Hayatın içinde şuna rastlıyoruz. Özellikle Suriye bağlamında birçok hacılar-hocalar, bazı cübbeliler-şalvarlılar, İslamcı geçinenler ve ortalıkta güya Osmanlı fesiyle dolanan İngiliz ulakları, işgalci Amerika ve Haçlı Avrupası ağzıyla konuşuyor. İsrail’in safında yer alıyorlar.
Amerika’nın BOP eş başkanlığını yürüten AKP hükümeti de, Suriye eksenindeki yanlış ve batıl politikalarını bu ağızlarla beslemeye çalışıyor.
Komşumuz Suriye’de “büyük bir fitne ve fesad” varmış, o fitneye duyarsız kalmamız mümkün değilmiş… Dolayısıyla Suriye ile savaşmamız gerekiyorsa savaşırmışız!
Bu yaklaşım usul ve esastan batıl bir anlayıştır.
Suriye, bir İslam ülkesidir, bir.
Suriye’deki idarenin varsa eksik ve noksanı, onlara müdahale etmek, ne AKP hükümetinin, ne de ABD ve İsrail’in haddinedir, iki.
Daha da önemlisi, Allah ve Rasulü’ne inananlar için “fitne ve fesad”, “küfür”dür, “şirk”tir, “nifak”tır, “Müslümanı dininden döndürmek”tir, “Müslümanların aleyhine planlar kurmak”tır. Fitne, “Müslümana sırtını dönerek kafirleri dost ve ortakçı edinmek”tir (Bakara 2/ 191, 193, 217; Enfal 8/73).
Fitne ve fesadın, yukarıda saydığımız temel vasıfları Kur’an-ı Kerim’in aşağıdaki ayetleriyle birebir sabittir, apaçık ilahî beyanlardır:
“Yeryüzünde fitneden eser kalmayıncaya ve din de yalnız Allah’ın dini olan (İslam) oluncaya kadar, o (kafilerle) mücadele edin, savaşın…” (Bakara, 2/193).
“Fitne, (adam) öldürmekten daha beterdir” (Bakara 2/191).
“Fitne, adam öldürmekten daha büyük bir günahtır”(Bakara 2/217).
“Kafirler birbirlerinin dostları, hamileridir. Eğer siz böyle bilmez, bu ölçüyle vaziyet almazsanız, yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat ortaya çıkar” (Enfal 8/73).
Bu ölçüler, Allah ve Rasulü’ne iman edenler içindir. Bunlar, İslam’ın ve yüce medeniyetimizin olmazsa olmaz esaslarıdır.
Dolayısıyla fitnenin ve fesadın merkezi, üzerlerinde Ezan-ı Muhammedî’nin inlediği Müslüman Suriye, Şam, Irak, Afganistan veya Libya değil; oralara musallat olmak isteyen Haçlıların, Amerika ve İsrail’in ta kendisidir.
Bugün koltuk ve ikballerini Amerika ve Haçlı dünyasına borçlu olanlar, İslam’ın ve medeniyetimizin bu değişmez “fitne ve fesad” ölçülerini tersyüz ederek, Yüce Allah’ın “fitne ve fesadın ta kendileridir” diye nitelendirdiği işgalci gayr-ı Müslimleri dost ve kardeş ediniyor, Müslümanları onların ürettiği bahanelerle düşman ve fitne olarak kabul ediyor, işgalci kafirlerin safında Müslümana savaş açıyorlar.
Türkiye ve İslam coğrafyasındaki Müslümanların büyük çoğunluğunun düştüğü asıl fitne işte budur. Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi coğrafyasındaki İslam ülkelerini kasıp-kavuran gerçek fitne budur.
Bu bağlamda Yüce Allah’ın ikazı açıktır:
“Kafirler birbirlerinin dostları, hamileridir. Eğer siz böyle bilmez, bu ölçüyle vaziyet almazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne ve büyük bir fesat çıkar” (Enfal 8/73).
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bey, asırlar boyunca İslam’ın bayraktarlığını yapmış ve üç kıtaya Ehl-i Beyt nefesiyle iman ve adalet dağıtmış yüce Türk milletinin ve İslam coğrafyasındaki Müslümanların böyle vahim bir Haçlı fitnesine sürüklenmemeleri için yıllardan beri gayret sarf ediyor… Elbette tercih milletindir.
