Başbakan R. T. Erdoğan’ın, 2005’teki Diyarbakır konuşmasını hatırlayın.
O konuşma, PKK terörü meselesini halkımızın nezdinde Kürt meselesine dönüştürdü.
Daha sonraki fasıllarda Erdoğan, o söyleminden birkaç kere gitti-geldi.
Ama olan olmuştu.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bey, konuşma ve makalelerinde şu gerçeğin altını çizmişti:
Erdoğan’ın Diyarbakır’daki söz konusu çıkışına kadar PKK’yı terör örgütü, Apo’yu da “bebek katili” olarak gören vatandaş, ma’lum çıkışından sonra “meğer Apo haklıymış” noktasına sürüklendi.
Erdoğan, son 10-12 ay içinde Diyarbakır çıkışına benzer öyle politik vaziyet aldı, öyle bir süreç başlattı ki, Apo kahraman oldu, paşa oldu, ferman buyuran padişah oluverdi.
Türkiye sürükleniyor.
Fakat Türkiye’yi sürükleyenler, ne Erdoğan, ne Apo…
Hepsinin kulağına üfleyen aynı merkez; Büyük Ortadoğu Projesi şefleri Amerika!
Akıl aldıkları yer aynı Amerika!
Türk milletinin görmesi gereken nokta budur!
Dolayısıyla AKP-PKK süreciyle yaşanan “pastırma yazı”ndan Kürt, Türk, Laz, Çerkes… vs. Türk milletine bir hayır gelmez.
“Pastırma yazı”nın bitmesinden itibaren hep beraber şunu göreceğiz:
AKP-PKK süreci işgalci Amerika’nın ve bölgedeki taşeronlarının ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildir.
Bunu Erdoğan da biliyor, Apo da…
Erdoğan, acaba bu süreçten bana Çankaya koltuğu çıkar mı, diye hesap ediyor. Fakat darmadağın edilmiş bir Türkiye’de, ne Çankaya kalır, ne koltuk!
AKP-PKK sürecinde “ferman buyuran padişah” pozisyonunda iş gören Apo’nun, silahlı PKK gruplarına “ilk hedefiniz Suriye, ileri!” komutu vermesi elbette manidardır.
Kardeşi Mehmet Öcalan ile, 19 Şubat’ta şu komutu vermişti Apo:
“Kürtlere, tüm Suriye’de yaşayan halklara söylüyorum, Kürtlerin yaşadığı yerlerde, ekmekten, sudan, yemekten önce, önümüzdeki günlerde olacak büyük şeyler için bunun önüne büyük bentler oluştursunlar. Bunun için büyük güçlerini bu bentlerde kursunlar, uyanık olsunlar.”
O günlerde CIA elemanlarının İmralı’ya ziyarette bulundukları medyaya yansımıştı.
Apo’nun bu komut ve hedefinden anlaşılıyor ki, AKP-PKK sürecinden Anayasa’mızda tarifini bulan Türk milletinin aslî ve ayrılmaz unsurlarından olan Kürt kardeşlerimize ekmek yok, su yok, yemek yok!
Ekmeği, suyu, yemeği bir tarafa bırakın, ondan önce görülmesi gereken işler var diyor, Suriye adresini veriyor.
Erdoğan, nasıl kendinden konuşmuyorsa; Apo da kendinden ferman çıkartmıyor ebette… Amerika ne diyorsa, o konuşuluyor, o adres gösteriliyor, o yöne doğru gidiliyor.
Güneydoğulu kardeşlerimiz başta olmak üzere tüm Türk milletinin görmesi gereken nokta, Anayasa ve yasalarda hiçbir Türk milletinin Türk, Kürt, Laz, Çerkes… vs. hiçbir ferdine yönelik bir ayrım, farklı muamele ve eşitsizlik olmadığıdır.
Prof. Dr. Baş’ın dediği gibi, bu bağlamda görülen hizmet zaafiyeti ve farklı muameleler, devletin Anayasal ve yasal uygulamaları değil, bilakis siyasilerin icraatları ve politik yanlışlarıdır.
