Hikaye o ki; bir süvari çöl ortasında ve kızgın güneşin eşliğinde atını mahmuzlamış yol almakta iken, aynı yolda toza-toprağa batmış bir halde yürümekte olan bir adama rastlar.
Yoluna çıkan piyadenin birtakım işaretlerle bir şeyler istediğini fark edince, atının dizginini çeker, durdurur ve o sıcakta oldukça susamış olan adamın şiddetli susuzluğunu giderir ve yavaş yavaş yürümeye başlayan atın yanı sıra adam da yol alır.
Süvari, düşe-kalka yürümekte olan adamın haline acıyarak der ki: "İster misin seni atımın terkisine alayım ve gideceğin yere götüreyim?"
Adam, utana-sıkıla, gayet mahcup bir eda ile; "Ben de sizden böyle bir talepte bulunacaktım ama cesaret edemedim, siz çok cömert, çok merhametli birine benziyorsunuz" der.
Süvari atını uygun bir yerde durdurur ve "hadi atla bakalım" der ama adam bir türlü ata binemez ve bir yandan da şöyle söylenir: "Ben bir fakir köylüyüm, ömrümde hiç ata binmedim ki…"
Çaresiz, süvari atından iner, adamı bindirip sonra da kendisi binerek yola devam etmek niyetindedir ama adam ata biner binmez, daha süvarinin binmesine zaman bırakmadan atı kırbaçlar ve hızla uzaklaşır.
Süvari, bir yandan atını bir hırsıza kaptırdığına yanarken diğer yandan da çöl ortasında kızgın güneş altında menziline nasıl varacağını düşünmektedir.
Atını altından alan numaracı hırsızın ardından avazı çıktığı kadar bağırır ve bir şekilde onu durdurmayı başarır.
Atın üstünde kendince hava atan hırsız, gayet pişkin bir şekilde; "ne oldu ne var, bir şey mi istiyorsun?" der.
Atını altından aldıran üzüntülü adam der ki: "Bir numara ile atımı aldın, beni çölün ortasında yaya bıraktın ama ne olur, bu durumu hiç kimseye sakın anlatma olur mu?"
Atın üstünde mağrur bir eda ile ilerleyen hırsız dikkat kesilir ve sebebini sorar.
Kumlara bata-çıka yürümeye çalışan atın eski sahibi şu tarihi sözünü söyler: "İnsanlar, aramızda geçen bu durumu öğrenirse, bir düşküne yardım etme duyguları azalır, merhamet etme ve acıma duygularını kaybederler, yardıma muhtaç olanlar kimselerden yardım göremezler ve dertliler dertleri ile baş başa kalırlar."
Bu hikayeden elbette herkesin alacağı çok önemli dersler vardır.
Her meslek gurubunun, her makam ve mevki sahibinin, her etki ve yetki sahibinin, özellikle toplumun önündeki insanların derin derin düşünmeleri ve yapacakları bir yanlışın, atacakları yanlış bir adımın hangi zararlara sebep olacağını hesap etmelidirler.
İş başına gelene kadar, etkili ve yetkili makamlara kurulana kadar, hesapsız servetlere konana kadar, hak-hukuk, zalim-mazlum edebiyatı yaptıkları halde, imkanlara sahip olur olmaz doksan derece dönenler, daha önce eleştirdikleri tiplere rahmet okutacak kadar zalimleşenler, ata biner binmez kırbaçlayıp adamın atını gasp eden hırsız kadar zalim, alçak ve acımasızdırlar.
Altından atını aldıran adamın dikkat çektiği gibi; bu yaptığınız haksızlıklar, zalim ve zorbalıklar, bir türlü doymak bilmeyen aç gözlülükler ve adam kayırmalar en fazla da temsil ettiğinizi iddia ettiğiniz inanç sistemine, medeniyet değerlerine zarar verir ve insanların uzaklaşmalarına sebep olur.
Almak isteyene o kadar çok ders var ki; bu hikaye üzerine bir kitap dahi yazılabilir.
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024