* AKP iktidarı döneminde içeride toplumsal bünyeyi erozyona uğratan, milletimizi bölünmenin eşiğine getiren son derece tehlikeli gelişmeler gerçekleşti.
* Dış politikada yapılanlar inancımızı, medeniyetimizi temsil etmediği gibi tam tersi küresel kraliyetçilerin amaçlarına hizmet eder oldu. Hâlbuki milletimizin değerlerini temsil eden bir dış politika izlenmeli; zulme hiç bir şekilde destek vermeyen, ABD’nin isteğine göre değil de medeniyetimizin gereklerine göre şekillenen bir dış politika hayata geçmeli idi.
* Ekonominin ağırlıklı olarak kontrolü yabancı şirketlerin eline geçti; ‘yükte hafif pahada ağır’ ne varsa ecnebilere satıldı. ‘Yükte hafif pahada ağır’ derken bir yatırım gerektirmeyen, zaten kar eden, stratejik, bazıları tekel olan kuruluşların yok fiyatına satılmasını anlatmak istiyoruz.
* Hâlbuki özellikle bu hükümet döneminde yapılan özelleştirmenin hiçbir mantıklı yanı ve hiçbir makul izahı yoktur. Çünkü kar eden ve stratejik kuruluşların satılması zaten yanlıştır. Ama bu kuruluşların gerçek değerlerinin çok çok altında fiyatla satılması trajiktir. Bu kuruluşların yabancılara satılmasının ne demek olduğunu ise hukuken sıkıntı yaşamamak için söylemiyorum.
* Özelleştirme gelirleri kadar özelleştirme masrafı yapmak nasıl izah edilir ve bunu bu millet nasıl görmez anlamak mümkün değil.
* Özelleştirme ile on binlerce vatandaşımızı işsiz bırakmak, on binlerin cebine giren paranın bir avuç insanın cebine girmesini sağlamak nasıl savunabilir. Yani bir milyar lira on kişinin cebinde mi olsa iyidir, on bin kişinin cebinde mi? Bu sorunun cevabı, hem adalet hem de sağlıklı ekonomi için: “on bin kişinin cebinde olsa daha iyidir.”
* Yapılması gereken devlet kuruluşlarını akıllıca organize edilen yani bir yönetim ve etkili bir denetim ile yanlışlarından arındırmak olmalıydı. Türk Telekom ile ayrılınca çok akıllıca ve etkili faaliyetler yapan ve hızla büyüyen PTT buna çok güzel bir örnektir. Özelleştirme ile milletimiz emsalsiz değerlerini kaybederken elektrik idaresinin özelleştirilmesinden sonra yaşananlarda olduğu gibi canından bezmektedir.
* Çok değerli madenlerimiz, yeraltı zenginliklerimiz yabancılara peşkeş çekilmiştir. Halbuki madenlerimiz devlet millet ortaklığı ile işlense idi hem tüm katma değer ülkemizde kalacaktı hem de milletimizin ve devletimizin geliri oldukça artmış olacaktı.
* Adalet sistemi çok ciddi yara aldı. Vatandaşlarımızın adalete güveni sarsıldı. Hukuki olmaktan çok siyasi kararlar verilmeye başlandı. Kendisi gibi düşünmeyene hayat hakkı tanımayan bir anlayış yaygınlaştı. Kanunun kendisine verdiği yetkiyi kendisinden kabul etmediğine karşı silah olarak kullanan kamu görevlileri o kadar çoğaldı ki...
* Adalet mekanizmasındaki pek çok kurum ve müessese yeterince araştırma yapılmadan değiştirildi. Çok hatalı ve eksik kanuni düzenlemeler yapıldı. Batının talepleri milletin aleyhine de olsa sorgulanmadan yasalaştı.
* Oysa sadece milletin ihtiyaçlarından doğan, iyi düşünülmüş, uygulayıcıların görüşlerinin samimi olarak alındığı bir hazırlık döneminin sonucunda yasal düzenlemeler yapılmalı idi.
* Bir yargıç dosyadaki deliller kendi düşüncesinin tamamen zıddı yönde karar vermesini gerektirdiğinde bir an tereddüt etmeden hukukun gereğini yerine getirmelidir. Hükümet hukuk ve adalet bilincinin yerleşmesi için görev yapmalıdır. Yoksa zihniyetini destekleyen bir yargı sistemi oluşturmaya çalışmamalıdır. Bu bir topluma yapılacak en büyük kötülüktür.
* Ordu bir milletin güvenliğinin ve geleceğinin teminatıdır. Ordusu güçlü olan bir millet tartışmasız güçlü bir millettir. Ordu içinde yanlış yapan var ise bunu tespit edip bir cerrahın hassasiyeti ile bünyeye zarar vermeden yanlışı gidermek lazımdır. Ama AKP döneminde orduya karşı yapılanlar ile bizatihi ordu zarar görmüştür.
* Türk milletine güç veren temel unsurlardan biri, tarih boyunca Türk milletinin ordusu ile bir ve beraber olmasıdır. Bu onun ‘Ordu Millet’ diye tanımlanmasına da neden olmuştur.
