Türkiye'nin birçok şehrinde düzenlenen "Geleceği Savunmak" programları, ülkenin geleceği için yeni bir toplumsal hareketin zeminini oluşturmuş durumda. Bu programların ardında, uzun süredir dile getirilen ve toplumda karşılığı olan bir yaklaşım var:
"Toplumsal meselelerde birlik, amasız ve fakatsız kurulmalıdır."
Bu yaklaşımı yalnızca ifade eden değil, bunu sahada fiilen uygulayan bir liderden söz ediyoruz: BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş.
Bugün siyasette sıkça duyulan birlik çağrıları ile karşılaştırıldığında, sahaya yansıyan bu örnek çok daha farklı bir yerde duruyor. Çünkü burada bir slogan değil; Türkiye'nin dört bir yanında karşılık bulan somut bir organizasyon pratiği bulunmaktadır.
FARKLI GÖRÜŞLER AYNI SAHNEYE NASIL ÇIKTI?
Bu programların en dikkat çekici yönlerinden biri, sadece BTP kadrolarının değil; konunun uzmanı değerli akademisyenlerin yanında farklı siyasi görüşlerden temsilcilerin, yerel yöneticilerin, meslek örgütleri başkanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının aynı sahnede buluşmasıdır.
Bu tercihin ardındaki temel ilke şudur: "Sorun ortaksa, çözüm de ortak bir zeminde aranmalıdır."
Elazığ'dan Kayseri'ye, Gaziantep'ten İzmir'e kadar düzenlenen panellerde, düzenleyici BTP İl Başkanlıkları yöneticileriyle birlikte çeşitli siyasi geleneklerden gelen isimlerin aynı mikrofonu paylaşması, Türkiye'de uzun zamandır özlemi duyulan kapsayıcı ve çoğulcu muhalefet kültürünün canlı bir örneğini ortaya koymuştur.
TÜRKİYE GENELİNDE ORTAYA ÇIKAN GERÇEK: GENÇLİK ALARM VERİYOR
Bu geniş çaplı organizasyonlar, ülkenin neredeyse tamamında benzer bir tabloyla karşılaşıldığını gösterdi:
Bu nedenle "Geleceği Savunmak" yalnızca bir sunum dizisi değil; toplumsal bir savunma hattı kurma çabasıdır.
SİYASETİN UNUTTUĞU, TOPLUMUN HATIRLADIĞI HAKİKAT
Bu toplantılarda gençlerin, ebeveynlerin, sivil toplum temsilcilerinin ve kanaat önderlerinin ortak soruları şunlardı: "Gençleri nasıl koruyacağız? Toplumsal dayanışmayı nasıl güçlendireceğiz?"
Bu sorular Türkiye'nin uzun süredir unuttuğu bir hakikati yeniden hatırlattı: Toplum, ayrışmadan değil; dayanışmadan güç alır.
Bu dayanışmanın mümkün olması ise farklı görüşlerin aynı platformda buluşmasından geçmektedir.
İşte Hüseyin Baş'ın son dönemde öne çıkan yönü tam olarak budur: Söylediğini sahada uygulayan bir birlik modeli oluşturması.
Bugün pek çok siyasi aktör birlik çağrısı yaparken, bu çağrıların birçoğu pratik karşılık bulmuyor.
Bu organizasyonların farkı ise açıktır: Sadece söylem değil, fiili işbirliği.
GENÇLİK KADERİNE TERK EDİLEMEZ
Türkiye genelinde yapılan bu programların en güçlü çıktılarından biri, gençlik meselesinin artık bir güvenlik, sağlık, sosyal bütünlük ve gelecek sorunu olarak görülmeye başlanmasıdır.
Her şehirde duyulan ortak cümle şudur: "Gençlerimizi kaybedemeyiz."
Bu nedenle bağımlılık, dijital yozlaşma, yasa dışı bahis, aile yapısındaki zayıflama ve ekonomik baskı gibi başlıklar siyaset üstü bir zemine taşınmıştır.
YENİ BİR TOPLUMSAL DURUŞUN EŞİĞİ
Türkiye genelinde oluşan tablo bize açıkça şunu söylüyor: Birlik hem mümkündür hem de zorunludur.
Toplumun farklı kesimlerinden insanların bir araya gelmesi, uzun süredir ihtiyaç duyulan yeni bir toplumsal duruşun işaretidir.
Bu duruşun temel ilkesi şudur: "Birbirine benzeyenler değil, birbirini anlayabilenler ülkeyi ileri taşır."