Bu politik yanlışları milletimize reva gören siyasiler, vicdan muhasebesi yaparak kendilerini hesaba çekmek yerine; faturayı bizzat devlete keserek, devleti ve milletin bölünmez bütünlüğünü dağıtacak nitelikte bir süreç başlatıyorlar. Bugüne kadar bizzat kendileri milletin ekmeğine yağ sürmek yerine, Amerika ve İsrail’in ekmeğine yağ sürdükleri gibi; AKP-PKK süreci ile de Apo ve PKK eliyle cemaat halinde yine ecnebilerin ekmeğine yağ sürüyolar.
Halbuki Doğulu, Güneydoğulu, Karadenizli, Trakyalı topyekün Türk milletinin talep ettiği şey, iştir, aştır, ekmektir, huzurlu ve müreffeh bir gelecektir. Erdoğan’ın çok iyi bildiği ve Apo’nun açıkça hatırlattığı gibi, AKP-PKK sürecinden ekmek ve aş çıkmayacağına göre, halkımız kendisine ekmek çıkacak yepyeni bir birlik, kardeşlik ve ekmek süreci başlatmalıdır.
Bu yepyeni süreç ise Amerika aklıyla, IMF aklıyla, projesiz-programsız olmaz. Bu kavşakta halkımızın tamamı için tek çıkış ve çözüm yolu vardır; o da iş, aş ve Milli Ekonomi Modeli’nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş’tır, BTP’dir.
Rusya, 2005’ten beri bunu görüyor, Prof. Dr. Baş’ı Devlet Duması’nda ağırlıyor, çöken kapitalizme meydan okuyor.
Rusların gördüğü kadarını bile görmezsek, o zaman bizim ne huzurlu bir geleceğimiz olur. Ne de Türk, Kürt, Laz, Çerkes… vs. olmamızdan, Türk milleti oluşumuzdan bir şey olur. Oyuna gelmeyelim, kendimize gelelim!
O konuşma, PKK terörü meselesini halkımızın nezdinde Kürt meselesine dönüştürdü.
Daha sonraki fasıllarda Erdoğan, o söyleminden birkaç kere gitti-geldi.
Ama olan olmuştu.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bey, konuşma ve makalelerinde şu gerçeğin altını çizmişti:
Erdoğan’ın Diyarbakır’daki söz konusu çıkışına kadar PKK’yı terör örgütü, Apo’yu da “bebek katili” olarak gören vatandaş, ma’lum çıkışından sonra “meğer Apo haklıymış” noktasına sürüklendi.
Erdoğan, son 10-12 ay içinde Diyarbakır çıkışına benzer öyle politik vaziyet aldı, öyle bir süreç başlattı ki, Apo kahraman oldu, paşa oldu, ferman buyuran padişah oluverdi.
Türkiye sürükleniyor.
Fakat Türkiye’yi sürükleyenler, ne Erdoğan, ne Apo…
Hepsinin kulağına üfleyen aynı merkez; Büyük Ortadoğu Projesi şefleri Amerika!
Akıl aldıkları yer aynı Amerika!
Türk milletinin görmesi gereken nokta budur!
Dolayısıyla AKP-PKK süreciyle yaşanan “pastırma yazı”ndan Kürt, Türk, Laz, Çerkes… vs. Türk milletine bir hayır gelmez.
“Pastırma yazı”nın bitmesinden itibaren hep beraber şunu göreceğiz:
AKP-PKK süreci işgalci Amerika’nın ve bölgedeki taşeronlarının ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildir.
Bunu Erdoğan da biliyor, Apo da…
Erdoğan, acaba bu süreçten bana Çankaya koltuğu çıkar mı, diye hesap ediyor. Fakat darmadağın edilmiş bir Türkiye’de, ne Çankaya kalır, ne koltuk!