* Batılı güçler milletimize karşı mücadele ederken en başta millet ile ordunun arasını açmayı hedeflemişlerdir ve ne yazık ki uzun bir süreç sonunda oldukça mesafe katetmişlerdir.
* Çok şükür ki ordumuz milletimizin hala en çok güvendiği kurumdur. Yapılması gereken ise ordu ile milletin et ve tırnak olduğunu bilmek ve ona göre davranmaktır.
* Eğitim sistemi yapboz tahtasına döndü. Eğitim sistemini özümüzden ilham alarak akıl ve bilim ışığında tanzim etmek gerekirken; ideolojik yaklaşımlar ile düzenlemeye çalıştılar.
* Dahi çocuklarımızın yeteneklerini geliştiren değil de kısırlaştıran bir eğitim sistemi oluşturdular. Sınavlar için yarış atı gibi koşturulan gençlerimizin önemli bir bölümü bir yükseköğretim programına yerleşememektedir. Üniversiteyi bitirenler ise tatmin edici bir iş imkânı bulamıyorlar.
* Yapılması gereken iyi bir çalışma ile gereksiz bilgileri kaldırarak öğrencilerin hayatları boyunca lazım olan bilgilere sahip olmasını sağlamak; sınavsız üniversite ile isteyen her gencimizin üniversite eğitimi almasına imkân tanımak ve mezun olan gençlerimize iş alanları oluşturmaktır. Örnek vermek gerekir ise bu gün on binlerce ziraat mühendisi ve veteriner işsizdir. Hâlbuki tarım ve hayvancılık potansiyelimizin %1’i ancak kullanılmaktadır. Bu potansiyel doğru kullanılsa tüm işsiz ziraat mühendisleri ve veterinerler iş imkânı bulacağı gibi yenilerine de ihtiyaç olacaktır. (Devam edecek)
* Dış politikada yapılanlar inancımızı, medeniyetimizi temsil etmediği gibi tam tersi küresel kraliyetçilerin amaçlarına hizmet eder oldu. Hâlbuki milletimizin değerlerini temsil eden bir dış politika izlenmeli; zulme hiç bir şekilde destek vermeyen, ABD’nin isteğine göre değil de medeniyetimizin gereklerine göre şekillenen bir dış politika hayata geçmeli idi.
* Ekonominin ağırlıklı olarak kontrolü yabancı şirketlerin eline geçti; ‘yükte hafif pahada ağır’ ne varsa ecnebilere satıldı. ‘Yükte hafif pahada ağır’ derken bir yatırım gerektirmeyen, zaten kar eden, stratejik, bazıları tekel olan kuruluşların yok fiyatına satılmasını anlatmak istiyoruz.
* Hâlbuki özellikle bu hükümet döneminde yapılan özelleştirmenin hiçbir mantıklı yanı ve hiçbir makul izahı yoktur. Çünkü kar eden ve stratejik kuruluşların satılması zaten yanlıştır. Ama bu kuruluşların gerçek değerlerinin çok çok altında fiyatla satılması trajiktir. Bu kuruluşların yabancılara satılmasının ne demek olduğunu ise hukuken sıkıntı yaşamamak için söylemiyorum.
* Özelleştirme gelirleri kadar özelleştirme masrafı yapmak nasıl izah edilir ve bunu bu millet nasıl görmez anlamak mümkün değil.
* Özelleştirme ile on binlerce vatandaşımızı işsiz bırakmak, on binlerin cebine giren paranın bir avuç insanın cebine girmesini sağlamak nasıl savunabilir. Yani bir milyar lira on kişinin cebinde mi olsa iyidir, on bin kişinin cebinde mi? Bu sorunun cevabı, hem adalet hem de sağlıklı ekonomi için: “on bin kişinin cebinde olsa daha iyidir.”
* Yapılması gereken devlet kuruluşlarını akıllıca organize edilen yani bir yönetim ve etkili bir denetim ile yanlışlarından arındırmak olmalıydı. Türk Telekom ile ayrılınca çok akıllıca ve etkili faaliyetler yapan ve hızla büyüyen PTT buna çok güzel bir örnektir. Özelleştirme ile milletimiz emsalsiz değerlerini kaybederken elektrik idaresinin özelleştirilmesinden sonra yaşananlarda olduğu gibi canından bezmektedir.
* Çok değerli madenlerimiz, yeraltı zenginliklerimiz yabancılara peşkeş çekilmiştir. Halbuki madenlerimiz devlet millet ortaklığı ile işlense idi hem tüm katma değer ülkemizde kalacaktı hem de milletimizin ve devletimizin geliri oldukça artmış olacaktı.
* Adalet sistemi çok ciddi yara aldı. Vatandaşlarımızın adalete güveni sarsıldı. Hukuki olmaktan çok siyasi kararlar verilmeye başlandı. Kendisi gibi düşünmeyene hayat hakkı tanımayan bir anlayış yaygınlaştı. Kanunun kendisine verdiği yetkiyi kendisinden kabul etmediğine karşı silah olarak kullanan kamu görevlileri o kadar çoğaldı ki...
