ANALİZ - Milyonlarca Afgan kapımızda
Uygulanan yanlış politikalar sebebiyle mülteci sorunu her geçen gün büyük bir ulusal güvenlik sorunu haline dönüşmeye başladı. Resmi kayıtlara göre 4 milyona yakın Suriyeli sığınmacıyla ilgili sorunlar artarken, şimdi de Afganistan'da yaşanan son gelişmeler nedeniyle milyonlarca Afgan'ın ülkemize akın edeceği belirtiliyor
28.07.2021 20:10:00
MURAT ÇABAS / ANALİZ HABER
Batılı ülkelerin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), İslam ülkelerinde kan, gözyaşı ve kaoslara neden olurken, yaşanan bu işgalin ağır faturası BOP'un eşbaşkanlığına soyunan Türkiye'nin sırtına kalıyor. Türkiye'nin siyaseti ise, gerek ABD ile stratejik müttefiklik gerekse Avrupa Birliği'nin (AB) üyesi olma hayaliyle maalesef bu ağır faturayı ödemeye hala talip görünüyor.
Gelen mülteci 'kalıcı' oluyor
Türkiye Göç İdaresi'nin kayıtlarına göre, 23 Haziran 2021 tarihi itibarıyla Suriyeli mülteci sayısı bir önceki aya göre 11 bin 766 kişi artarak 3 milyon 684 bin 412 kişiye yükseldi. Gayrıresmi rakamların çok daha fazla olduğu ifade ediliyor. Bu mültecilerin belirli yerlerde değil de Türkiye'nin tamamına yayılması, hükümetin kendi vatandaşlarına sunmadığı imkânları bu mültecilere sunması, iş kurma ve çalışma konusunda kolaylıklar sağlanması ve daha niceleri mültecileri her geçen gün ülkemizde kalıcı hale getiriyor. Bu durumdan Türk vatandaşları oldukça rahatsız ve değişik platformlarda tepkilerini dile getiriyorlar.
Büyük bir 'ulusal güvenlik' sorunu
Kontrolsüz olan bu kalabalıkların, yarın nasıl bir tehdit oluşturabileceği konusu da büyük bir endişe kaynağı. Ülkemizin hemen hemen her ilinde terör örgütlerine yönelik operasyonlar yapılıyor, Suriye ve Irak'ta terör örgütlerinin yöneticiliğini yapmış olan isimlerin ülkemizde gözaltına alındığı haberleri basın organlarında yer alıyor. Yakalanamayanların ya da uyuyan terör hücrelerinin sayısı ise belli değil. Uzmanlar, mülteci sorununun gittikçe daha büyük bir ulusal güvenlik sorununa dönüştüğünü belirtiyorlar. Bu yara derinleşirken, şimdi de Afgan mülteciler konusu gündeme geldi.
ABD geride büyük bir kaos bıraktı
ABD'nin, Taliban ile anlaşarak Ağustos 2021 sonuna kadar askerlerini Afganistan'dan çekme kararı ve gerisinde büyük bir kaos bırakması, Afgan halkının endişeye kapılmasına neden oldu. Gerek ABD'li gerekse Rus yetkililer Afganistan'da bir iç savaş ihtimalinin yüksek olduğundan bahsediyorlar. Afgan ordusunun sayıca fazla olmasına rağmen Taliban karşısında bir varlık ortaya koyamaması, milyonlarca Afganı ülkeden kaçmaya zorluyor. Bu konuda yapılan açıklamalar ve hazırlanan raporlar durumun vahametini gözler önüne seriyor.
