Suriye iç savaşı başlamadan önce 911 km.'lik sınırda hiçbir problem yoktu. Türkiye'nin en sakin ve emniyetli sınır hattı güneyimizde Akdeniz'den Irak sınırına kadar olan Suriye sınırıydı.
Bu nedenle aradaki mayınlar temizlendi. Hatta mayınlardan arındırılan bölgenin tarımsal(!) Faaliyet için İsrail'e satışı gündeme gelmiş ama satış işlemi yargıdan dönmüştü. Vizeler karşılıklı olarak kaldırıldı. Bunun sonucunda her yıl 1 milyon 500 bin Suriyeli Türkiye'ye, 2 milyona yakın vatandaşımız da Suriye'ye gidiyordu. Ticaretimiz de fevkalade bir noktaya gelmişti. Eğer teröristler Suriye devletine saldırmamış olsaydı yani normal koşullar devam etseydi ticaret hacmimiz 5 milyar doları bulacaktı.
Savaşın başlamasıyla beraber her gün yüksek perdeden Esad'ın gitmesi gerektiği ifade edildi. Esad, Türkiye'nin savaşa dahil olmasını istemiyordu. Doğal olarak kuzeyden açılacak bir cephenin telafisini mümkün görmediğinden nüfusun ağırlıklı olarak yaşadığı Halep-Hama- Humus- Şam hattına çekildi. Bu sayede Lazkiye ve Tartus'un güvenliği de sağlandı. Bu Esad'ın planıydı kuşkusuz. Bu planın doğal sonucu olarak kuzey Suriye toprakları rejim tarafından terk edildi. İlerleyen günlerde IŞİD belasının zuhur etmesiyle bir tercih yapmaya zorlanan Esad, PYD ile özerklik konusunda mutabık kaldı.
PYD lideri Salih Müslim, Ankara ile sıcak ilişkiler kurarken, dış politikanın fıtratı ve bölgesel dengelerin sık sık değişiminden mütevellit diğer güçlerle de temasını kesmedi. Her ne kadar hükümet bu durumu "Salih Müslim bizi kandırdı" diyerek kandıran zincirine yeni bir halka eklese de, kontrol tamamen Türk dışişlerinin kontrolünden çoktan çıkmıştı bile.
Davutoğlu, Salih Müslim'den ne istedi de yapılmadı? Bu sorunun cevabı aynı zamanda fotoğrafı daha net görmemizi sağlayabilir.
Açıktır ki Ankara, Müslim'den Esat'la savaşmasını istedi. Müslim de reddetti. Çünkü Esad'ın Rusya ve İran'la beraber savaşı kazanacağına inanıyor ve doğru ata oynamak istiyordu. Neticede Müslim tarafını seçti. Türkiye ile beraber hareket etmeyecekti. Seçiminin sonucunda ABD tarafından İŞİD'le savaşan kahraman(!) unvanını da almayı başardı. Birleşik Devletler, "ABD'nin dostları yoktur çıkarları vardır" prensibinden hareketle Türkiye'yi bir kenara kolayca iterek PYD'yi tercih etti. Yani Türkiye kaybetti, değerli yalnızlığına değer kattı ve yeniden aldatıldı. Ama bu aldatılma diğerlerine benzemiyordu. En yakın dosttan(!) yenen acı bir kazık, sindirilmesi mümkün olmayan bir ihanet yine bizimkilerin kaderi oldu.
Türkiye, baştan beri Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunsaydı PYD bu kadar güçlü bir pozisyon alabilir miydi? Cevap: Kesinlikle hayır. O halde PYD'yi anahtar güç haline getirenler, uyguladıkları BOP politikasıyla AKP hükümetinden başkası değildir. Kendi düşen ağlamaz.
Bu nedenle aradaki mayınlar temizlendi. Hatta mayınlardan arındırılan bölgenin tarımsal(!) Faaliyet için İsrail'e satışı gündeme gelmiş ama satış işlemi yargıdan dönmüştü. Vizeler karşılıklı olarak kaldırıldı. Bunun sonucunda her yıl 1 milyon 500 bin Suriyeli Türkiye'ye, 2 milyona yakın vatandaşımız da Suriye'ye gidiyordu. Ticaretimiz de fevkalade bir noktaya gelmişti. Eğer teröristler Suriye devletine saldırmamış olsaydı yani normal koşullar devam etseydi ticaret hacmimiz 5 milyar doları bulacaktı.
