AKP hükümeti ve Başbakan R. T. Erdoğan, AB, ABD ve IMF'ye endeksli icraatları ve politikaları sebebiyle tabanını yitiriyor. AKP, marjinalleşiyor. AKP, marjinalleştikçe "tek tabanı" halindeki diyalogcu nurcular panikliyor. Bir yandan güya "siyasetten Allah'a sığınmış" görünür iken; öte yandan mandacı yerel ve işgalci küresel siyasi kazanda "kepçe" hizmeti vererek "Çözüm AKP'de", "ABD'siz kimse bir adım atamaz", "Papalık Konseyi misyonunun bir parçasıyız" ekseninde siyasi yol tutturan diyalogcu nurcuların ayakları titriyor. AKP hükümetinin kabinesinin, bir nevi şu "ma'lum Abant diyalog kabinesi" olduğunun farkında olanlar için, politika arenasında olan bitenler hiç de sürpriz değil. AKP'nin başı dumanlansa, diyalogcu nurcular nem kapıyor. AKP'nin bayıldığı yerde diyalogcu nurcular ölüp ölüp diriliyor.Bu perspektiften meseleye bakıldığında; AKP'nin ilk destekçilerinden olan eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in olmadık biçimde "başörtüsü çıkışı" yapmasının ve tabii fırsat beklercesine AKP'nin Demirel'in beyanatını üstüne alarak karşı atağa geçmesinin "derin bir aşık atışması" olduğu görülecektir.Demirel, diyalogcudur. Demirel, diyalogcu nurcuların politika arenasındaki hamisidir. AKP kabinesi, bir nevi "nurcu Abant diyalog kabinesi"dir; Abant'ın demirbaş müdavimleri, AKP kabinesinin demirbaş üyeleridir. CHP ve Çankaya'nın "güya hükümete karşı" gibi görünen manevraları, AKP'nin puan toplamasına yetmemektedir. Dolayısıyla, Abant diyalog kabinesi pozisyonundaki AKP hükümetinin devamını sağlamak ve toplum nezdinde yok olan itibarını yeniden kazandırmak, Demirel'e bir şey kazandırmasa da, Demirel'in hamisi bulunduğu diyalogcu nurcular adına elzemdir.Bu sebeple Demirel, R. T. Erdoğan'ı tekrar "cilalı kahraman" yapmak, başörtüsü bağlamında "laik devlet" karşısında köpürdükçe köpürebilen "yeni bir mağdur kahraman" üretmek planını uygulamaktadır.Bugün "Başörtülü okumak isteyen Arabistan'a gitsin. Türbanlılar üniversiteye giremez. Türban özgürlük falan değildir, gericiliktir" sözleriyle güya Başbakan Erdoğan'ı köpürterek pirim yaptırmaya çalışan Demirel, 4 yıl önce başörtüsü konusunda kendisinden destek isteyen Demokrat Kadınlar Derneği üyelerine yasağın yanlış olduğunu Kur'an-ı Kerim'den ayetler okuyarak anlatmış; "Bu yasağın mantığı yok. Ümitsizliğe kapılmayın, hakkınızı aramaya devam edin. Kur'an'da tesettürün olduğunu kabul ettirmek için zamanınızı harcayın" tavsiyesinde bulunmuştu. Dernek Başkan Yardımcısı Aysun Çelebi, Demirel'in o günkü desteğini böyle anlatıyor.Erdoğan, bugün "Başörtülü okumak isteyen Arabistan'a gitsin" diyen Demirel karşısında şahlanarak "Bu ülkenin evlatlarına kimse başka coğrafyada adres vermeye kalkmasın. O adresi vermek isteyenler önce kendileri oralara gitsin... Eğer yok mesele tarihte olduğu gibi bir yeğen-kardeş meselesiyse onun yeri de yargıdır...'' buyuruyor. Ne tesadüftür ki, Demirel'den önce Abant organizatörü diyalogcu Zaman'dan Hüseyin Gülerce, Erdoğan'a "gevşek bir yol" göstererek "AKP'nin ne pahasına olursa olsun iktidarda kalması" gereğini salık veriyor. Gülerce "Bugünü, üç beş