GELECEK ANCAK BİRLİKTE SAVUNULUR
Son dönemde dikkat çeken bir gelişme de şudur: İktidarından muhalefetine, yerel ve merkezi yöneticilere kadar tüm siyasi aktörler; bağımlılık, sanal bahis, uyuşturucu ve çeteleşme konularında programlar yapmaya, açıklamalar yapmaya ve çalıştaylar düzenlemeye başlamıştır.
Bu sorunlar yıllardır vardı.
Ancak Hüseyin Baş'ın öncülüğünde başlayan "Geleceği Savunmak" serisi, bu konulardaki toplumsal farkındalığı belirgin şekilde artırmış, BTP'nin toplumdaki özgül ağırlığını bir kez daha göstermiştir.
Bu durum, aslında büyük bir geleneğin devamıdır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın
Sonuç olarak Türkiye genelinde yükselen bu ses, yalnızca bugünü değil, yarının Türkiye'sini şekillendirecek bir toplumsal bilincin filizlendiğini göstermektedir.
Gelecek, ancak birlikte savunulursa kazanılır.
"Toplumsal meselelerde birlik, amasız ve fakatsız kurulmalıdır."
Bu yaklaşımı yalnızca ifade eden değil, bunu sahada fiilen uygulayan bir liderden söz ediyoruz: BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş.
Bugün siyasette sıkça duyulan birlik çağrıları ile karşılaştırıldığında, sahaya yansıyan bu örnek çok daha farklı bir yerde duruyor. Çünkü burada bir slogan değil; Türkiye'nin dört bir yanında karşılık bulan somut bir organizasyon pratiği bulunmaktadır.
FARKLI GÖRÜŞLER AYNI SAHNEYE NASIL ÇIKTI?
Bu programların en dikkat çekici yönlerinden biri, sadece BTP kadrolarının değil; konunun uzmanı değerli akademisyenlerin yanında farklı siyasi görüşlerden temsilcilerin, yerel yöneticilerin, meslek örgütleri başkanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının aynı sahnede buluşmasıdır.
Bu tercihin ardındaki temel ilke şudur: "Sorun ortaksa, çözüm de ortak bir zeminde aranmalıdır."
Elazığ'dan Kayseri'ye, Gaziantep'ten İzmir'e kadar düzenlenen panellerde, düzenleyici BTP İl Başkanlıkları yöneticileriyle birlikte çeşitli siyasi geleneklerden gelen isimlerin aynı mikrofonu paylaşması, Türkiye'de uzun zamandır özlemi duyulan kapsayıcı ve çoğulcu muhalefet kültürünün canlı bir örneğini ortaya koymuştur.
TÜRKİYE GENELİNDE ORTAYA ÇIKAN GERÇEK: GENÇLİK ALARM VERİYOR
Bu geniş çaplı organizasyonlar, ülkenin neredeyse tamamında benzer bir tabloyla karşılaşıldığını gösterdi:
- Uyuşturucu kullanım yaşının tehlikeli biçimde düşmesi,
- Bağımlılık merkezlerinin kapasite sorunu,
- Rehabilitasyon sürecinin yetersizliği,
- Yasal ve yasa dışı bahis baskısının gençleri kuşatması,
- Ekonomik krizin aileleri psikolojik ve sosyal açıdan yıpratması,
- Dijital bağımlılığın yeni bir salgın hâline gelmesi,
Bu nedenle "Geleceği Savunmak" yalnızca bir sunum dizisi değil; toplumsal bir savunma hattı kurma çabasıdır.
SİYASETİN UNUTTUĞU, TOPLUMUN HATIRLADIĞI HAKİKAT
Bu toplantılarda gençlerin, ebeveynlerin, sivil toplum temsilcilerinin ve kanaat önderlerinin ortak soruları şunlardı: "Gençleri nasıl koruyacağız? Toplumsal dayanışmayı nasıl güçlendireceğiz?"
Bu sorular Türkiye'nin uzun süredir unuttuğu bir hakikati yeniden hatırlattı: Toplum, ayrışmadan değil; dayanışmadan güç alır.
Bu dayanışmanın mümkün olması ise farklı görüşlerin aynı platformda buluşmasından geçmektedir.
İşte Hüseyin Baş'ın son dönemde öne çıkan yönü tam olarak budur: Söylediğini sahada uygulayan bir birlik modeli oluşturması.