Savaşın başlamasıyla beraber her gün yüksek perdeden Esad'ın gitmesi gerektiği ifade edildi. Esad, Türkiye'nin savaşa dahil olmasını istemiyordu. Doğal olarak kuzeyden açılacak bir cephenin telafisini mümkün görmediğinden nüfusun ağırlıklı olarak yaşadığı Halep-Hama- Humus- Şam hattına çekildi. Bu sayede Lazkiye ve Tartus'un güvenliği de sağlandı. Bu Esad'ın planıydı kuşkusuz. Bu planın doğal sonucu olarak kuzey Suriye toprakları rejim tarafından terk edildi. İlerleyen günlerde IŞİD belasının zuhur etmesiyle bir tercih yapmaya zorlanan Esad, PYD ile özerklik konusunda mutabık kaldı.
PYD lideri Salih Müslim, Ankara ile sıcak ilişkiler kurarken, dış politikanın fıtratı ve bölgesel dengelerin sık sık değişiminden mütevellit diğer güçlerle de temasını kesmedi. Her ne kadar hükümet bu durumu "Salih Müslim bizi kandırdı" diyerek kandıran zincirine yeni bir halka eklese de, kontrol tamamen Türk dışişlerinin kontrolünden çoktan çıkmıştı bile.
Davutoğlu, Salih Müslim'den ne istedi de yapılmadı? Bu sorunun cevabı aynı zamanda fotoğrafı daha net görmemizi sağlayabilir.
Açıktır ki Ankara, Müslim'den Esat'la savaşmasını istedi. Müslim de reddetti. Çünkü Esad'ın Rusya ve İran'la beraber savaşı kazanacağına inanıyor ve doğru ata oynamak istiyordu. Neticede Müslim tarafını seçti. Türkiye ile beraber hareket etmeyecekti. Seçiminin sonucunda ABD tarafından İŞİD'le savaşan kahraman(!) unvanını da almayı başardı. Birleşik Devletler, "ABD'nin dostları yoktur çıkarları vardır" prensibinden hareketle Türkiye'yi bir kenara kolayca iterek PYD'yi tercih etti. Yani Türkiye kaybetti, değerli yalnızlığına değer kattı ve yeniden aldatıldı. Ama bu aldatılma diğerlerine benzemiyordu. En yakın dosttan(!) yenen acı bir kazık, sindirilmesi mümkün olmayan bir ihanet yine bizimkilerin kaderi oldu.
Türkiye, baştan beri Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunsaydı PYD bu kadar güçlü bir pozisyon alabilir miydi? Cevap: Kesinlikle hayır. O halde PYD'yi anahtar güç haline getirenler, uyguladıkları BOP politikasıyla AKP hükümetinden başkası değildir. Kendi düşen ağlamaz.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İran vekil güçlerini ateşe attı / 16.04.2024
- Kamçılı IMF dönemi başladı / 15.04.2024
- Mahkeme kadıya mülk değildir / 09.04.2024
- Türkiye sadece İstanbul'dan ibaret değildir / 08.04.2024
- Erken seçim çağrısı yapılmalı / 05.04.2024
- Müflis tüccar eski defter karıştırır / 04.04.2024
- Tencere dibin kara seninki benden kara / 26.03.2024
- Yel kayadan bir şey aparabilmez / 25.03.2024
- Milli Ekonomi Modeli belediyelere hayat verecek / 23.03.2024
- Milli Para istikrarın sembolüdür / 22.03.2024
- Kamçılı IMF dönemi başladı / 15.04.2024
- Mahkeme kadıya mülk değildir / 09.04.2024
- Türkiye sadece İstanbul'dan ibaret değildir / 08.04.2024
- Erken seçim çağrısı yapılmalı / 05.04.2024
- Müflis tüccar eski defter karıştırır / 04.04.2024
- Tencere dibin kara seninki benden kara / 26.03.2024
- Yel kayadan bir şey aparabilmez / 25.03.2024
- Milli Ekonomi Modeli belediyelere hayat verecek / 23.03.2024
- Milli Para istikrarın sembolüdür / 22.03.2024