"Akılsız kafadan ne çeker ayaklar" diyerek akletmemenin, aklı yerli yerinde kullanmamanın ne kadar pahalıya mal olacağına dikkat çekmiş atalarımız.
Akıl yerli yerinde kullanılmalı, akıl çalıştırılmalı ki ayaklar da yorulmadan hedefe ulaşabilsin.
Akıl nimetinin gereğince kullanılmadığı zaman ayakların ne kadar yorulacağına, hedeften ne kadar sapılacağına en tipik örnek işte hal-i pürmeallimiz.
Aklı kullanmamanın, akletmemenin tarihini hayli gerilere kadar götürmek mümkün, ama şu günleri yaşayanlar olarak, şehirlere ihanet edildiğine, havaya, suya, ormana, dağa, yaylaya, ovaya, tarıma, hayvancılığa ihanet edildiğine bizzat şahit olanlar olarak bir düşünelim; aklımızı kullanmadığımız için neredeyse hayatın her alanında ve her defasında aklımız başımızdan alınıyor.
Son on beş yıl içinde, özellikle tarımla ilgili, tohumculukla ilgili çıkarılan yasaları, madencilikle ilgili yapılan düzenlemeleri oturup sakin kafayla okuyup inceliyorsunuz ve gayri ihtiyari diyorsunuz ki; mümkün değil, bu yasalar bizim Meclisten geçmemiştir, ismi Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin olan vekiller mümkün değil bu yaslara "evet" anlamında parmak kaldırmamışlardır.
Bu maddelerin Meclisten geçmiş ve yaşlaşmış olmasını akıl almıyor, vicdan asla kabul etmiyor.
Tarlamızı, toprağımızı, tohumumuzu, madenimizi, akar suyumuzu, derelerimizi, ovalarımızı ve yaylalarımızı ilgilendiren konularda çıkarılan yasaları inceliyorsunuz ve rahatlıkla şu karara varıyorsunuz; on beş seneden beri Türk milleti kendine vekil seçmemiş, küresel tefeci şirketlere vekil seçmiş.
Son yıllarda yapılan düzenlemeleri, çıkarılan yasaları aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya, sağdan sola, soldan sağa inceliyorsunuz sonuç hep aynı; eli-kolu bağlanan, üretimden el çektirilen, hep zarar ettirilen biz, dolayısıyla ecnebi şirketlere Pazar yapılan da yine biz.
Her hal ve şartta kazanan yabancılar sürekli zarar eden bizim milletimiz ve devletimiz.
Korkunç manzara bu olunca insan sormadan edemiyor; arkadaşlar sizler kimin vekilisiniz, sizler kimin hükumetisiniz?
Aklımızı kullanmadığımız için, seçim yaparken, oy kullanırken aklı ön planda tutmadığımız için her defasında aklımız başımızdan ve aklımız başımızdan alındıkça da aklımızı kullanmaya mecalimiz kalmamış.
Gün geçtikçe, aylar yıllar devrildikçe öğreniyoruz ki, küresel tefecilere terk edilen tarımımız, tohumumuz, madenimiz, akar sularımız sadece bizi Pazar haline getirerek ecnebilerin heybesini doldurmakla kalmıyor, aynı zamanda, sağlığımızı ciddi manada tehdit ediyor ve bizden sonraki nesillerin hayatını da tehlikeye sokuyor.
Günlük kullandığımız zaruri ihtiyaçların tamamı, kahvaltı soframız, dolayısıyla beslenmemiz tamamen düşmanların tehdidine ve tacizine açık hale getirilmiş.
Devletin asli görevi vatandaşlarının sağlığını korumak olduğu halde vatandaşın sağlığına tecavüz eden, tasallut eden, doğacak nesilleri tehdit eden planlı, programlı saldırılara sadece seyirci değil, onların işlerini kolaylaştıran düzenlemeler yapmakla meşgul.
