Allah gözünüzü doyursun (toprak ile)

Bir milleti millet yapan hangi değerin içine etmediniz şu ana dek?
En büyük değer aile mefhumunun mu?
Karı-koca ilişkisinin mi?
Arkadaş, eş-dost, muhibban bağının mı?
Sadakatin mi?
Evlat-ebeveyn (anne-baba) ilişkilerinin mi?
Mahremiyetin mi?
Sadece insanda bulunan utanma duygusunun mu?
Cevap verin.
Adını dizi koyduğunuz pespayelerinizle bu milletin hangi değerini, değerimizi hâk ile yeksân etmediniz?
Ne kaldı, -gözünüzü toprak doyurası- oburluğunuzu tatmin için senarize etmediğiniz?
Söyler misiniz?
Hangi değer kaldı dizilerinizle içine etmediğiniz?
Hangisi var sırada?
On milyon dolarlarla ifade edilen kazancınıza kazanç katmak için her gün bir yenisini ekrana taşıdığınız bu kepazeler dizisinde işlediğiniz hangi adi suç 24 saat geçmeden uygulanır olmamış?
Söyler misiniz?
Akademisyen Vehbi Bayhan: “Şiddet öğrenilen bir davranıştır” der. (28 Şubat, Yeni Mesaj Gazetesi).
Şu toplumda uygulanan şiddet ve cinayet türlerini sizden öğrenmedi mi failleri?
Sokakta kurban kesmenin insan psikolojisini ne denli olumsuz yönde etkilediğini tespitle uğraşan uzmanlar Kurtlar Vadisi’ndeki boğaz kesme sahneleri için bir yorumda bulunamadılar, meşguldüler.
Her bölümünde 5-10 cinayet, yaralama, gasp, hırsızlık, ihanet, boynuzlama sahnesi geçen dizilerinizi “herkes izliyor” sözü ile savunmanız size göre yerinde olabilir ama hakikatte asla ve kat’a makul ve masum değildir.
Mesela; İstiklal Caddesi’nde çırılçıplak dolaşan birine herkesin bir şekilde dönüp bakması o işi meşru kılar mı?
Bütün bunlar sizi kesmemiş olacak ki, devreye okul dizilerini koydunuz.
Gençliği her türlü zararlı unsurlardan korumakla görevli yetkililer “değiştiklerini” ispat için size müdahale etmiyor, susup izliyor.
Siz de onlara müdaheneden geri kalmıyorsunuz.
Müdahale ve müdahene.
Müdahene mesleğiniz de kelime anlamını bilmezsiniz.
Yalakalık, yağ yakmak demek.
Dizilerinizde gördüklerini sabahleyin okulda pratize etmeyecek kaç genç bıraktınız toplumda?
Öğrencilerin;
Okul ile müdür, öğretmen, kız-erkek arkadaşlarıyla ilişkisini sizin dizilerinizden mülhem yaparsa asıl suçlu kimdir?
Siz mi?
Öğrenci mi?
Yoksa siz; biz bütün bunları babalarınızın ruhu için yapıyoruz, öğrencileri veya bir başkasını etkilemek için değil” mi diyeceksiniz?
Yalan, külliyen yalan.
Bir milleti yıkmanın yolu o milleti ayakta tutan değerleri yıkmaktan geçtiğini çok iyi biliyorsunuz ve bütün bunları onun için yapıyorsunuz.
Allah gözünüzü doyursun toprak ile.

OHA-TV
Bu milletin, tamamına yakını inancından mülhem ne kadar değeri varsa hepsine bu milletle hiçbir ortak paydası olmayan yabancı milletlerin kültür ve inançlarını enjekte etmek için yoğun gayret sarf eden özel TV’lerin içinde NTV’nin yeri bir başkadır.
Bunu, yayınladığı eserlerle yaptığı gibi, reklamını allandıra ballandıra sunduğu hangi turfanda kültürün mahsulü olduğu ehlince malum başta müzik ve benzeri gurupların etkinliklerini kremşantileyip (allandıra-ballandıra demiyorum) sunarak da yapıyor.
Sırası gelmişken şu merakımı da sunayım hafızabelleklere.
Milliyetçiliğin ayaklar altına paspas edildiği bir zamanda cemaziyülevveli malum CNN’in önündeki Türk ulaması ne olacak?
Ulamanın ulumaya karıştığı (“at izi ile it izi” tekerlemesine ara verin) bir zamanda çözümlenmesi gereken bir başka müşkül de bu değil mi?
CNNKürt,
CNNAntietnisite,
CNNBilâsülp
vs…
NTV’yi ne zaman açsam karşımda Oğuz Haksever. Onun da karşısında bir konuk, haberler hariç.
Müzik-magazin,
Tartışma-atışma,
Bilim-film,
Tarih-teravih,
Hep aynı adam.
Ara not:
Haber sunan anlamındaki “Enkırmen” kelimesini bazıları, “yöresel tatlar” kıvamında “ankur-men” (yani hıyarın biri) şeklinde telaffuz ediyor, yek-ahenk gazel kıvamında.
Bazı TV programcıları haftada iki kere ekrana çıkmayı zül saydığı bir zamanda 7/24 ekran hizmeti veren bu arkadaşı ödüllendirip Nergis’in N’si yerine Oğuz Haksever’den OHA-TV diye yeni bir isim türetmek gerekmez mi?

İlk-evvel Cemaziyülevvel
Ne ilgisi var demeden ben size bir de “biz senin Cemaziyülevvel de biliriz” darb-i meselinin tarihçesini sunayım. Bir gün lazım olur.
Sonradan görme birinin afra u tafrasına tahammül edemeyenlerin icadı olan bu meselin hikâyesi şöyle(ymiş).
Fakir mi fakir, hakir mi hakir, parası pulu tamtakır kuru bakır adamın birine sadaretten her ay belli bir iaşe yardımı gelirmiş. Yardımın konduğu çuvalın üstüne de hangi aya ait olduğu belli olsun diye o ayın ismi yazılırmış.
Cemaziü’l evvel ayına ait çuvalı çuha yaptırmış garibim. Terzinin acemiliği mi bilinmez yazı üste gelmiş. Adam dolaşır olmuş sırtında üzerinde “cemaziü’l evvel” yazılı çuha ile.
Gel zaman git zaman,
Hımbıl olunca azman,
Cahiller kesilince uzman,
Zavallı edilmeden ompustman…
Derken adam zengin mi zengin, dingin mi dingin biri olmuş.
Alemi kuşbakışı izlemeye, geçmişini gizlemeye başlamış.
Ya Sabır çekmiş bir müddet ahali,
Sineye çekmeye çalışmış bu hali.
İş son raddeye,
Yol çıkılmaz caddeye varınca patlamış adam mısır gibi:
“Biz senin cemazü’l evvelini de biliriz.”