Bizim cismimiz topraktan yaratılmış, hamurumuz Anadolu toprağı ile mayalanmış ve yoğrulmuştur. Bedene üflenen Ruh ile can bulmuşuz ve hazreti insan olmuşuz.
Bu hazreti insan Hz. Âdem Babamızdan bu güne ve kıyamete kadar tevhit ve toprak medeniyetini ayakta tutmaya çalışmış ve çalışacaktır.
Tam akside İblis'in üstünlük iddiasının bir sonucu olan ateş ve küfür anlayışının mensupları da ayakta kalmak için tevhit inancıyla hasımlığa devam edecektir. Bu kapışmanın, mücadelenin en fazla yaşandığı saha Anadolu coğrafyası ve en çok bu tevhit mücadelesinin savunucusu ve tarafı olan, bu kavganın başkahramanları olarak da sahnede hep Türk milletini görüyoruz.
1071'den beri şüheda kanıyla yoğrulan, evliya nefesiyle dirilip hayat bulan, nice isimli, isimsiz kahramanlar sayesinde ayağa kalkıp eşsiz medeniyetler inşa ederek dünyaya ışık olan, tevhit medeniyetinin yaşandığı bir mübarek vatandır, Anadolu.
Bu mübarek topraklara biz de elbet bir gün karışarak bu fani âlemi terk edeceğiz. Ebedi istirahatgâhımız da bu toprakların bağrında olacak. Biz bu toprakların emzirip büyüttüğü öz çocuklarıyız. Bu nedenle bu toprakların her şeyi bizdendir ve her şeyi bizim bir parçamızdır. Adeta bir bedenin uzuvları gibi. En değersiz gibi gözüken de olsa, mesela tırnak da olsa bizim için çok kıymetlidir, birliğimizin dirliğimizin bir parçasıdır, yokluğu da bir eksikliktir.
Tarihi, kültürel tüm unsurlarıyla tüm ürünleriyle, bu toprakların her şeyine sahip çıkmak zorundayız. Çünkü biz koruyup sahiplenmedik mi başkaları gelip senin sahiplenmediğin konulara, özellikle seni hatırlatıyor diye değiştirip, dönüştürüp, kaçırtıp sensiz anlamlar yükleyerek, senden senin olanı koparıyor, yok ediyor, kendi emellerine göre sahiplenip, değer verip seni yok sayıyor, hatta aleyhine kullanıyor. Bu durum da köksüzlük ve kimliksizliğe neden olduğu için, gelecek nesillerimizin dünya çapında faaliyet gösteren çevrelerin oyuncağı olmalarına neden oluyor.
Bu münasebetle biz Anadolu'muzun bir kerpiç parçasını elin altın külçesine değişmeyiz, değiştirmeyiz. Şairin dediği gibi "Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı." Bu cennet vatanın her bir çakıl taşı, bizim için çok kıymetlidir.
Çakılı da kıymetli, ağacı, ormanı, bitkisi de kıymetli, yemeği de, türküsü de, bizim için çok kıymetlidir. Bu münasebetle biz Karadeniz'in horonunu, Marmara'nın, Trakya'nın havalarını, Ege'nin zeybeğini, İç Anadolu'nun misketini, Akdeniz'in Yörük havasını Bozlağını, Doğu ve Güneydoğu'nun halayını, uzun havasını, barakını aynı zevkle izleriz, oynarız, dinleriz.
Bu bizim tek millet olduğumuzun da bir göstergesidir. Tüm bu değerleri içselleştirerek kucaklarız. Bu değerleri ve bu yazının hacmine sığamayacak, daha nice değerlerimizi yaşayan, taşıyan tüm insanlarımızla birlikte biriz, birlikte biziz, birlikte varız.
Kıyamete kadar da var olacağız.
Ağrı Dağı, Erciyes Dağı, Ilgaz Dağı, Kaz Dağları, Hazar Baba Dağı, Bey Dağı, Çukurova, Amik ovası, Harran ovası, Konya ovası, Fırat, Dicle, Sakarya, Kızıl Irmak, Meriç nehri, Akdeniz, Karadeniz, Ege, Marmara denizi, Alevi'si, Sünni'si, Türkü, Kürdü, Arabı, Çerkez'i, Afşar'ı, Boşnak'ı vs. Hepsi biziz, biriz yani Türk Milletiyiz. Anadolu'yuz, Türkiye Cumhuriyeti devletiyiz.
Çünkü bir olursak, biz olursak millet var, devlet var. Şanlı tarihimiz de buna şahittir.
Bu birlikteliğimizi, beraberliğimizi ekonomik, sosyal vs. her alanda koruduğumuz sürece hariçten gelenler bizi etkilemez aksine bizi güçlendirir bizim hızımızı artırır.
- Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşasıydı / 01.04.2025
- Bayram, şeker ve ruhsuzluk / 29.03.2025
- Akıl mı aşk mı? İnsanı insan yapan nedir? / 25.03.2025
- Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu? / 22.03.2025
- Ehlibeyt ve Ramazan: Oruç, sadece bir açlık mıdır? / 21.03.2025
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025