Ancak şu bilinmelidir ki, bu Haçlı fitnesine kapılarak Müslümanlara sırtını dönerek Haçlıların safında Müslümana savaş açanların, Allah ile hiçbir bağı kalmaz.
“Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah ile hiçbir bağı yoktur” (Âl-i İmran 3/28).
Müslümanlara sırtını dönüp kafirlere kapı kulu olmaları yüzünden Allah ile hiçbir bağları kalmamış olanların kalıpları İslamcı, sözleri ve kelamları yerinde de olsa; onlar, İslam’ın ve Müslümanların, tabii ki Türk milletinin en yaman düşmanlardırlar.
Bunlar, idareye ve işbaşına geçtiklerinde ise İslam neslini ve İslam topraklarının bereketini yok etmekten başka bir iş görmezler. Onların bu ahvalini, Kur’an-ı Mübin böyle ifşa ediyor:
“İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünyaya dair çıkışları senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine (güya sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanların en yamanıdır. O, (Muhammed Mustafa’nın ve Müslümanların safından ayrılınca veya yönetime geçip) işbaşına gelince yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekini ve nesli yok etmeğe gayret eder. Allah ise böylesi fesatçıyı asla sevmez (Bakara 2/ 204-205).
Yüce Allah’ın sevmediğini ilan ettiği ve Müslümanlara sırtını dönüp kafirlerle dost ve ortakçı olarak ekini ve nesli yok edenleri, işbaşına geçiren bir toplum da iflah olmaz. Görene… Köre ne?!
Amerika’nın BOP eş başkanlığını yürüten AKP hükümeti de, Suriye eksenindeki yanlış ve batıl politikalarını bu ağızlarla beslemeye çalışıyor.
Komşumuz Suriye’de “büyük bir fitne ve fesad” varmış, o fitneye duyarsız kalmamız mümkün değilmiş… Dolayısıyla Suriye ile savaşmamız gerekiyorsa savaşırmışız!
Bu yaklaşım usul ve esastan batıl bir anlayıştır.
Suriye, bir İslam ülkesidir, bir.
Suriye’deki idarenin varsa eksik ve noksanı, onlara müdahale etmek, ne AKP hükümetinin, ne de ABD ve İsrail’in haddinedir, iki.
Daha da önemlisi, Allah ve Rasulü’ne inananlar için “fitne ve fesad”, “küfür”dür, “şirk”tir, “nifak”tır, “Müslümanı dininden döndürmek”tir, “Müslümanların aleyhine planlar kurmak”tır. Fitne, “Müslümana sırtını dönerek kafirleri dost ve ortakçı edinmek”tir (Bakara 2/ 191, 193, 217; Enfal 8/73).
Fitne ve fesadın, yukarıda saydığımız temel vasıfları Kur’an-ı Kerim’in aşağıdaki ayetleriyle birebir sabittir, apaçık ilahî beyanlardır:
“Yeryüzünde fitneden eser kalmayıncaya ve din de yalnız Allah’ın dini olan (İslam) oluncaya kadar, o (kafilerle) mücadele edin, savaşın…” (Bakara, 2/193).
“Fitne, (adam) öldürmekten daha beterdir” (Bakara 2/191).
“Fitne, adam öldürmekten daha büyük bir günahtır”(Bakara 2/217).
“Kafirler birbirlerinin dostları, hamileridir. Eğer siz böyle bilmez, bu ölçüyle vaziyet almazsanız, yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat ortaya çıkar” (Enfal 8/73).
Bu ölçüler, Allah ve Rasulü’ne iman edenler içindir. Bunlar, İslam’ın ve yüce medeniyetimizin olmazsa olmaz esaslarıdır.
Dolayısıyla fitnenin ve fesadın merkezi, üzerlerinde Ezan-ı Muhammedî’nin inlediği Müslüman Suriye, Şam, Irak, Afganistan veya Libya değil; oralara musallat olmak isteyen Haçlıların, Amerika ve İsrail’in ta kendisidir.