Afganlar Kabil'de pasaport kuyruğunda
Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Komisyonu, Ocak ayından beri 270 binden fazla Afgan'ın yaşadığı yeri terk ettiğini, bu sayının Taliban'ın ülkeyi kontrol ettikçe 3.6 milyona dayanacağını duyurdu. Her gün binlerce Afgan sabahın erken saatinde Afganistan'ın başkenti Kabil'deki pasaport bürosuna akın ediyor. Pasaport bürosunda, bir günde ortalama 8 bin pasaport verildiği öğrenildi. Kabil'deki pasaport bürosunun önünde kadınlar ve erkekler yüzlerce metrelik ayrı kuyruklarda sırasını bekliyor. Alman basınında yer alan haberde, pasaport almaya çalışan Afganların "Önce Türkiye, oradan da Almanya'ya gitmek istiyoruz. Taliban'la hayatımız tehlikede" dediği aktarıldı. Afgan mültecilerin Türkiye'ye geçiş noktası İran sınırı ve özellikle Van. İran'a varanlar buradan zamanı geldiğinde hızlı bir şekilde, her türlü yöntemle Van'a geçiriliyor. İran sınırından Türkiye'ye geçiş, kişi başına 1000 ile 2000 ABD dolarını buluyor. Kaçanlar arasında, Şii aileler de var. Bunlar Taliban'ın katliam yapacağından endişe duyuyorlar.
6.5 milyon Afgan kapımızda
CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Başdanışmanı Erdoğan Toprak da bu konuda bir rapor hazırladı ve MYK'ya sundu. "Suriyeli göçünden daha da büyük bir çapta Afgan göçü ile karşı karşıyayız. AB'den para alacağız diye bu göçe göz yumamayız" ifadelerine yer veren Toprak raporunda şu hususlara dikkat çekti:
"Afganistan'dan yoğun bir göç dalgası başladı. Kabil yönetiminin, ilerleyişini sürdüren Taliban karşısında ayakta kalması güç görünüyor. Milyonlarca Afgan, ülkelerini terk ediyor. Taliban'dan kaçanlar, Pakistan, İran, Özbekistan, Tacikistan sınırlarına yığılırken nihai hedefleri ise Türkiye'ye gelmek ve Avrupa'ya geçmek. Ülkemiz yeni bir göç dalgası ihtimaliyle karşı karşıya. Halen en büyük Afgan mülteci kitlesi toplamı 6.5 milyona varan Afgan mülteciyle Pakistan ve İran'da bulunuyor. TIR'lara doldurulan Afgan kaçak göçmenler, İran üzerinden ülkemizin farklı illerinde indiriliyor."
Afganlar Türkiye'den Avrupa'ya geçemez
Peki, bu milyonlarca mülteci Türkiye'yi geçip Avrupa'ya, özellikle de ifade ettikleri gibi Almanya'ya gidebilirler mi? Elbette ki hayır. Türkiye'nin AB ile imzaladığı Geri Kabul Anlaşması sadece Suriyelileri değil, tüm mültecileri kapsıyor. Yapılan bu anlaşmadaki şu ifade bunu vurguluyor: "Bu anlaşma bir tarafın topraklarından diğer tarafın topraklarına doğrudan giriş yapan ya da bu topraklarda kalan hem AB üye ülkeleri ile Türk vatandaşlarının geri kabulüne hem de üçüncü ülke vatandaşları ve vatansız kişiler dâhil olmak üzere diğer tüm kişilere ilişkin hükümleri kapsamaktadır."
Erdoğan: 'Yük olmaya değil yük almaya gidiyoruz'
Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında, Vize Serbestisi Diyaloğu Mutabakat Metni ve Geri Kabul Anlaşması 16 Aralık 2013 tarihinde Ankara'da gerçekleştirilen bir törenle imzalanmıştı. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu idi ve o dönem Başbakan olan Erdoğan imza töreninde yaptığı konuşmada, "Yük olmaya değil yük almaya gidiyoruz" demişti. Geri Kabul Anlaşması 18 Mart 2016'da bir mutabakatla güncellendi, Türkiye mutabakat çerçevesinde yükümlülüklerini fazlasıyla yerine getirmesine rağmen, AB ne vize serbestisi konusunda bir adım attı ne de finansal olarak verdiği sözleri tuttu. Bu mutabakata göre Türkiye hala 2 milyar euro alacaklı görünüyor.