Aklımızı yeterince ve gereğince kullanmazsak pek yakında başımızda kullanacak akıl da bırakmayacaklar.
Akıl yerli yerinde kullanılmalı, akıl çalıştırılmalı ki ayaklar da yorulmadan hedefe ulaşabilsin.
Akıl nimetinin gereğince kullanılmadığı zaman ayakların ne kadar yorulacağına, hedeften ne kadar sapılacağına en tipik örnek işte hal-i pürmeallimiz.
Aklı kullanmamanın, akletmemenin tarihini hayli gerilere kadar götürmek mümkün, ama şu günleri yaşayanlar olarak, şehirlere ihanet edildiğine, havaya, suya, ormana, dağa, yaylaya, ovaya, tarıma, hayvancılığa ihanet edildiğine bizzat şahit olanlar olarak bir düşünelim; aklımızı kullanmadığımız için neredeyse hayatın her alanında ve her defasında aklımız başımızdan alınıyor.
Son on beş yıl içinde, özellikle tarımla ilgili, tohumculukla ilgili çıkarılan yasaları, madencilikle ilgili yapılan düzenlemeleri oturup sakin kafayla okuyup inceliyorsunuz ve gayri ihtiyari diyorsunuz ki; mümkün değil, bu yasalar bizim Meclisten geçmemiştir, ismi Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin olan vekiller mümkün değil bu yaslara "evet" anlamında parmak kaldırmamışlardır.
Bu maddelerin Meclisten geçmiş ve yaşlaşmış olmasını akıl almıyor, vicdan asla kabul etmiyor.
Tarlamızı, toprağımızı, tohumumuzu, madenimizi, akar suyumuzu, derelerimizi, ovalarımızı ve yaylalarımızı ilgilendiren konularda çıkarılan yasaları inceliyorsunuz ve rahatlıkla şu karara varıyorsunuz; on beş seneden beri Türk milleti kendine vekil seçmemiş, küresel tefeci şirketlere vekil seçmiş.
Son yıllarda yapılan düzenlemeleri, çıkarılan yasaları aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya, sağdan sola, soldan sağa inceliyorsunuz sonuç hep aynı; eli-kolu bağlanan, üretimden el çektirilen, hep zarar ettirilen biz, dolayısıyla ecnebi şirketlere Pazar yapılan da yine biz.
Her hal ve şartta kazanan yabancılar sürekli zarar eden bizim milletimiz ve devletimiz.
Korkunç manzara bu olunca insan sormadan edemiyor; arkadaşlar sizler kimin vekilisiniz, sizler kimin hükumetisiniz?
Aklımızı kullanmadığımız için, seçim yaparken, oy kullanırken aklı ön planda tutmadığımız için her defasında aklımız başımızdan ve aklımız başımızdan alındıkça da aklımızı kullanmaya mecalimiz kalmamış.
Gün geçtikçe, aylar yıllar devrildikçe öğreniyoruz ki, küresel tefecilere terk edilen tarımımız, tohumumuz, madenimiz, akar sularımız sadece bizi Pazar haline getirerek ecnebilerin heybesini doldurmakla kalmıyor, aynı zamanda, sağlığımızı ciddi manada tehdit ediyor ve bizden sonraki nesillerin hayatını da tehlikeye sokuyor.
Günlük kullandığımız zaruri ihtiyaçların tamamı, kahvaltı soframız, dolayısıyla beslenmemiz tamamen düşmanların tehdidine ve tacizine açık hale getirilmiş.
Devletin asli görevi vatandaşlarının sağlığını korumak olduğu halde vatandaşın sağlığına tecavüz eden, tasallut eden, doğacak nesilleri tehdit eden planlı, programlı saldırılara sadece seyirci değil, onların işlerini kolaylaştıran düzenlemeler yapmakla meşgul.
Aklımızı yeterince ve gereğince kullanmazsak pek yakında başımızda kullanacak akıl da bırakmayacaklar.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024