Nasreddin Hoca, uyurken sakalının üzerinden geçen fare yüzünden sakalını kesmiş. Soranlara da fareye yol olmasın demiş.
Bildiğiniz gibi, Eylül başlangıcında yeni Adli Yıl açılış töreni Saray'da yapılmıştı. Alışıldık bir durum değildi. Yargının bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı gereği Adli Yıl için seçilen mekân Yargıtay binası olmuştur hep. Eski köye yeni âdet çok eleştirildi.
Alıştık ya bir kere, hadi dediler yeni Akademik Yıl'ın açılışını da Saray'da yapalım. YÖK Başkanı Yekta Saraç, Erdoğan'ın davetini geri çevirecek değildi herhalde. Zaten Yekta Saraç'ın babası Emin Saraç Hocanın da Tayyip Erdoğan üzerinde emeği vardı uzun yıllar öncesine dayanan. Emin Saraç'ın diğer oğlu Fatih'e de "Alo Fatih" diye müdahale etmemiş miydi Erdoğan. Hem Yekta'ya hem de Fatih'e nazı geçtiği için Cumhurbaşkanı olmanın forsu yanında eskiye dayanan dostluk da vardı. Bu satırların yazarı da yıllar öncesinden gelen dostluğun en yakın tanıklarından biridir.
Dostluğu anlarız da bunu devlet işlerine karıştırılmasını anlayamayız. Dostluklar aile ve arkadaş ortamında güzeldir, ancak bunu siyaset içinde kullanmaya kalkarsanız bu nüfuz ticaretine dönüşür.
Buradan YÖK Başkanına sesleniyorum:
Yekta Kardeşim, baban da biraderin Fatih de dostumdu. Bu dostluğa, anılara saygılıyım. Ancak dostluk bir yana sana bir akademisyen olarak bu töreni Saray'da değil üniversite çevresinde yap, diyorum ki "akademik özgürlük" kavramı diye bir şey olduğunu ahalimiz anlasın. Belli çevreler anlamamakta dirense de biz, kamuoyuna bir mesaj vermiş olalım.
İşin protokol yönünü bırakıp esasa gelelim:
Darbe girişimi sonrası pirincin taşını ayıklamak isterken taşlı topraklı bir pilav bulduk önümüzde. On binlerce öğrenci, üniversiteleri kapatıldığı için sıkıntı yaşarken binlerce öğretim elemanı sokağa atılmış işsiz ve çaresiz. Adaletin sağlanması hukukun gereğidir. Ve OHAL'in de bir hukuku vardır. Buna riayet edelim.
15 Temmuz öncesinde de tablo iyi değildi;
Üniversiteler siyasi iktidarın, sermayenin ve kimi zaman da din adına öne çıktıklarını iddia eden çevrelerin baskısı altında, toplumsal amaçlara uygun bilim üretme ve nitelikli insan yetiştirme işlevini önemli ölçüde kaybetmişti.
Ülkemizde öğretim elemanları, görüşlerinden dolayı, akademik ve bilimsel çalışmaları doğrultusunda, fikirlerini özgürce söyleyememekte veya savunamamakta, "hassas" konulardaki fikirleri de sansüre ya da oto sansüre uğramaktadır.
Birçok öğretim elemanı ve öğrenci, yazılı veya sözlü düşüncelerinden dolayı ya disiplin soruşturması ya da disiplin cezasına maruz kalmışlar, ya hak ettikleri yükseltmeleri alamamışlar, dahası üniversiteden atılmışlardır.
Son aylarda basına yansıyan, sadece üniversitelerde yaşanan ifade özgürlüğü ve akademik özgürlük konusundaki soruşturmaların yoğunluğu giderek artmaktadır.
Akademik özgürlük ihlâllerinin takibi, haksızlıklarla mücadele için elzemdir.
Bildiğiniz gibi, Eylül başlangıcında yeni Adli Yıl açılış töreni Saray'da yapılmıştı. Alışıldık bir durum değildi. Yargının bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı gereği Adli Yıl için seçilen mekân Yargıtay binası olmuştur hep. Eski köye yeni âdet çok eleştirildi.
Alıştık ya bir kere, hadi dediler yeni Akademik Yıl'ın açılışını da Saray'da yapalım. YÖK Başkanı Yekta Saraç, Erdoğan'ın davetini geri çevirecek değildi herhalde. Zaten Yekta Saraç'ın babası Emin Saraç Hocanın da Tayyip Erdoğan üzerinde emeği vardı uzun yıllar öncesine dayanan. Emin Saraç'ın diğer oğlu Fatih'e de "Alo Fatih" diye müdahale etmemiş miydi Erdoğan. Hem Yekta'ya hem de Fatih'e nazı geçtiği için Cumhurbaşkanı olmanın forsu yanında eskiye dayanan dostluk da vardı. Bu satırların yazarı da yıllar öncesinden gelen dostluğun en yakın tanıklarından biridir.
Dostluğu anlarız da bunu devlet işlerine karıştırılmasını anlayamayız. Dostluklar aile ve arkadaş ortamında güzeldir, ancak bunu siyaset içinde kullanmaya kalkarsanız bu nüfuz ticaretine dönüşür.
Buradan YÖK Başkanına sesleniyorum:
Yekta Kardeşim, baban da biraderin Fatih de dostumdu. Bu dostluğa, anılara saygılıyım. Ancak dostluk bir yana sana bir akademisyen olarak bu töreni Saray'da değil üniversite çevresinde yap, diyorum ki "akademik özgürlük" kavramı diye bir şey olduğunu ahalimiz anlasın. Belli çevreler anlamamakta dirense de biz, kamuoyuna bir mesaj vermiş olalım.
İşin protokol yönünü bırakıp esasa gelelim:
Darbe girişimi sonrası pirincin taşını ayıklamak isterken taşlı topraklı bir pilav bulduk önümüzde. On binlerce öğrenci, üniversiteleri kapatıldığı için sıkıntı yaşarken binlerce öğretim elemanı sokağa atılmış işsiz ve çaresiz. Adaletin sağlanması hukukun gereğidir. Ve OHAL'in de bir hukuku vardır. Buna riayet edelim.
15 Temmuz öncesinde de tablo iyi değildi;
Üniversiteler siyasi iktidarın, sermayenin ve kimi zaman da din adına öne çıktıklarını iddia eden çevrelerin baskısı altında, toplumsal amaçlara uygun bilim üretme ve nitelikli insan yetiştirme işlevini önemli ölçüde kaybetmişti.
Ülkemizde öğretim elemanları, görüşlerinden dolayı, akademik ve bilimsel çalışmaları doğrultusunda, fikirlerini özgürce söyleyememekte veya savunamamakta, "hassas" konulardaki fikirleri de sansüre ya da oto sansüre uğramaktadır.
Birçok öğretim elemanı ve öğrenci, yazılı veya sözlü düşüncelerinden dolayı ya disiplin soruşturması ya da disiplin cezasına maruz kalmışlar, ya hak ettikleri yükseltmeleri alamamışlar, dahası üniversiteden atılmışlardır.
Son aylarda basına yansıyan, sadece üniversitelerde yaşanan ifade özgürlüğü ve akademik özgürlük konusundaki soruşturmaların yoğunluğu giderek artmaktadır.
Akademik özgürlük ihlâllerinin takibi, haksızlıklarla mücadele için elzemdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023