Bugün koltuk ve ikballerini Amerika ve Haçlı dünyasına borçlu olanlar, İslam’ın ve medeniyetimizin bu değişmez “fitne ve fesad” ölçülerini tersyüz ederek, Yüce Allah’ın “fitne ve fesadın ta kendileridir” diye nitelendirdiği işgalci gayr-ı Müslimleri dost ve kardeş ediniyor, Müslümanları onların ürettiği bahanelerle düşman ve fitne olarak kabul ediyor, işgalci kafirlerin safında Müslümana savaş açıyorlar.
Türkiye ve İslam coğrafyasındaki Müslümanların büyük çoğunluğunun düştüğü asıl fitne işte budur. Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi coğrafyasındaki İslam ülkelerini kasıp-kavuran gerçek fitne budur.
Bu bağlamda Yüce Allah’ın ikazı açıktır:
“Kafirler birbirlerinin dostları, hamileridir. Eğer siz böyle bilmez, bu ölçüyle vaziyet almazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne ve büyük bir fesat çıkar” (Enfal 8/73).
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bey, asırlar boyunca İslam’ın bayraktarlığını yapmış ve üç kıtaya Ehl-i Beyt nefesiyle iman ve adalet dağıtmış yüce Türk milletinin ve İslam coğrafyasındaki Müslümanların böyle vahim bir Haçlı fitnesine sürüklenmemeleri için yıllardan beri gayret sarf ediyor… Elbette tercih milletindir.
Ancak şu bilinmelidir ki, bu Haçlı fitnesine kapılarak Müslümanlara sırtını dönerek Haçlıların safında Müslümana savaş açanların, Allah ile hiçbir bağı kalmaz.
“Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah ile hiçbir bağı yoktur” (Âl-i İmran 3/28).
Müslümanlara sırtını dönüp kafirlere kapı kulu olmaları yüzünden Allah ile hiçbir bağları kalmamış olanların kalıpları İslamcı, sözleri ve kelamları yerinde de olsa; onlar, İslam’ın ve Müslümanların, tabii ki Türk milletinin en yaman düşmanlardırlar.
Bunlar, idareye ve işbaşına geçtiklerinde ise İslam neslini ve İslam topraklarının bereketini yok etmekten başka bir iş görmezler. Onların bu ahvalini, Kur’an-ı Mübin böyle ifşa ediyor:
“İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünyaya dair çıkışları senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine (güya sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanların en yamanıdır. O, (Muhammed Mustafa’nın ve Müslümanların safından ayrılınca veya yönetime geçip) işbaşına gelince yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekini ve nesli yok etmeğe gayret eder. Allah ise böylesi fesatçıyı asla sevmez (Bakara 2/ 204-205).
Yüce Allah’ın sevmediğini ilan ettiği ve Müslümanlara sırtını dönüp kafirlerle dost ve ortakçı olarak ekini ve nesli yok edenleri, işbaşına geçiren bir toplum da iflah olmaz. Görene… Köre ne?!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
A. Faik Nabi / diğer yazıları
- Nuriye nenemin ağzından Atatürk / 10.11.2015
- Nesli ve ekini yok eden asıl fitne bunlar / 04.01.2013
- Buzun üstünde açlık dansı / 07.02.2010
- AKP, ülkeyi parasızlığa mahkum ederse / 05.02.2010
- Almanya AB'yi komaya soktu / 08.09.2009
- Erdoğan'ın "gel-git" vaziyeti patinaj mı, taktik mi? / 29.08.2009
- Sadece "fındık"tan değil, bu gidişle her şeyimizden olacağız! / 31.07.2009
- TRT'de bazı işgüzarlar var! / 30.06.2009
- Vakit'in çelebisinin sponsoru kim'! / 18.06.2009
- Bir lokmanın gücü / 29.04.2009
- Nesli ve ekini yok eden asıl fitne bunlar / 04.01.2013
- Buzun üstünde açlık dansı / 07.02.2010
- AKP, ülkeyi parasızlığa mahkum ederse / 05.02.2010
- Almanya AB'yi komaya soktu / 08.09.2009
- Erdoğan'ın "gel-git" vaziyeti patinaj mı, taktik mi? / 29.08.2009
- Sadece "fındık"tan değil, bu gidişle her şeyimizden olacağız! / 31.07.2009
- TRT'de bazı işgüzarlar var! / 30.06.2009
- Vakit'in çelebisinin sponsoru kim'! / 18.06.2009
- Bir lokmanın gücü / 29.04.2009