Önceki hafta Meltem TV'deki sohpet programında Prof. Dr. Haydar Baş bey, hikmetli bir anektod aktardı. Belki siz de dinlediniz, ama tekrarında yarar var.
Son günlerdeki kimi 'Washington kıbleli' oluşum çabalarına kulak kabarttığınızda bu menkıbenin çok derin anlamlar içerdiği farkedersiniz.
Özetle olay şöyle cereyan etmiş:
Ağalığın yaygın olduğu zamanlarda adı Eşek olan bir ağa varmış. Herkes adamı, adıyla sanıyla çağırırmış; Eşek Ağa aşağı, Eşek Ağa yukarı derken, hanımı bundan oldukça rahatsız olmuş. Kadıncağız, ağadan adını değiştirmesini, hatta tüm ahaliye mükellef bir ikramda bulunarak gerekirse onların da görüşünü almak suretiyle kendisine yeni bir isim takmasını rica etmiş. Neticede ağa, adını değiştirmeye karar vermiş; sofralar donatılmış, ahaliye davetçiler çıkarılmış.
Tüm ahali ağalarının davetine icabet etmişler. Afiyetle yenilip içildikten sonra ağa, meramını ahaliye açmış. Ateşli tartışma ve müzakerelerden sonra adı Eşek olan ağanın yeni adının Sıpa olmasına oybirliğiyle karar verilmiş. Sünnete ve geleneklere uygun biçimde ağanın sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okunarak yeni adı verilmiş. Ahali, teker teker huzura çıkıp 'Bareke'llah...' diyerek tebriklerini sunmuş.
Ağa yerinde duramıyor, adeta uçuyormuş. Meclis dağılır dağılmaz evine damlamış. Hanımına, adını değiştirdiğine dair müjdeyi vermiş. Yeni adını ne koydular, diye sormuş hanımı. Ahali kuvvetli bir icma ile Sıpa olmasını istedi, demiş ağa. Kadıncağız tam bir hayal kırıklığına uğramış; 'Allah hayrını versin be adam!.. Şimdi sıpa olsan ne yazar; büyüyünce yine eşek olacaksın' demiş.
Siyasetteki kimi yeni oluşumlar üzerine balon makaleler uçuranların yanısıra arasıra akılları başlarına düşen kalem erbabı 'kıblesiz ve misyonsuz' gayretkeşliğin vahametinin altını çiziyorlar. El-Hak, doğrudur. Niye mi?
Bugün ülkemizin yaşadığı iflasın ve milletin önüne konan ağır faturanın müsebbipleri yani sahipleri kimlerdir? 40-50 yıldan beri kaynayan bu ekonomik, külterel, siyasi... vs acı aşta kimlerin az veya çok tuzu var, suyu var, katkısı var? Ad ve adreslerini zikretmeye hacet yok; ama hepsinde ortak olan özellik var. O da bu siyaset esnafının, politikalarını milletin arzuları istikametinde değil, maalesef dış lobilerin yönlendirmesi ve işaretleriyle şekillendirmeleridir.
Bu lobilerin konuşlandığı devletler ve oraya koşan yerlilerimiz belki zaman zaman değişmiş; ama milletin kaderi hep iflasta sabit kalmış. Kimisi ABD'den akıl almış kimisi Almanya'dan... Kimisi İngiliz'e danışmış kimisi AB şeflerine... Vatikan'la kıble ittifakına giden zavallılar olduğu gibi yolu Kaddafi'nin çadırına düşen bile olmuş... Neticede ekonomide, ticarette, siyasette, örfte, adette, dinde, kültürde, sanatta eriyen, yozlaşan, kaybeden ve sonunda iflas ile burun buruna kalan bu aziz millet olmuş.
Her bakımdan refleksleri boşaltılan, değerlerinden uzaklaştırılmak suretiyle kuvveti zaafa uğratılan milletimizden şimdi ise borç karşılığı tavizler istenmektedir. Tarımda, sanayide, şekerde, tütünde, Telekom'da, endüstriyel işletmelerde, Kıbrıs'ta, Ege'de, Güneydoğu'da, NATO'da, Kuzey Irak'ta hasılı anavatandan ve yavruvatandan yüzlerce taviz koparmak için bütün dünya seferber olmuştur. Nitekim bu çerçevede Türk Milleti'den bir kısım tavizler de kopartılmıştır. Millet, işte bu ahvali farkedince; işbaşındakilerin tamamının kredisini sıfırlamış, boylarının ölçüsünü anketlerde yüzde 2-3'lere indirmiştir.
Durumu çok iyi teşhis eden yabancı stratejik odaklar, yeni dönemde de kimilerini, aynı rantı devam ettirecek kıvama, millet adına direnç göstermeyecek karaktere büründürmek için kendi başkentlerinde çok özel seanslar uyguladılar. Ağanın hikayesindeki gibi Washington'da kimilerinin adlarını, etraftaki namlarını değiştirerek kartel medyasının enformasyonuna emanet ettiler. Şimdi hesaplar buna göre yapılmaktadır.
Ancak Kuvayı Milliye'nin şahlanışı gösteriyor ki, milletin basireti bu hesapları bozmaya yeter de artar bile. Bu millet, kendine sevdalı, milli iradenin icazetinden gayri boynunda yabancı tasma bulundurmayacak kadar onurlu ve her alanda milli kalkınma modelleri üzerinde bir ömür harcamış vatanperver kadroları bağrına basmaya hazırlanmaktadır. Bu kadrodur, bu vatanı, bu milleti namahrem ele teslim etmeyecek olan... Yoksa yabancı lobilerde kılıktan kılığa girip ülkede konjonktüre göre yelken açanlar değil.