AKP-PKK sürecinde “ferman buyuran padişah” pozisyonunda iş gören Apo’nun, silahlı PKK gruplarına “ilk hedefiniz Suriye, ileri!” komutu vermesi elbette manidardır.
Kardeşi Mehmet Öcalan ile, 19 Şubat’ta şu komutu vermişti Apo:
“Kürtlere, tüm Suriye’de yaşayan halklara söylüyorum, Kürtlerin yaşadığı yerlerde, ekmekten, sudan, yemekten önce, önümüzdeki günlerde olacak büyük şeyler için bunun önüne büyük bentler oluştursunlar. Bunun için büyük güçlerini bu bentlerde kursunlar, uyanık olsunlar.”
O günlerde CIA elemanlarının İmralı’ya ziyarette bulundukları medyaya yansımıştı.
Apo’nun bu komut ve hedefinden anlaşılıyor ki, AKP-PKK sürecinden Anayasa’mızda tarifini bulan Türk milletinin aslî ve ayrılmaz unsurlarından olan Kürt kardeşlerimize ekmek yok, su yok, yemek yok!
Ekmeği, suyu, yemeği bir tarafa bırakın, ondan önce görülmesi gereken işler var diyor, Suriye adresini veriyor.
Erdoğan, nasıl kendinden konuşmuyorsa; Apo da kendinden ferman çıkartmıyor ebette… Amerika ne diyorsa, o konuşuluyor, o adres gösteriliyor, o yöne doğru gidiliyor.
Güneydoğulu kardeşlerimiz başta olmak üzere tüm Türk milletinin görmesi gereken nokta, Anayasa ve yasalarda hiçbir Türk milletinin Türk, Kürt, Laz, Çerkes… vs. hiçbir ferdine yönelik bir ayrım, farklı muamele ve eşitsizlik olmadığıdır.
Prof. Dr. Baş’ın dediği gibi, bu bağlamda görülen hizmet zaafiyeti ve farklı muameleler, devletin Anayasal ve yasal uygulamaları değil, bilakis siyasilerin icraatları ve politik yanlışlarıdır.
Bu politik yanlışları milletimize reva gören siyasiler, vicdan muhasebesi yaparak kendilerini hesaba çekmek yerine; faturayı bizzat devlete keserek, devleti ve milletin bölünmez bütünlüğünü dağıtacak nitelikte bir süreç başlatıyorlar. Bugüne kadar bizzat kendileri milletin ekmeğine yağ sürmek yerine, Amerika ve İsrail’in ekmeğine yağ sürdükleri gibi; AKP-PKK süreci ile de Apo ve PKK eliyle cemaat halinde yine ecnebilerin ekmeğine yağ sürüyolar.
Halbuki Doğulu, Güneydoğulu, Karadenizli, Trakyalı topyekün Türk milletinin talep ettiği şey, iştir, aştır, ekmektir, huzurlu ve müreffeh bir gelecektir. Erdoğan’ın çok iyi bildiği ve Apo’nun açıkça hatırlattığı gibi, AKP-PKK sürecinden ekmek ve aş çıkmayacağına göre, halkımız kendisine ekmek çıkacak yepyeni bir birlik, kardeşlik ve ekmek süreci başlatmalıdır.
Bu yepyeni süreç ise Amerika aklıyla, IMF aklıyla, projesiz-programsız olmaz. Bu kavşakta halkımızın tamamı için tek çıkış ve çözüm yolu vardır; o da iş, aş ve Milli Ekonomi Modeli’nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş’tır, BTP’dir.
Rusya, 2005’ten beri bunu görüyor, Prof. Dr. Baş’ı Devlet Duması’nda ağırlıyor, çöken kapitalizme meydan okuyor.
Rusların gördüğü kadarını bile görmezsek, o zaman bizim ne huzurlu bir geleceğimiz olur. Ne de Türk, Kürt, Laz, Çerkes… vs. olmamızdan, Türk milleti oluşumuzdan bir şey olur. Oyuna gelmeyelim, kendimize gelelim!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019