İnanarak ve karşılığını Yüce Allah'tan bekleyerek oruç tutanın affedildiğine dair ilahi ve nebevi müjdelerin verdiği zaman dilimin yaşıyoruz.Ramazan ayı ilahi tecelliler ayıdır.Yapılan her hayırda bereketler saklıdır.Bu ayın orucunda, namazında, iftarında, sahurunda? ilahi bereketler müjdelenmiştir.Oruçlu mü'minlere Yüce Allah salat ve selam ederken, melekleri de oruçlu iken de, iftar ederken de, sahurunu yaparken de istiğfar etmektedirler. Kadir gecesinde ise Hz. Cebrail özel olarak mü'minler için inip selamlamaktadır (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2 /241, 385; et-Tergîb ve't-Terhîb 2 / 429; Kadir Süresi, 4).Nitekim Hz. Peygamber, mü'minleri şu müjdeyi vermektedir:"Yüce Allah, Ramazan ayında sizlere sıyamı (oruç tutmanızı) farz kıldı. Ben de Ramazan gecelerinde kıyamı (teravh namazını) sünnet kıldım. Kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek ihlâs ile oruç tutar ve kıyam ederse (teravih namazı kılarsa) annesinden doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenir" (Nesai, Sünen, Sıyam 40; İbn Mace, Sünen, İkame 173; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/191).Ramazan ayının böylesi sağnak sağnak bereketinden, münafık kimse, yalancı insan ile mü'minlere karşı kin ve oyun içinde olan (müşahin) kişi nasiptâr olamaz (Beyhaki, Şuab'ul İman, 3/335-336).Allah, münafıkları asla bağışlamaz (Tevbe 80; Münafikun, 6).Pişmanlık içinde tam bir nasûh tövbe eden kulunun her türlü günahını affeder, onu tertemiz yapar. Ancak bir günahkar vardır ki onun yüzüne bakmaz. O, üzerinde kul hakkı bulunan kimsedir (Buharî, İman 13; Müslim, Birr 59).Kul hakkına tecavüz eden müminin, dünyada o hakkın sahibine hakkını ödemesi veya hak sahibinden helâllik dilemesi gerekir. Allah, kul hakkının hakkını gözetmiş, bu hususta söz hakkını hak sahibi kula bırakmıştır. Dünyada bu hakkını alamayan kul, elbette ahirette hakkını alacaktır. Öyle ki, ahirette kul hakkını ihlâl eden kimsenin sevaplarından alınır, hak sahibine verilir. Sevapları biterse, hak sahibinin hakkı nispetinde günahı alınır, kul hakkını ihlâl eden kimsenin boynuna yüklenir ve böylece bu kimse "müflis" durumuna düşer ve cehenneme atılır (Müslim, Birr 59).Peygamberimiz (s.a.s) "Kim bir Müslüman'ın hakkını gasp edip alırsa; Allah onu cehennemle cezalandırmayı üzerine vacip kılar ve ona cenneti haram eder" buyurduğunda; bir sahabî "Basit bir şey olsa da mı ey Allah'ın Elçisi!" diye sorar. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Erak (misvak) ağacından bir dal alsa bile" buyurur (Müslim, İman, 218).Bir misvak ağacının dalı için böyle bir kul hakkı ve hukuku var iken; varın siz, Türkiye ve İslam dünyasında yaşanan kul hakkı ihlallerinin neticesini düşünün?Mü'minin canı, malı, namusu, şerefi, toprağı ve vatanı, muazzezdir, mukaddestir. Diğer bir mü'mine haramdır.Müslümanın bu mukaddes değerlerini tanımayan, bilerek veya bilmeyerek kasteden insan, kul hakkına tecavüz etmiş olur.Mü'minin haysiyetiyle oynamak kul hakkıdır. İftira-dedikodu kul hakkıdır. Canına kastetmek kul hakkıdır. Toprağına-hanesine tecavüz etmek kul hakkıdır. Namusuna göz dikmek kul hakkıdır. Evini-barkını başına yıkmak kul hakkıdır. Malını hortumlamak kul hakkıdır. Emeğini çalmak kul hakkıdır. Hırsızlık kul hakkıdır. Yolsuzluk kul hakkıdır. Devlet malını aşırmak (gulul) kul hakkıdır. Milletin madenlerini, yeraltı kaynaklarını ve tabii zenginliklerini hortumlamak veya ecnebiye peşkeş çekmek kul hakkıdır.Bu hakların sahiplerine hakları ödenmediği ve tek tek helallik alınmadığı müddetçe, Allah böyle bir haksız asla affetmez. Bu hak anlayışı İslam'ın temel esasıdır.Suriye'den Libya'ya, Yemen'den Mısır'a İslam dünyasında böyle ağır hak ihlalleri yaşanmaktadır. Maalesef bu büyük kul haklarını ihlal edenler, Müslümanım diyenlerdir. Allah bunların yüzüne bakmayacak; her bir kuldan helallik almadıkları müddetçe affetmeyecektir.Kim de, Allah'ın yüzlerine bakmadığı bu insanların yüzlerine bakar, onlara yağcılık, yalakalık ve tabasbus yaparsa; akıbetlerini onlarınkine benzetir.