AB, Türkiye'yi 'tampon bölge' görüyor
AB şimdi de bir takım finansal destek vaatleriyle gerek Suriyeli mültecilerin tutulması, gerekse Afganistan'dan gelecek yeni mülteci akınının Türkiye'de engellenmesi konusunda Türkiye'nin sırtındaki yükü artırmaya çalışıyor. AB'li yetkililer, AB'nin Suriyeli mülteciler için Türkiye'ye 2024 yılına kadar ödenmek üzere ek 3.5 milyar euro kaynak ayırdığına işaret ederek, Afganistan için yeni bir mali yardımın mevcut paketten ayrı olacağını belirttiler. Batı basınında çıkan haberlerde, AB kaynaklarının, Afganistan ve bölge ülkelere mali yardımla Avrupa'ya yeni bir sığınmacı akınının önüne geçilmesinin hedeflendiği ifade edildi.
En güzel cevap BTP Lideri'nden
AB'nin Türkiye'ye Suriyeli mülteciler için önerdiği 3.5 milyar euroluk sözde yardım ve Avusturya Başbakanı Kurz'un Afgan mülteciler için en iyi yerin Türkiye olduğu yönündeki açıklamalarına en güzel cevap Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'tan geldi. BTP Lideri Baş şunları söyledi:
"Avrupa Birliği , 'Türkiye 2024 yılına kadar Suriyelileri içeride tutsun 3.5 milyar Euro vereceğiz" diyor. Bize öyle bir başkan lazım ki Avrupa'ya dönüp şunu diyecek, 'Ey Avrupa Suriyelileri sen al biz sana 5 milyar Euro verelim.' Koca bir tarihe sahip olan Türk milletini uluslararası arenada dilenci ettiler. Niye yaptılar bunu? Çünkü ellerinde ekonomi diye hiçbir şey yok, anlatacakları, yapacakları hiçbir şey yok. Ne ekonomiyi düzeltebildiler, ne sosyal adaleti sağlayabildiler, ne eğitimi düzeltebildiler, ne hukuku düzeltebildiler... Hiçbir şey yapamadılar. Nereye el attılarsa bozdular gittiler."
Batılı ülkelerin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), İslam ülkelerinde kan, gözyaşı ve kaoslara neden olurken, yaşanan bu işgalin ağır faturası BOP'un eşbaşkanlığına soyunan Türkiye'nin sırtına kalıyor. Türkiye'nin siyaseti ise, gerek ABD ile stratejik müttefiklik gerekse Avrupa Birliği'nin (AB) üyesi olma hayaliyle maalesef bu ağır faturayı ödemeye hala talip görünüyor.
Gelen mülteci 'kalıcı' oluyor
Türkiye Göç İdaresi'nin kayıtlarına göre, 23 Haziran 2021 tarihi itibarıyla Suriyeli mülteci sayısı bir önceki aya göre 11 bin 766 kişi artarak 3 milyon 684 bin 412 kişiye yükseldi. Gayrıresmi rakamların çok daha fazla olduğu ifade ediliyor. Bu mültecilerin belirli yerlerde değil de Türkiye'nin tamamına yayılması, hükümetin kendi vatandaşlarına sunmadığı imkânları bu mültecilere sunması, iş kurma ve çalışma konusunda kolaylıklar sağlanması ve daha niceleri mültecileri her geçen gün ülkemizde kalıcı hale getiriyor. Bu durumdan Türk vatandaşları oldukça rahatsız ve değişik platformlarda tepkilerini dile getiriyorlar.