Son günlerdeki kimi 'Washington kıbleli' oluşum çabalarına kulak kabarttığınızda bu menkıbenin çok derin anlamlar içerdiği farkedersiniz.
Özetle olay şöyle cereyan etmiş:
Ağalığın yaygın olduğu zamanlarda adı Eşek olan bir ağa varmış. Herkes adamı, adıyla sanıyla çağırırmış; Eşek Ağa aşağı, Eşek Ağa yukarı derken, hanımı bundan oldukça rahatsız olmuş. Kadıncağız, ağadan adını değiştirmesini, hatta tüm ahaliye mükellef bir ikramda bulunarak gerekirse onların da görüşünü almak suretiyle kendisine yeni bir isim takmasını rica etmiş. Neticede ağa, adını değiştirmeye karar vermiş; sofralar donatılmış, ahaliye davetçiler çıkarılmış.
Tüm ahali ağalarının davetine icabet etmişler. Afiyetle yenilip içildikten sonra ağa, meramını ahaliye açmış. Ateşli tartışma ve müzakerelerden sonra adı Eşek olan ağanın yeni adının Sıpa olmasına oybirliğiyle karar verilmiş. Sünnete ve geleneklere uygun biçimde ağanın sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okunarak yeni adı verilmiş. Ahali, teker teker huzura çıkıp 'Bareke'llah...' diyerek tebriklerini sunmuş.
Ağa yerinde duramıyor, adeta uçuyormuş. Meclis dağılır dağılmaz evine damlamış. Hanımına, adını değiştirdiğine dair müjdeyi vermiş. Yeni adını ne koydular, diye sormuş hanımı. Ahali kuvvetli bir icma ile Sıpa olmasını istedi, demiş ağa. Kadıncağız tam bir hayal kırıklığına uğramış; 'Allah hayrını versin be adam!.. Şimdi sıpa olsan ne yazar; büyüyünce yine eşek olacaksın' demiş.
Siyasetteki kimi yeni oluşumlar üzerine balon makaleler uçuranların yanısıra arasıra akılları başlarına düşen kalem erbabı 'kıblesiz ve misyonsuz' gayretkeşliğin vahametinin altını çiziyorlar. El-Hak, doğrudur. Niye mi?
Bugün ülkemizin yaşadığı iflasın ve milletin önüne konan ağır faturanın müsebbipleri yani sahipleri kimlerdir? 40-50 yıldan beri kaynayan bu ekonomik, külterel, siyasi... vs acı aşta kimlerin az veya çok tuzu var, suyu var, katkısı var? Ad ve adreslerini zikretmeye hacet yok; ama hepsinde ortak olan özellik var. O da bu siyaset esnafının, politikalarını milletin arzuları istikametinde değil, maalesef dış lobilerin yönlendirmesi ve işaretleriyle şekillendirmeleridir.
Bu lobilerin konuşlandığı devletler ve oraya koşan yerlilerimiz belki zaman zaman değişmiş; ama milletin kaderi hep iflasta sabit kalmış. Kimisi ABD'den akıl almış kimisi Almanya'dan... Kimisi İngiliz'e danışmış kimisi AB şeflerine... Vatikan'la kıble ittifakına giden zavallılar olduğu gibi yolu Kaddafi'nin çadırına düşen bile olmuş... Neticede ekonomide, ticarette, siyasette, örfte, adette, dinde, kültürde, sanatta eriyen, yozlaşan, kaybeden ve sonunda iflas ile burun buruna kalan bu aziz millet olmuş.
Her bakımdan refleksleri boşaltılan, değerlerinden uzaklaştırılmak suretiyle kuvveti zaafa uğratılan milletimizden şimdi ise borç karşılığı tavizler istenmektedir. Tarımda, sanayide, şekerde, tütünde, Telekom'da, endüstriyel işletmelerde, Kıbrıs'ta, Ege'de, Güneydoğu'da, NATO'da, Kuzey Irak'ta hasılı anavatandan ve yavruvatandan yüzlerce taviz koparmak için bütün dünya seferber olmuştur. Nitekim bu çerçevede Türk Milleti'den bir kısım tavizler de kopartılmıştır. Millet, işte bu ahvali farkedince; işbaşındakilerin tamamının kredisini sıfırlamış, boylarının ölçüsünü anketlerde yüzde 2-3'lere indirmiştir.
Durumu çok iyi teşhis eden yabancı stratejik odaklar, yeni dönemde de kimilerini, aynı rantı devam ettirecek kıvama, millet adına direnç göstermeyecek karaktere büründürmek için kendi başkentlerinde çok özel seanslar uyguladılar. Ağanın hikayesindeki gibi Washington'da kimilerinin adlarını, etraftaki namlarını değiştirerek kartel medyasının enformasyonuna emanet ettiler. Şimdi hesaplar buna göre yapılmaktadır.
Ancak Kuvayı Milliye'nin şahlanışı gösteriyor ki, milletin basireti bu hesapları bozmaya yeter de artar bile. Bu millet, kendine sevdalı, milli iradenin icazetinden gayri boynunda yabancı tasma bulundurmayacak kadar onurlu ve her alanda milli kalkınma modelleri üzerinde bir ömür harcamış vatanperver kadroları bağrına basmaya hazırlanmaktadır. Bu kadrodur, bu vatanı, bu milleti namahrem ele teslim etmeyecek olan... Yoksa yabancı lobilerde kılıktan kılığa girip ülkede konjonktüre göre yelken açanlar değil.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019