Resulullah Efendimizin sesi güzel olanlardan Kur'an dinlemeyi sevdiğini herkes bilir. Cenab-ı Peygamber Efendimizin de Kur'an okunurken ağladığı, sahabe tarafından bilinen bir olaydır. Bütün bunların temelinde yatan nükte; Hz. Fahr-i Alem Efendimizin Kur'an'la birlikte Allah'ın kelamı olduğu için Allah'ı sevmesidir. Bu meseleyi bize teşmil edersek, bizim de Kur'an'ı sevmemiz Allah'ı sevmemizin işareti, alameti oluyor. Allah'ı seveni sevmek, Allah'ın sevdiklerini sevmek; ikisi de aynı şeydir. Seven bir varlığı sevdiğiniz zaman direkt o sevenin sevdiğini sevmiş oluyorsunuz. Allah'ı seven insanı sevdiğiniz zaman Allah'ı sevmiş oluyorsunuz. Bakınız burada Hz. Musa ile Cenab-ı Hak arasında enteresan bir mülakat vardır. Allah, "Ya Musa! Benim için hangi ibadeti yaptın?" buyuruyor. Hz. Musa "Ya Rabbi! Ben senin için namaz kıldım" diyor. "O, senin iman ehli olduğuna dair delildir. Sen bunu yapmakla imanını ispatlamış oldun." "Ya Rabbi! Senin için oruç tuttum." "Sen oruçla nefsini temizledin." "Ya Rabbi! Zekat verdim." "Malını temizledin." Sonunda şöyle buyuruyor: "Benim için bir kulumu sevdin mi? Beni seven bir kulumu sevdin mi?" Hz. Musa, "O zaman anladım ki, Allah için en güzel ibadet Allah'ı seven kulunu sevmektir" diyor. Buradaki nükte Allah'ı seven insanı sevmek zaten işin aslı ve özü oluyor. Direkt olarak sizin mücerret bir şeyi sevmeniz zor belki de imkansızdır. Müşahhas varlıklar sizi o sevgiye taşır. Hâşâ, Cenab-ı Hakk'a bir zaman, mekan tahsis edemeyeceğinize göre o zaman siz O'nu sevmeye çalışan veya O'nun sevdiğini kabul ettiğinizden yola çıkarak kalbinizdeki duyguyu onun şahsında O'na yönlendirmiş oluyorsunuz. İşte böyle bir yolculuktan sonra, Allah'ı sevenleri sevdikten sonra direkt olarak Cenab-ı Vacibu'l Vücud Hazretlerini sevmiş oluyorsunuz.