Büyük bir 'ulusal güvenlik' sorunu
Kontrolsüz olan bu kalabalıkların, yarın nasıl bir tehdit oluşturabileceği konusu da büyük bir endişe kaynağı. Ülkemizin hemen hemen her ilinde terör örgütlerine yönelik operasyonlar yapılıyor, Suriye ve Irak'ta terör örgütlerinin yöneticiliğini yapmış olan isimlerin ülkemizde gözaltına alındığı haberleri basın organlarında yer alıyor. Yakalanamayanların ya da uyuyan terör hücrelerinin sayısı ise belli değil. Uzmanlar, mülteci sorununun gittikçe daha büyük bir ulusal güvenlik sorununa dönüştüğünü belirtiyorlar. Bu yara derinleşirken, şimdi de Afgan mülteciler konusu gündeme geldi.
ABD geride büyük bir kaos bıraktı
ABD'nin, Taliban ile anlaşarak Ağustos 2021 sonuna kadar askerlerini Afganistan'dan çekme kararı ve gerisinde büyük bir kaos bırakması, Afgan halkının endişeye kapılmasına neden oldu. Gerek ABD'li gerekse Rus yetkililer Afganistan'da bir iç savaş ihtimalinin yüksek olduğundan bahsediyorlar. Afgan ordusunun sayıca fazla olmasına rağmen Taliban karşısında bir varlık ortaya koyamaması, milyonlarca Afganı ülkeden kaçmaya zorluyor. Bu konuda yapılan açıklamalar ve hazırlanan raporlar durumun vahametini gözler önüne seriyor.
Afganlar Kabil'de pasaport kuyruğunda
Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Komisyonu, Ocak ayından beri 270 binden fazla Afgan'ın yaşadığı yeri terk ettiğini, bu sayının Taliban'ın ülkeyi kontrol ettikçe 3.6 milyona dayanacağını duyurdu. Her gün binlerce Afgan sabahın erken saatinde Afganistan'ın başkenti Kabil'deki pasaport bürosuna akın ediyor. Pasaport bürosunda, bir günde ortalama 8 bin pasaport verildiği öğrenildi. Kabil'deki pasaport bürosunun önünde kadınlar ve erkekler yüzlerce metrelik ayrı kuyruklarda sırasını bekliyor. Alman basınında yer alan haberde, pasaport almaya çalışan Afganların "Önce Türkiye, oradan da Almanya'ya gitmek istiyoruz. Taliban'la hayatımız tehlikede" dediği aktarıldı. Afgan mültecilerin Türkiye'ye geçiş noktası İran sınırı ve özellikle Van. İran'a varanlar buradan zamanı geldiğinde hızlı bir şekilde, her türlü yöntemle Van'a geçiriliyor. İran sınırından Türkiye'ye geçiş, kişi başına 1000 ile 2000 ABD dolarını buluyor. Kaçanlar arasında, Şii aileler de var. Bunlar Taliban'ın katliam yapacağından endişe duyuyorlar.
6.5 milyon Afgan kapımızda
CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Başdanışmanı Erdoğan Toprak da bu konuda bir rapor hazırladı ve MYK'ya sundu. "Suriyeli göçünden daha da büyük bir çapta Afgan göçü ile karşı karşıyayız. AB'den para alacağız diye bu göçe göz yumamayız" ifadelerine yer veren Toprak raporunda şu hususlara dikkat çekti:
"Afganistan'dan yoğun bir göç dalgası başladı. Kabil yönetiminin, ilerleyişini sürdüren Taliban karşısında ayakta kalması güç görünüyor. Milyonlarca Afgan, ülkelerini terk ediyor. Taliban'dan kaçanlar, Pakistan, İran, Özbekistan, Tacikistan sınırlarına yığılırken nihai hedefleri ise Türkiye'ye gelmek ve Avrupa'ya geçmek. Ülkemiz yeni bir göç dalgası ihtimaliyle karşı karşıya. Halen en büyük Afgan mülteci kitlesi toplamı 6.5 milyona varan Afgan mülteciyle Pakistan ve İran'da bulunuyor. TIR'lara doldurulan Afgan kaçak göçmenler, İran üzerinden ülkemizin farklı illerinde indiriliyor."