sene sonrasını değil, 10 yıl, 20 yıl ve 30 yıl sonrasını düşün. Bir örnekle anlatmaya çalışayım. Başörtüsü ya da "türban" sorununun çözümünü, bu konudaki mağduriyetin giderilmesini, meselenin insan haklarını ilgilendiren tarafını destekleyen, sizin yanınızda olan o sözünü ettiğim entelektüel çevreler şunu anlamakta zorluk çekiyor: Neden üst bürokrasiye getirilen, getirilmek istenen insanların hep eşlerinin başları örtülü çıkıyor? Belki böyle bir ölçünüz yok; ama bu konuda yanlış anlaşılmalara fırsat vermeme hassasiyetinizin olması gerekmez mi? Başka bir ifadeyle, düşündüğünüz görevler için, eşlerinin başları açık olanların arasında hiç mi liyakatli insanlar yok? Başörtüsünü savunmak başka bir şey, bu başka bir şey. Sizi hâlâ desteklemek isteyen o insanlar ister istemez şöyle düşünüyorlar: Demek, renklilik isteği yok, demek farklılıklara şans yok. Bu şüphe eğer bir kanaate dönüşürse, AK Parti, nasıl bir samimiyeti heba ettiğini acaba anlayabilecek mi? Bir defa daha altını çizmeliyim. AK Parti'nin yakaladığı en büyük fırsat, siyaset yapmak isteyen dindar insanların, bu ülkenin birliği, dirliği, kalkınması, huzuru ve istikrarı için herkesle çalışabileceklerini göstermesidir / gösterebilmesidir. Bu öylesine büyük bir şans, toplumsal kazancı öylesine değerli bir kucaklamadır ki, Sayın Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığından feragat etmesine elli defa değer diye düşünüyorum" (Bkz. Hüseyin Gülerce, 30 yılın hatırına..., Zaman, 27 Nisan 2006).Her iki manevra da AKP iktidarının devamı ve toplum nezdinde yitirdiği kredinin temini içindir... Demirel'inkisi kurnazca, Gülerce'ninkisi ise Pavlos'ça.Bakmayın siz kuru sıkı aşıt atışmalarına... Hepsi birdir bunların. Hepsi aynı tavanın balıklarıdır bunlar; hepsi AB'ci, hepsi IMF'ci, hepsi Amerika'nin stratejik ortağı, hepsi diyalogcu.Ne Demirel'in manevraları, ne de Gülerce'nin aklı, AB'ci, IMF'ci ve ABD'nin stratejik ortakçısı AKP'yi kurtarmaya yetmemektedir. Millet ve devlet üzerindeki oyun ortaya çıkmış, oyun bitmiştir. Uzatmalar oynanmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
A. Faik Nabi / diğer yazıları
- Nuriye nenemin ağzından Atatürk / 10.11.2015
- Nesli ve ekini yok eden asıl fitne bunlar / 04.01.2013
- Buzun üstünde açlık dansı / 07.02.2010
- AKP, ülkeyi parasızlığa mahkum ederse / 05.02.2010
- Almanya AB'yi komaya soktu / 08.09.2009
- Erdoğan'ın "gel-git" vaziyeti patinaj mı, taktik mi? / 29.08.2009
- Sadece "fındık"tan değil, bu gidişle her şeyimizden olacağız! / 31.07.2009
- TRT'de bazı işgüzarlar var! / 30.06.2009
- Vakit'in çelebisinin sponsoru kim'! / 18.06.2009
- Bir lokmanın gücü / 29.04.2009
- Nesli ve ekini yok eden asıl fitne bunlar / 04.01.2013
- Buzun üstünde açlık dansı / 07.02.2010
- AKP, ülkeyi parasızlığa mahkum ederse / 05.02.2010
- Almanya AB'yi komaya soktu / 08.09.2009
- Erdoğan'ın "gel-git" vaziyeti patinaj mı, taktik mi? / 29.08.2009
- Sadece "fındık"tan değil, bu gidişle her şeyimizden olacağız! / 31.07.2009
- TRT'de bazı işgüzarlar var! / 30.06.2009
- Vakit'in çelebisinin sponsoru kim'! / 18.06.2009
- Bir lokmanın gücü / 29.04.2009