* Adalet mekanizmasındaki pek çok kurum ve müessese yeterince araştırma yapılmadan değiştirildi. Çok hatalı ve eksik kanuni düzenlemeler yapıldı. Batının talepleri milletin aleyhine de olsa sorgulanmadan yasalaştı.
* Oysa sadece milletin ihtiyaçlarından doğan, iyi düşünülmüş, uygulayıcıların görüşlerinin samimi olarak alındığı bir hazırlık döneminin sonucunda yasal düzenlemeler yapılmalı idi.
* Bir yargıç dosyadaki deliller kendi düşüncesinin tamamen zıddı yönde karar vermesini gerektirdiğinde bir an tereddüt etmeden hukukun gereğini yerine getirmelidir. Hükümet hukuk ve adalet bilincinin yerleşmesi için görev yapmalıdır. Yoksa zihniyetini destekleyen bir yargı sistemi oluşturmaya çalışmamalıdır. Bu bir topluma yapılacak en büyük kötülüktür.
* Ordu bir milletin güvenliğinin ve geleceğinin teminatıdır. Ordusu güçlü olan bir millet tartışmasız güçlü bir millettir. Ordu içinde yanlış yapan var ise bunu tespit edip bir cerrahın hassasiyeti ile bünyeye zarar vermeden yanlışı gidermek lazımdır. Ama AKP döneminde orduya karşı yapılanlar ile bizatihi ordu zarar görmüştür.
* Türk milletine güç veren temel unsurlardan biri, tarih boyunca Türk milletinin ordusu ile bir ve beraber olmasıdır. Bu onun ‘Ordu Millet’ diye tanımlanmasına da neden olmuştur.
* Batılı güçler milletimize karşı mücadele ederken en başta millet ile ordunun arasını açmayı hedeflemişlerdir ve ne yazık ki uzun bir süreç sonunda oldukça mesafe katetmişlerdir.
* Çok şükür ki ordumuz milletimizin hala en çok güvendiği kurumdur. Yapılması gereken ise ordu ile milletin et ve tırnak olduğunu bilmek ve ona göre davranmaktır.
* Eğitim sistemi yapboz tahtasına döndü. Eğitim sistemini özümüzden ilham alarak akıl ve bilim ışığında tanzim etmek gerekirken; ideolojik yaklaşımlar ile düzenlemeye çalıştılar.
* Dahi çocuklarımızın yeteneklerini geliştiren değil de kısırlaştıran bir eğitim sistemi oluşturdular. Sınavlar için yarış atı gibi koşturulan gençlerimizin önemli bir bölümü bir yükseköğretim programına yerleşememektedir. Üniversiteyi bitirenler ise tatmin edici bir iş imkânı bulamıyorlar.
* Yapılması gereken iyi bir çalışma ile gereksiz bilgileri kaldırarak öğrencilerin hayatları boyunca lazım olan bilgilere sahip olmasını sağlamak; sınavsız üniversite ile isteyen her gencimizin üniversite eğitimi almasına imkân tanımak ve mezun olan gençlerimize iş alanları oluşturmaktır. Örnek vermek gerekir ise bu gün on binlerce ziraat mühendisi ve veteriner işsizdir. Hâlbuki tarım ve hayvancılık potansiyelimizin %1’i ancak kullanılmaktadır. Bu potansiyel doğru kullanılsa tüm işsiz ziraat mühendisleri ve veterinerler iş imkânı bulacağı gibi yenilerine de ihtiyaç olacaktır. (Devam edecek)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Oktay Doğan / diğer yazıları
- İnsanın bir felaketi: Ön yargı / 27.03.2021
- Kul hakkı kırmızı çizgimiz olmalı / 17.02.2021
- Mutluluğun ve başarının anahtarı / 10.02.2021
- İyi olmak ve iyi kalmak / 14.01.2021
- Hocam / 07.01.2021
- Atatürk ne yaptı? / 23.10.2017
- Taklit edilen, projeleri izinsiz kullanılan lider: Prof. Dr. Haydar Baş / 19.04.2015
- Bu iktidar neye hizmet etti? / 17.07.2014
- Oyunu halkımız bozmalı / 01.10.2013
- Alçak katiller karşısında ölçü sahibi Müslümanlar olalım / 08.09.2013
- Kul hakkı kırmızı çizgimiz olmalı / 17.02.2021
- Mutluluğun ve başarının anahtarı / 10.02.2021
- İyi olmak ve iyi kalmak / 14.01.2021
- Hocam / 07.01.2021
- Atatürk ne yaptı? / 23.10.2017
- Taklit edilen, projeleri izinsiz kullanılan lider: Prof. Dr. Haydar Baş / 19.04.2015
- Bu iktidar neye hizmet etti? / 17.07.2014
- Oyunu halkımız bozmalı / 01.10.2013
- Alçak katiller karşısında ölçü sahibi Müslümanlar olalım / 08.09.2013