekillendirmek için vasıta olarak seçildi. Türk aile yapısına uymayan karakterler topluma örnek olarak takdim ediliyor. Bu yetmiyormuş gibi dizi içerisinde örf ve adetlerimize uymayan hatta ters düşen yaklaşımlar sergilenmektedir. Adım adım; içerikteki verilmek istenen mesajın dozu arttırılarak, toplumu şekillendirme adına icraata devam edildi. Gelinen noktada ise, toplumun kabul etmesinin mümkün olmadığı halleri, toplumun bizzat yaşadığına şahit olmaktayız. Son günlerde toplum olarak tarihimizde hiç rastlamadığımız örneklerin tv dizilerinde ve sinemalarda boy boy reklam edildiğine şahit oluyoruz. Bizim dini ve milli ölçülerimizde Müslüman bir kadının gayri Müslim bir erkekle evlenmesine müsaade edilmez. Tarih boyunca da bu kurala riayet edilmiştir. Şimdilerde ise güya geleneklerine bağlı aile senaryoları içinde, toplumun değer verdiği meslek gruplarının da kullanıldığı dizi filmlerinde bu kural hiçe sayılmaktadır. Hatta filmde hayatın doğal akışı içerisinde sıradan, alışılmış bir davranış gibi yanlışlar sahnelenmektedir. Geçim sıkıntısı içerisinde ezilen, büyüklerin tecrübe ve bilgilerinden mahrum edilen hatta gurbet hayatına mahkûm edilerek yalnız bir hayat tarzı yaşayan insanlar tehlikenin büyüklüğü ile karşı karşıyadır. İnsanımız yayıncının insafına terk edilmiştir. Tehlikenin bir başka boyutu sanki milli ve dini içerikli yayınlar yapılıyor izlenimi verilerek milletimiz ters köşeye yatırılmakta bir nevi misyonerlik faaliyeti icra edilmektedir. Burada RTÜK görevini yapmamaktadır. Yayınlar kontrol edilirken hangi kriterler kullanılmaktadır. Bunun aile yapımızı korumaya yönelik olmadığı ayan beyan ortadadır. Niçin Yunus'lar, Fatih'ler, Atatürk'ler yetiştiren Müslüman Türk'ün aile yapısını anlatan diziler, çizgi filmler çevrilmiyor? Niçin millet olarak sahip olduğumuz tarihi şahsiyetler yeni nesillere tanıtılmıyor? Bizim kadar tarihinden, kültüründen, değerlerinden uzaklaştırılmaya çalışılan ikinci bir millet de göstermek mümkün değildir.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Belediyecilik: Yol mu, su mu yoksa daha fazlası mı? / 16.02.2024
- Deprem öldürmez, ihmal öldürür! / 09.02.2024
- Gelir adaletsizliği derinleşiyor / 01.02.2024
- Gazze’de vahşet neden devam ediyor? / 26.01.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Belediyecilik: Yol mu, su mu yoksa daha fazlası mı? / 16.02.2024
- Deprem öldürmez, ihmal öldürür! / 09.02.2024
- Gelir adaletsizliği derinleşiyor / 01.02.2024
- Gazze’de vahşet neden devam ediyor? / 26.01.2024