Bugün pek çok siyasi aktör birlik çağrısı yaparken, bu çağrıların birçoğu pratik karşılık bulmuyor.
Bu organizasyonların farkı ise açıktır: Sadece söylem değil, fiili işbirliği.
GENÇLİK KADERİNE TERK EDİLEMEZ
Türkiye genelinde yapılan bu programların en güçlü çıktılarından biri, gençlik meselesinin artık bir güvenlik, sağlık, sosyal bütünlük ve gelecek sorunu olarak görülmeye başlanmasıdır.
Her şehirde duyulan ortak cümle şudur: "Gençlerimizi kaybedemeyiz."
Bu nedenle bağımlılık, dijital yozlaşma, yasa dışı bahis, aile yapısındaki zayıflama ve ekonomik baskı gibi başlıklar siyaset üstü bir zemine taşınmıştır.
YENİ BİR TOPLUMSAL DURUŞUN EŞİĞİ
Türkiye genelinde oluşan tablo bize açıkça şunu söylüyor: Birlik hem mümkündür hem de zorunludur.
Toplumun farklı kesimlerinden insanların bir araya gelmesi, uzun süredir ihtiyaç duyulan yeni bir toplumsal duruşun işaretidir.
Bu duruşun temel ilkesi şudur: "Birbirine benzeyenler değil, birbirini anlayabilenler ülkeyi ileri taşır."
GELECEK ANCAK BİRLİKTE SAVUNULUR
Son dönemde dikkat çeken bir gelişme de şudur: İktidarından muhalefetine, yerel ve merkezi yöneticilere kadar tüm siyasi aktörler; bağımlılık, sanal bahis, uyuşturucu ve çeteleşme konularında programlar yapmaya, açıklamalar yapmaya ve çalıştaylar düzenlemeye başlamıştır.
Bu sorunlar yıllardır vardı.
Ancak Hüseyin Baş'ın öncülüğünde başlayan "Geleceği Savunmak" serisi, bu konulardaki toplumsal farkındalığı belirgin şekilde artırmış, BTP'nin toplumdaki özgül ağırlığını bir kez daha göstermiştir.
Bu durum, aslında büyük bir geleneğin devamıdır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın
- Atatürk perspektifiyle topluma yön vermesi,
- Atatürk'ün devlet aklını ve millet anlayışını yeniden toplumsal merkeze yerleştirmesi,
- Ulusal birlik fikrini güçlü bir stratejik zemine oturtması
- Asgari ücret artışlarının belli bir eşiğin üzerine çıkmasında belirleyici olması,
- Milli paralarla ticareti uluslararası gündeme taşıması,
- Alevi–Sünni kardeşliğine yönelik toplumsal katkıları,
Sonuç olarak Türkiye genelinde yükselen bu ses, yalnızca bugünü değil, yarının Türkiye'sini şekillendirecek bir toplumsal bilincin filizlendiğini göstermektedir.
Gelecek, ancak birlikte savunulursa kazanılır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- Amasız fakatsız birlik / 20.11.2025
- Küresel sermaye düzeni / 19.11.2025
- Sermayenin yeni haritası / 17.11.2025
- Türkiye siyasetinde yeni dönem / 16.11.2025
- Türkiye tek adam rejiminden, çok adam dönemine mi geçti? / 15.11.2025
- Tuz koktu: Türkiye’de güven krizi derinleşiyor / 12.11.2025
- Yönünü kaybeden siyaset / 11.11.2025
- Yerelde sarsılan dengeler / 10.11.2025
- EastMed: Bir enerji hattından fazlası / 09.11.2025
- Kıbrıs: Hazar-Akdeniz hattının güney ucu / 08.11.2025
- Küresel sermaye düzeni / 19.11.2025
- Sermayenin yeni haritası / 17.11.2025
- Türkiye siyasetinde yeni dönem / 16.11.2025
- Türkiye tek adam rejiminden, çok adam dönemine mi geçti? / 15.11.2025
- Tuz koktu: Türkiye’de güven krizi derinleşiyor / 12.11.2025
- Yönünü kaybeden siyaset / 11.11.2025
- Yerelde sarsılan dengeler / 10.11.2025
- EastMed: Bir enerji hattından fazlası / 09.11.2025
- Kıbrıs: Hazar-Akdeniz hattının güney ucu / 08.11.2025


















































