Afganlar Türkiye'den Avrupa'ya geçemez
Peki, bu milyonlarca mülteci Türkiye'yi geçip Avrupa'ya, özellikle de ifade ettikleri gibi Almanya'ya gidebilirler mi? Elbette ki hayır. Türkiye'nin AB ile imzaladığı Geri Kabul Anlaşması sadece Suriyelileri değil, tüm mültecileri kapsıyor. Yapılan bu anlaşmadaki şu ifade bunu vurguluyor: "Bu anlaşma bir tarafın topraklarından diğer tarafın topraklarına doğrudan giriş yapan ya da bu topraklarda kalan hem AB üye ülkeleri ile Türk vatandaşlarının geri kabulüne hem de üçüncü ülke vatandaşları ve vatansız kişiler dâhil olmak üzere diğer tüm kişilere ilişkin hükümleri kapsamaktadır."
Erdoğan: 'Yük olmaya değil yük almaya gidiyoruz'
Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında, Vize Serbestisi Diyaloğu Mutabakat Metni ve Geri Kabul Anlaşması 16 Aralık 2013 tarihinde Ankara'da gerçekleştirilen bir törenle imzalanmıştı. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu idi ve o dönem Başbakan olan Erdoğan imza töreninde yaptığı konuşmada, "Yük olmaya değil yük almaya gidiyoruz" demişti. Geri Kabul Anlaşması 18 Mart 2016'da bir mutabakatla güncellendi, Türkiye mutabakat çerçevesinde yükümlülüklerini fazlasıyla yerine getirmesine rağmen, AB ne vize serbestisi konusunda bir adım attı ne de finansal olarak verdiği sözleri tuttu. Bu mutabakata göre Türkiye hala 2 milyar euro alacaklı görünüyor.
AB, Türkiye'yi 'tampon bölge' görüyor
AB şimdi de bir takım finansal destek vaatleriyle gerek Suriyeli mültecilerin tutulması, gerekse Afganistan'dan gelecek yeni mülteci akınının Türkiye'de engellenmesi konusunda Türkiye'nin sırtındaki yükü artırmaya çalışıyor. AB'li yetkililer, AB'nin Suriyeli mülteciler için Türkiye'ye 2024 yılına kadar ödenmek üzere ek 3.5 milyar euro kaynak ayırdığına işaret ederek, Afganistan için yeni bir mali yardımın mevcut paketten ayrı olacağını belirttiler. Batı basınında çıkan haberlerde, AB kaynaklarının, Afganistan ve bölge ülkelere mali yardımla Avrupa'ya yeni bir sığınmacı akınının önüne geçilmesinin hedeflendiği ifade edildi.
En güzel cevap BTP Lideri'nden
AB'nin Türkiye'ye Suriyeli mülteciler için önerdiği 3.5 milyar euroluk sözde yardım ve Avusturya Başbakanı Kurz'un Afgan mülteciler için en iyi yerin Türkiye olduğu yönündeki açıklamalarına en güzel cevap Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'tan geldi. BTP Lideri Baş şunları söyledi:
"Avrupa Birliği , 'Türkiye 2024 yılına kadar Suriyelileri içeride tutsun 3.5 milyar Euro vereceğiz" diyor. Bize öyle bir başkan lazım ki Avrupa'ya dönüp şunu diyecek, 'Ey Avrupa Suriyelileri sen al biz sana 5 milyar Euro verelim.' Koca bir tarihe sahip olan Türk milletini uluslararası arenada dilenci ettiler. Niye yaptılar bunu? Çünkü ellerinde ekonomi diye hiçbir şey yok, anlatacakları, yapacakları hiçbir şey yok. Ne ekonomiyi düzeltebildiler, ne sosyal adaleti sağlayabildiler, ne eğitimi düzeltebildiler, ne hukuku düzeltebildiler... Hiçbir şey yapamadılar. Nereye el attılarsa bozdular gittiler."